12/12/2016 | Yazar: Selçuk Candansayar

Önceliğimiz, dehşetin olağanlaştırılmasına karşı çıkmak olmalı.

İstanbul’da patlayan bombalara gösterilen tepkiler, artık dehşetin kanıksandığını düşündürüyor. Hem siyasal aktörlerin hem de toplumun büyük çoğunluğunun patlama, şiddet, kan ve ölümü ve kaçınılmaz olarak öldürmeyi, hayatın olağan hali olarak normalleştirmeye yatkınlaştığını gösteren emareler çok.

Engelleyemeyeceksiniz, yıkamayacaksınız, böldüremeyeceksiniz ve benzeri bir dil hem hükümet hem de her türden farklı muhalefet gruplarının ortak söylemi haline gelmiş durumda. Parçalanan bedenler, kaybolan hayatlar o her ne ise mücadelenin kaçınılmaz kayıpları olarak uğurlanıyorlar. “Daha da olacak ne yapalım” diyor Ankara’nın Belediye Başkanı. 25.000 de olabilir, susacağız ve devam edeceğiz! Etrafındaki koruma ordusundan utanmadan kendisini Allah’ın koruduğunu da araya sıkıştırarak…

Artık neredeyse kimse kayıplar için yas tutmaya gerek bile duymadan, cenaze törenlerini usulen uğranılması gereken duraklar olarak günlük programlarına ekliyor ve törenden hemen sonra da diğer işlerine koşuşturmaya bakıyorlar.

Açık savaşlarda bile rakipler herkesin kendi ölüsünü kaldırması için çatışmalara ara verirdi. Herkes kendi bildiğince ölüsünü toplar, yas törenini yapar ve kayıplar üzerine düşünecek bir zaman yaratırdı. Oysa şimdi özellikle AKP (ve artık MHP) her ölümde neredeyse daha da gömülüyorlar kendi programlarına. Galiba onlara göre, hedeflerine ulaşırlarsa yok olacak düşmanlarının çaresiz engelleme çabalarından başka bir anlamı yok, bu şiddetin. Normal bile buluyor olabilirler.

RT Erdoğan’da cisimleşen AKP aklının en önemli özelliği herhangi bir olayda kendi sorumluluğunun olup olmadığını hiç bir zaman değerlendirmemesi. Tersine ortaya çıkan her olumsuzluğu kendi projesinin doğruluğunun bir kanıtı olarak satıyor. Bu yüzden son patlamayı bile rejim değişikliğine karşı çıkanların başarısız olmaya mahkûm bir çabası olarak görüyor, rejim değiştiğinde bu tür olayları daha ortaya çıkmadan engelleyebileceğini iddia ediyor. Ama daha da tehlikelisi bu iddia stratejik bir rıza üretme aculluğuyla kalmıyor, galiba kendisi de buna inanıyor!

Maalesef aynı düşünce tarzı özellikle CHP, HDP ve diğer gruplara, yazar-çizerlere de sirayet etmiş durumda. Onlar da bütün bu şiddeti, rejimi değiştirmeye yönelik bir projenin doğurduğuna inanıyorlar. Sanki Erdoğan başkanlık sisteminden vazgeçse, sınırlarına çekilse ya da gitse şiddet bitecekmiş sanıyorlar.

Böylece ‘rejim değişirse şiddet biter’cilerle, ‘rejim değişmezse şiddet biter’ciler, toplumun da bu iki kutuptan birine dahil olmasını bekliyorlar. Farklılıklar silinirken insanların insanlıkları da siliniyor ve ‘biz ve onlar’ ikiliğine sıkışan yığınlar oluşuyor.

Bu hal rejim değişse de bitmeyecek şiddette bir tarafın, değişirse de bitmeyecek şiddette diğer tarafın kendisini haklı bulmasını kaçınılmaz hale getiriyor. Sonunda ‘bizden’ olmayan ‘onları’ yok etmediğimiz sürece şiddet bitmeyecek aşamasına gelinmesi demek bu.

Bölünmenin müsebbibi RTEakp cephesi. Bu zihniyetin en temel özelliği, kendisine uyduğu, işine yaradığı sürece her tür ilkeden kolayca vazgeçebilmesi, her tür karşıtla kendisine tabi olduğu sürece işbirliği yapmakta hiçbir sakınca görmemesi. Kendisine uyulmadığında, tabi olunmadığında ise en yakınındakini bile düşmanlaştırıp yok etmeden rahat edememesi. Böyle olduğu için karşıtlarını da kendisine benzeterek bölünmeyi başlatan onlar.

Doğru ama onlar başlatmış olsalar da onlara benzemek gerekmiyor. Bugün asıl tehlike bu iki kutuplu halden birine katılmaktan başka yol olmadığını sanmak. Sıradanlaşan şiddetin tek siyasal araç olarak kabul edilmesinin, dehşetin olağanlaşmasının önüne geçmek gerekiyor.

Rejim değişse de değişmese de şiddet biteceğe benzemiyor. RTEakp, rejimi değiştirebilse bile, toplumu ancak zor yoluyla hizada tutabileceğini bugünden kabul etmiş durumda. Değiştiremediğinde ise varkalımını buna bağladığından kendini korumak adına yine zora başvurmaktan başka çaresinin olmadığını düşünecek.

Öyle ise bize düşen başka türden bir siyaset yapmanın olanaklarını araştırmak. Önceliğimiz, dehşetin olağanlaştırılmasına karşı çıkmak olmalı.


Etiketler:
İstihdam