28/06/2016 | Yazar: Tunca Özlen

Valiliğin açıklamasında açıktan dillendirilmese de, yürüyüşün Ramazan’a denk gelmesinin yarattığı hazımsızlık kendini hissettiriyor. Oysa yürüyüş Ramazan’a değil, Ramazan Stonewall ayaklanmasının yıl dönümüne denk geliyor.

Bundan tam 47 yıl önce 28 Haziran günü, ABD’nin New York kentinde bulunan Stonewall isimli mekâna yönelik süreklileşen polis baskısı, tarihteki ilk büyük eşcinsel ayaklanmasının fitilini ateşledi. Eşcinsellerin uğrak yeri olan Stonewall’un önünde toplanan kalabalık, polise direnmek pahasına eylemlerini günlerce sürdürdü. Direnişi takip eden günlerde, ismi Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi’nden esinlenilen “Gey Kurtuluş Cephesi” (GLF) kuruldu. GLF sadece homofobiye değil ırkçılığa, Vietnam işgaline ve kapitalizme karşı olduğunu da duyurdu. Bir sene sonra Los Angeles ve New York şehirlerinde ayaklanmanın yıldönümü vesilesiyle ilk Onur Yürüyüşleri düzenlendi. Onur Yürüyüşleri süreç içinde, daha geniş bir zamana yayılan etkinliklerden oluşan Onur Haftası’na evrildi.

Ülkemizde ilk kez 1993 yılında düzenlenmek istenen Onur Haftası İstanbul Valiliği tarafından yasaklanmış, ilk izinli Onur Yürüyüşü ancak 10 sene sonra ve bir avuç insanla düzenlenebilmiştir. 2003’ten bu yana, yani tamamı AKP iktidarı döneminde gerçekleşen Onur Yürüyüşleri her sene daha büyük bir kitleye ulaşmış, İstanbul dışındaki illerde de düzenlenmeye başlamıştır. 2013 yazı gerçekleşen Onur Yürüyüşü’ne 50 binden fazla insan katılmış, Haziran Direnişi’yle bütünleşen yürüyüş AKP karşıtı dev bir gösteriye dönüşmüştür.

LGBT dinamiği ile gericilik karşı karşıya

Her geçen yıl kitleselleşen ve yaygınlaşan Onur Yürüyüşleri, ülkenin gericileşen yüzüyle tezat oluşturmuş, gericileri giderek daha fazla rahatsız eder olmuştur. Dünyanın en kalabalık LGBT yürüyüşlerinden birinin Türkiye’de düzenlenmesini hazmedemeyen gericiler, Diyarbakır’da gerçekleşmesi planlanan bir LGBT panelini iptal ettirmeyi başarmaktan aldıkları cesaretle yüzlerini İstanbul’da düzenlenecek Onur Yürüyüşü’ne çevirdiler.

İlk olarak, kendilerine ‘Müslüman Anadolu Gençliği’ diyen bir grup “Onursuz sapıkları yürütmüyoruz" başlığı ile sosyal medyada bir linç kampanyası başlattı. Bunu Alperen Ocakları’ndan gelen, "Sayın devlet yetkilileri bunlarla bizi uğraştırmayın. Biz her şeyi göze aldık, direk yürüyüşü engelleyeceğiz" tehdidi izledi. Tabloyu BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin, “Gitsinler yürüyüşü nerede yapacaklarsa yapsınlar, benim memleketimde yapamazlar. Benim memleketim bir sapıklar ülkesi gibi gösterilemez” sözleri tamamladı.

Gericilerin faşistlerle bir olup yarattıkları provokasyon, İstanbul Valiliği’ne aradığı bahaneyi sundu ve Onur Yürüyüşü bir kez daha yasaklandı. Valiliğin açıklamasında açıktan dillendirilmese de, yürüyüşün Ramazan’a denk gelmesinin yarattığı hazımsızlık kendini hissettiriyor. Oysa yürüyüş Ramazan’a değil, Ramazan Stonewall ayaklanmasının yıl dönümüne denk geliyor.

Dolaptan çıkanlar deli gömleğine girer mi?

Cinsel kimliklerin deklare edilmesini ifade etmek için kullanılan tabir, İngilizce’den dilimize “dolaptan çıkmak” olarak çevriliyor. Son yıllarda gizliliği reddederek açık kimliği ile okulda, işyerinde, sokakta görünür olmayı seçen LGBT’lerin onurlu duruşu, örgütlü bir tutuma denk düşmese de sistematik baskılara karşı büyük bir direnci temsil ediyor. Diğer taraftan Batı'daki örneklerin aksine ülkemizde LGBT’ler güçlü bir gettolaşma eğilimi göstermiyor; şehir merkezlerindeki belirli ‘kurtarılmış alanlarda’ geçirilen zamanlar dışında, LGBT’ler herkesle iç içe yaşıyor, sosyalleşiyor ve politize oluyor. LGBT’ler her yerde giderek daha görünür oluyor, taleplerini daha yüksek sesle gündeme getiriyor.

Bir dönem liberallerden de aldığı destekle birbiri ardına ‘açılım’ politikaları üreten AKP’nin, benzer bir stratejiyi LGBT başlığında uygulaması mümkün değil. İktidarın, gerici cenahın gözünde “sapkın, hasta, günahkâr” olan LGBT’lere herhangi bir şekilde hitap eden bir politika geliştirme imkânı yok. “Muhafazakâr eşcinsel” modeli ise tutmaz, dinde böyle bir kimliğe asla yer açılamaz. Geriye LGBT’leri gizli bir yaşam sürmeye iten kaba bir psikolojik ve fiziksel şiddet seçeneği kalıyor. LGBTİ dinamiğinin durumu göz önüne alındığında, bu mekanizmanın geri tepmesi kaçınılmaz. LGBT’ler çıktıkları dolaba geri girmez, AKP’nin Türkiye’ye giydirmeye çalıştığı deli gömleğine sığmazlar.

Bu bağlamda İstanbul Onur Haftası, gericilikle LGBT dinamiği arasındaki uyumsuzluğun siyasi bir enerjiye dönüşmesi, bu enerjinin tek bir yürüyüşe veya haftaya değil uzun soluklu bir mücadeleye taşınması, dolaptan çıkma cesaretinin örgütlü bir kimlikle buluşturulması için önemli olanaklar sunuyor. 

Bu yazı ilk olarak Boyun Eğme dergisinin 38. Sayısında, Onur Yürüyüşü iptal edilmeden önce yayınlanmıştır.


Etiketler:
İstihdam