30/11/2014 | Yazar: Arda Aras

Kendimi şartlandırdım; ‘kız’ gibi hareket etmeyecektim. Rol yapmaya başladım böylelikle.

Kafamda oluşan ilk eylem, hareketlerimi yanlış bir şey yaparmışçasına düzeltmek oldu. Kendimi şartlandırdım; “kız” gibi hareket etmeyecektim. Rol yapmaya başladım böylelikle. Sırf “erkek” olabilmek için.
 
“Benim Çocuğum” belgeseli özel gösterimi çıkışında tenha olan Ankara sokakları bir an da kalabalığa büründü. O gün yalnız gittiğim gösterimden memnun ve belgeselin getirdiği hafif bir burukluk ile çıktım salondan. Sinemanın önündeki kalabalık arasından sıyrılıp Ankara’nın tenha bir sokağına saptım. Kaldırımın kenarından yürürken önümde kahkaha atarak yürüyen iki genç dikkatimi çekti. Bir şekilde tanıdık geliyorlardı. Muhtemelen onlarda gösterimdeydi. Yanlarından geçip giderken konuşmalarına kulak misafiri oldum.
 
“Şu feminen geyler yok mu ?”
 “Çok iticiler, o ne öyle kız gibi yürüyorlar falan.”
 
Asıl bu konuşmalarının onları itici yaptığını düşünerek yanlarından geçip gittim. Çok uzaklaşmamıştım ki arkadan birinin sesi geldi, o iki gençten birinin.
 
“Al işte bir tanesi daha.”
 
Duymamı istercesine bağırmıştı resmen. Arkamı döndüm, el hareketiyle beni göstererek arkadaşına “kız gibi yürüyen bir gey daha” dedi. Donakalmıştım. Ne diyeceğimi bilemedim ama bir şeyden emindim. O iki genç benimle birlikte gösterimdeydiler. Bu yüzden tanıdık gelmişlerdi bana. Söyledikleri şeylere de anlam veremedim. İşin kötü tarafı kendimden de nefret ettim.
 
Eşcinselliğim en başından beri vardı ama bunun anlam kazanması hareketlerimin, duruşumun, konuşmamın diğer erkeklere göre daha farklı olduğunu fark etmem ile başladı. Kafamda oluşan ilk eylem, hareketlerimi yanlış bir şey yaparmışçasına düzeltmek oldu. Kendimi şartlandırdım; “kız” gibi hareket etmeyecektim. Rol yapmaya başladım böylelikle. Sırf “erkek” olabilmek için.
 
Zamanla, geç de olsa, bu yaptığımın ne kadar saçma olduğunu gördüm. Ben böyleydim. Değişemezdim. Bazılarının deyimiyle “kız” gibi yürürüm, sesim ince, hafif peltek konuşurum ve evet, bundan mutluyum. İnsanlarında bundan alay konusu çıkarmalarına da şaşkınım. Hele ki LGBT bireylerinin. Biz topluma göre birer “ÖTEKİ” iken ve bu ötekileştirmeye karşı iken, sen neden ötekinin içinde bir öteki yaratıyorsun ki? Ataerkil toplum ve heteroseksist düzen seni bu düşünceye itiyor olabilir ama sen bu hareketinle bu topluma yardım etmiş oluyorsun. Herkes eşit iken toplumun ikinci sınıf vatandaşı olduğunu kabul etmiş oluyorsun. Yürüyüşlerde topuklu ayakkabı giyen erkeğe bir eşcinsel olarak laf ettiğin ve onu kınadığın sürece de ikinci sınıf vatandaş olarak kalacaksın. Çünkü olay feminenlik ve maskülenlik ile ilgili değil, insan olmak ile ilgili ve inanın insan olmak, hiç zor değil.
 
İşin kötü tarafı kendimden de nefret ettim. Bir anlık da olsa onları ciddiye alıp arkamı döndüğüm için, kendimi üzdüğüm için, feminenliğim yüzünden kendimden nefret ettiğim için. “Erkeklik” kavramıyla büyüyen toplum onların olsun. Onların erkeklik dedikleri şeye ihtiyacım yok.
 
Bir şey demeden yoluma devam ettim. Keşke iki çift laf etseydim ama erkeklikleriyle o kadar meşgullerdi ki beni dinlemeyeceklerdi bile. Onların kahkahaları arasında uzaklaştım ve Ankara’nın başka bir tenha sokağına saptım. 

Etiketler:
İstihdam