29/03/2014 | Yazar: Evren E. Çakmak
İrademin istisnalar dışında temsil edilemeyeceğine yürekten inanan birisi olarak irademi teslim etmek zorunda kaldığım için utanıyorum.
Referandum döneminde köydeydim. Korkunç bir yarılmanın sembolleri ile dolu idi her yer. Kahvehaneler bile “evetciler” ve “hayırcılar” kahvesi olarak ikiye bölünmüştü. Herkes kendi tarafından olası fırsat ve kayıpları konuşurken boykotun adını anan bir gariban babam bir de ben vardım görebildiğim. Seçim günü geldiğinde babam beni uyandırdı “ulan bunlar düne kadar birbirlerine giriyorlardı, şimdi kimsenin sandığa falan gittiği yok” dedi. Ben de eyvahlar olsun boykotum arada kaynayacak refleksi ile atladım bisiklete vardım sandığın başına, pusulayı alıp paravanın arkasına geçtiğimde cebimden çıkarttığım kalem ile bir Emma Goldman imzası atıp kâğıda salladım sandığın içine. Hayat duruşumu temelden etkilemiş, sandıklar hakkındaki düşüncemin temellerini oluşturan Emma Goldman’ın imzası.
Sonra bu hikaye hayatımda gülünesi bir anı oldu. Sandığa gidişimin tek hikayesi bu olacak diye düşünüyordum ama ne yazık ki tek hikayem bu olmayacak gibi.
Şu anda tarif edilemez bir utanç içerisindeyim, yazıyı bile yazmamı zorlaştıracak seviyede bir mide yanmam ve bulantım var, gerçekten ama gerçekten stresten. Çünkü utanıyorum, Pazar günü oy kullanacağım için utanıyorum.
İrademin istisnalar dışında temsil edilemeyeceğine yürekten inanan birisi olarak irademi teslim etmek zorunda kaldığım için utanıyorum. Ona ya da buna oy verdiğim için değil, oy verecek olduğum için utanıyorum. Utanıyorum çünkü vicdanımı kenara kaldırıp dışarıya çok daha bağımlı olan aklımı önüme almış durumdayım.
Ama mide bulantımın tek sebebi utanmam değil, bulantımın ve sancılarımın nedenlerinin temelinde çok daha büyük bir pastayı ülkenin şu anki siyasi atmosferi oluşturuyor. Her an nereden patlayacağı belli olmayan irin dolu atmosfer midemi bulandırıyor. Normal zamanda en iyi ihtimalle bok dolu olacağını biliyorum ama bu irin artık bir şekilde baskılanmalı. Üslupsuzluk, yüzsüzlük, “ahlaksızlık” bu kadar normken artık, bu zeminde yürürken yollarda “ileriye” doğru, ayağımızın kaymaması neredeyse imkansız hale geliyor. İşte midem biraz da bu sendeleme ve kaymaları görmekten bulanıyor.
Bu kadar büyük bir utancı omuzlamayı kabul edip, abartmıyorum, belki de uykularımın kaçmasına sebep olacak aday! Sanma ki sana irademi temelli teslim ediyorum. İrademi yalnızca bu ablukayı kırman, bu “al gülüm ver gülümü” bozman, kenti artık bize zehir eden bu pişkinliğe bir son vermen için kullanmana izin veriyorum. Vicdanım Pazar gününden sonra incinmiş de olsa yine eski tahtına oturmaya devam edecek. Ve iradem “bu işlem” dışında hiçbir icraatın için senin cebinde olmayacak.
Buradan da kimseye gel şuna oy ver diye bir çağrım yok. Ben utancımı peşin peşin yaşamayı kabul ediyorum ve bu yazı ile de en fazla dostlarıma, yoldaşlarıma olan özür borcumu teslim ediyorum. Yine utanarak tekrar deklere ediyorum Pazar günü sandığa gidip tek bir pusulaya tek bir evet basacağım. Mide bulantım ve sancıların emin olun ki bu 5 yıl geçmeyecek. Ama bunu yapmazsam ne olacak hiç kestiremiyorum.
Etiketler: