26/10/2011 | Yazar: Gülçeray Ersoy

Bir halk efsanesine göre insan yerini bilmeli. Mesela ben kim oluyorum da kimi seviyorum. Bir ‘kız’ gibi davranıp yerimi bilmeliyim. Hem öyle herkes sevilir miymiş?

Bir halk efsanesine göre insan yerini bilmeli. Mesela ben kim oluyorum da kimi seviyorum. Bir “kız” gibi davranıp yerimi bilmeliyim. Hem öyle herkes sevilir miymiş?
 
Sahi biz kimi severiz? Kimler uğruna göze alırız yaşamayı? Bir belirleyicisi var mıdır aşkın? Şunu sevebilirsin! Ama dur orda, buna izin yok! Denir mi hiç? Denir! Hem de öyle bir denir ki, insan vazgeçirilir. Soğutulur. Araya setler çektirilir. Uzaklaştırılır. Bir zorunlu sevmeme hali gelir ardından. Sallantıda bir hayat… Sevemeyiz çünkü kadın Kürt’tür. Sevemeyiz adam Alevidir. Sevemeyiz çünkü fakirizdir. Sevemeyiz karşımızdaki müdürdür. Sevemeyiz o Laz’dır. Sevemeyiz Ermenidir… Peki, severken ne zaman size sormayı bırakacağız? İçimize işlemiş ayrımcılığın köklerini çıkarıp ne zaman özgürlüğün giysisini giyeceğiz diye düşünüyorum kaç zamandır. O zamanın geleceği umuduyla, bekliyorum.
 
Ayrımcılık… Egemen güçler tarafından bize dayatılan, pardon, öğretilen kavram. Doğumdan başlayarak bizi belirli kalıplara sokan ve oluşturduğu biz kavramıyla onun gerisinde kalanları ötekileştiren kavram. Biz ve onlar bilinci. Tam bu noktada “Biz kimiz, onlar kim?” diye hayıflanan insanların sesini duyuyorum her şeyden önce. Araya çekilmiş setlerle ayrıştırılan insanlar. Biz. Siz. Öteki. Aslında dönüp de biz kimiz, onlar kim diye baktığımda bir fark bulamıyorum. Biz insanız onlar insan! Eğer aynı gökyüzüyse bizi altında barındıran ve aynı evrense içinde soluduğumuz, nasıl bir fark koyacağız ortaya ki ayrışalım? Ten rengini mi, etnik kökeni, dini, statüyü? Neye göre ayrı kutuplara dahil olacağız ve yine hangi sebeplerle sevemez olacağız? İzinsizleştirileceğiz!
 
Şimdi düşünüyorum. Bizden sizden ötürü biten dostlukları, kardeşlikleri, aşkları… Üzülmeden edemiyorum. Yazık. Biz sevmiştik. Acemi ve kırılgan. Kimse dokunmasa yaralarımıza kanayacağımız da yoktu. Geçinip gidecektik. Olmadı. Öğrettikçe öğrettiler. Yıprandık. Kin gütmeye ve öldürmeye başladık. Öyle sindi ki içimize, ayrımcılık bir his oldu, damarımızda aktı durdu. Öğretildiğini unuttuk! O hep varmış gibi davrandık ve bum! Patlamalar, silah sesleri ile kan. Biri de çıkıp sormadı, sen kimsin kardeş? Diye. Diğeri ise asla cevaplamadı.
 
-Sen kimsen ben de oyum! Diye.
 

Etiketler:
nefret