31/10/2023 | Yazar: Sa Bahattin

Her ne kadar Cumhuriyet birçok ‘öteki’nin kalbini kazanamamışsa da bence bu rejiminin değil, onu uygulayanların suçuydu.

Paylaşılan yalnızlık Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Merhaba

Özdemir Asaf’ın artık neredeyse “geyik” seviyesine indirilmiş dizelerini bilirsiniz:

Yalnızlık paylaşılmaz

Paylaşılsa yalnızlık olmaz.*

Bu cümlelerin doğruluğunu gözden geçirmeyi talep eden bir olay yaşadım geçen gün. 29 Ekim Pazar günü. Yani Cumhuriyetimizin ilan edilişinin 100. Yıl dönümünde.

41 yıl ve öncesi

Havuzdan öğleye doğru çıkmıştım. Depremin yıkıntıları dolayısıyla hâlâ çok şey sunamayan şehirde boş boş dolanmak yerine, üretken olmak umuduyla üniversitedeki ofisime gitmiştim.Hazır oradayken Türkiye’de yaşayan LGBTİ+’ların cumhuriyetin ilanından bu yana yaşadığı yalnızlık duygusuna ilişkin bir şeyler yazayım diye geçti aklımdan. Yaşım gereği sadece son 41 yılında fiziki olarak bulunabildiğim, insanın biyolojik gelişimi dolayısıyla da son 30-35 yılını algılayıp hatırlayabildiğim Cumhuriyet’in, bu rejim içerisinde yetişmiş bir geyin perspektifiyle değerlendirilmesinin ilgi çekici olabileceğini düşünmüştüm. 

Bir şeyler karaladım

Yazının başlığını YÜZYILLIK YALNIZLIK koymuştum. Yazıdaki temel fikir şuydu: “LGBTİ+ bireylerin tüm insan topluluklarında görüldüğünü göz önünde bulundurursak, Kurtuluş Savaşı’na katılmış, Cumhuriyet’in ilanında ve sonraki toplumsal gelişmelerde önemli/önemsiz görevler edinmiş birçok LGBTİ+ olduğunu iddia edebiliriz. Buna rağmen, cumhuriyetin azılı düşmanları kadar heyecanlı savunucuları da bizleri sürekli yok saymıştır ve saymaktadır. Bu, benim görüşüme göre, tarihsel bir zorunluluktan çok tercih edilen kültürel bir hegemonyadır. Ve maalesef ki bu hegemonya LGBTİ+’ların “halkçı” bir rejimde dahi yüzyıldır yalnız hissetmelerine neden olmaktadır.”

Olmamış bir yazı

Yazının ilk halini bitirdikten sonra, yorumlarda bulunması için arkadaşıma** gönderdim. Çünkü metnin kolay akmadığını, bazı yerlerinin anlaşılmaz olduğunu hissediyordum. Bu sırada toparlanıp eve gittim. Yolda, arkadaşımdan sesli mesajlar geldi. Yorumları dinlediğimde metnin düzeltilecek çok yanı olduğuna ikna oldum. Düzeltmeleri ertesi gün yaparım diyerek, kanepeme uzandım ve Twitter’da gezinmeye başladım. 

Pişti!

Bir de ne göreyim; Yıldız Tar benim değinmek istediğim konuya biraz farklı bir açıdan yaklaşan bir yazı bir yazmıştı. Üstelik yazının başlığı da aynı idi: Yüzyıllık Yalnızlık. İnanılır gibi değil! Yazıyı direkt feshettim tabii. 

Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar

Bu pişti durumu, benim için küçük bir talihsizlik olsa da Türkiye’de yaşayan LGBTİ+’lar için önemli bir gerçeği ortaya koyuyordu: Bizler; insanlığın var oluşundan beri burada olanlar,ama yüzyıllardır utandırılan, yok sayılan, nefret edilenlerdik. Ve bu bizi ‘ortak bir kimsesizlik duygusu’ yaşamaya itiyordu. Cumhuriyet kutlamalarının şahlandığı anlarda dahi bir durup düşünüyor, kendimizi bu ‘kutlu günde’ bile toplumla ‘iç-içe’ hissedemiyor ya da şahsi tarihlerimizin karanlığından ötürü “ulusal birlik” günlerinde belki biraz daha öteki oluyorduk.Bu da bizi ‘yalnızlık’ duygusunda birleştiriyor, Özdemir Asaf’ın hesaba katmadığı bir yalnızlığı paylaşmamıza neden oluyordu.  

Kazanılamayan kalpler

Peki bunu salt rejimin bir suçu olarak görebilir miydik? Bence hayır. Her ne kadar Cumhuriyet birçok ‘öteki’nin kalbini kazanamamışsa da bence bu rejiminin değil, onu uygulayanların suçuydu. 

Laikliğe vurgu

Kendisini uygulayanlara bu kadar keyfilik sağlayabildiğinden bizdeki cumhuriyetin ideal bir yönetim biçimi olmadığı konusundaki tartışmalara açığım. Ama o dönem kazanımlarından birinin çok önemli olduğunu düşünüyor ve yazının akışını bozmak pahasına ona biraz vurgu yapmak istiyorum. Bu kazanım, belki de tahmin edeceğiniz gibi, laiklik kazanımıdır. Benim anlayışıma göre, laiklik bir ülke yönetimindeki en önemli unsurdur ve akılcı kararlar alınabilmesi için vazgeçilmezdir. Bu nedenle, bu topraklarda toplumsal cinsiyet eşitliği, bilimsel eğitim, LGBTİ+ hakları gibi birçok konuda söz üretmenin laiklik (dolayısıyla cumhuriyet devrimi) sayesinde mümkün olduğunu düşünenlerdenim.  

Büyük laflar ediyorum

Cumhuriyetin ilanından bu yana edinilmiş, laiklik dahil birçok ‘faydalı’ değerin yoğun saldırıya uğradığı bugünlerde, rejimin kendisine küsmenin çok da doğru olmadığı kanaatindeyim. Dahası, bu ülke tarihinin acıtmadığı bir kesimin neredeyse olmadığını da hatırlamalıyız diye düşünüyorum. Bu acılar da bizi sürekli kutuplaşmaya, ayrışmaya itiyor. Halbuki biz toplumsal çatışmanın değil, barışın özneleri olmayı seçersek; asıl dönüştürücü olanı, yani yukarıdan gelmiş bir devrimi değil, tabandan kuvvet alan kültürel evrimi hızlandırabiliriz diye düşünüyorum. 

Son söz olarak

Dilerim çok değil iki nesil sonra mücadelemizin yansımalarını kültürel evrimde görebilir ve LGBTİ+’ların ‘paylaşılan yalnızlığı’nı artık geçmişte kalmış, tarihi bir olgu olarak inceleyebiliriz. 

Hepinize esenlik, sabır ve hoşgörü dolu günler dilerim.

Dayanışmayla,

*Şiirin özellikle son üç dizesini pek beğendiğim için ve Özdemir Asaf şiirine duyduğum saygıdan ötürü ilgili şiirin bütününü burada vermeyi uygun buldum.  

Yalnızlık Paylaşılmaz

Yalnızlık, yaşamda bir an,

Hep yeniden başlayan.

Dışından anlaşılmaz.

 

Ya da kocaman bir yalan,

Kovdukça kovalayan.

Paylaşılmaz.

 

Bir düşün'de beni sana ayıran

Yalnızlık paylaşılmaz

Paylaşılsa yalnızlık olmaz. 

**Hem bahsi geçen ilk yazıyı hem de bu metni gözden geçirip fikirlerini sunan arkadaşım Ferda’ya teşekkürlerimi sunarım. 

*** KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
2024