30/01/2014 | Yazar: Esra Güleç

Eşcinseller üzerinde oluşturulan toplumsal baskıya ve şiddete karşı parmağını oynatmayan devlet ve onun yargısı heteroseksist bir anlayışı eşcinsellere dayatarak en büyük suçu işlemiyor mu?

Geçtiğimiz günlerde bir kadın, kocası eşcinsel olduğu için, evliliğin iptaline yönelik bir dava açtı. Davadan çıkan kararsa oldukça ilginç. Aslında hem ilginç hem sıradanlaşmış bir karardı bu.
 
Gerekçeli kararda "Karı koca arasında yaşanan kavgalar, kocanın evlilik öncesi ve sonrasındaki eşcinsel eğilimlerinin ortaya çıkması nedeniyle başlamıştır. Koca bir evlilik birliğine yakışmayacak, insan doğasına asla uymayacak kutsal duygu ve inanışlarla tam tezat oluşturacak bir inanıştadır. Bu durumda geçimsizlik ve birliğin yıkılmasında koca ağır kusurludur" denildi.
 
Kısaca eşcinsel koca suçlu bulunarak 70 bin TL tazminat cezası verilerek çiftin boşanmasına karar verildi.
 
Evet, buraya kadar okuduklarınız size olayın ne olduğunu yeniden hatırlatmak için yazılmış tarafsız bir giriş bölümüydü. Peki, bu haber üzerine gelen yorumlara göz atan oldu mu hiç aranızda? Ben yorumlara baktım ve asıl şaşkınlığımı o anda yaşadım. “Oh iyi olmuş” diyeninden “o da eşcinselse evlenmeseymiş” diyenine kadar korkunç yorumlarla karşılaştım. Ve şöyle bir düşündüm kendi kendime:
 
Peki ya devletin, yargının eşcinsellere karşı uyguladığı homofobiden dolayı devlet, eşcinsellere tazminat ödeyecek mi?
 
Eşcinseller üzerinde oluşturulan toplumsal baskıya ve şiddete karşı parmağını oynatmayan devlet ve onun yargısı heteroseksist bir anlayışı eşcinsellere dayatarak en büyük suçu işlemiyor mu?
 
Bırakın eşcinsel evliliklerinin serbest olmasını, eşcinselleri koruyan, nefret suçları yasası kapsamında sayan yasal bir hak bile bulunmayan bir ülke sınırları içerisinde yaşarken, o ülkenin yüce adaleti eşcinsel bir erkeği dayatılan erkeklik kalıplarına uymadığı gerekçesiyle kusurlu olarak tanımlayıp dahası bir de cinsel yönelimi dolayısıyla tazminat cezası veriyor.
 
Eşcinselliği bir kusur olarak gören yüce devletin yüce adaleti, heteroseksizmin kurallarına uyum sağlamayan herkesi adaletin neresinde görüyor?
 
Eşcinsellerin de evlenebildiği bir ülke olmadan, eşcinselliğinden dolayı bir insanı yargılama hakkını kendisinde görebilen bir adalet anlayışının adaletten ne kadar uzak olduğunu da hepimize bir kez daha göstermiş oluyor.
 
Çünkü bu adalet anlayışı heteroseksist bir adalet anlayışı. Çünkü adalet anlayışı yalnızca grilerden ibaret. Gökkuşağının bütün renklerini yok sayan, militarist, tek tip bir adalet anlayışı hâkim bu ülke sınırları içinde…
 
Peki ya aynı yargı, bu ülkede kadın ve kız çocuklarına uygulanan tecavüzlerde, toplu tecavüzlerde, kadın cinayetlerinde, evlilik içi tecavüzlerde, evlilik içi şiddette, çocuklara yönelik aile içi şiddet ve tecavüzlerde, cezaevlerinde ve karakollarda, tutukluluk ve gözaltı süreçlerinde, kadınlara ve çocuklara uygulanan taciz ve tecavüzlerde neden aynı duyarlılığı göstermiyor? diye de sormak geliyor insanın aklına.
 
Neden bütün bu yukarıda saydığım suçlardan yargılananlara en az cezalar verilirken ve hatta bazen hiçbir ceza vermeden salıverilirken anayasada hakları bulunmayan bir birey kendisinden özür dilemek yerine üstüne cezalandırılıyor?
 
Eğer bu karar eşcinsellerin de evlenebildiği bir ülkede verilmiş olsaydı, bu karara bakış açım benim de o yorumları yapanların bakış açılarıyla aynı olabilirdi. Ama üzgünüm eşcinsel haklarının olmadığı bir ülkede bu kararın elle tutulur hiçbir yanı olamaz ve savunulamaz.
 
Bu davadan çıkan kararla yargı, bir kez daha bizlere adaletin erkek adalet olduğunu da göstermiş oluyor. 

Etiketler:
İstihdam