13/06/2018 | Yazar: Semih Özkarakaş

Ailesi kimliğini arkadaşım hiç istemeden öğrendiğinde teselliyi onunla birlikte ağlaşacak kişilerde değil; on metre ilerdeki seksenler/doksanlar partisinde kendini sahneye atarak ve Hande Yener’le dans ederek bulmuştu.

LGBTİ+'lar hakkında en bilinen stereotiplerden biri hiç kuşkusuz pop müziktir. Sevinirken, üzülürken, uyurken, yürürken, seks yaparken kısacası hayatımızın birçok alanında soundtrackler oluşturmuş bu müzik türünü gerçekten neden seviyoruz? Pop müziğin bir alt başlığı olarak LGBTİ+ tarihinden bahsedebilir miyiz? Neden pop müzik ve LGBTİ+ toplumu arasında bir bağ var? Acaba pop müzik mi LGBTİ+ toplumunu güçlendirdi yoksa LGBTİ+'lar mı pop müziği güçlendirdi? Bu kadar çok hayatımızın içinde olan, ikonlar yarattığımız bu müzik türünün hangi parçaları bizi anlatıyor yahut bütünlüyor?

LGBTİ+'ların ve pop müziğin yolu yetmişli yıllarda disko pop kraliçesi Donna Summer ve onun erotik şarkısı Love To Love You Baby ile kesişiyor ve bu kesişmeden de habersizce bir milat başlamış oluyor. HIV/AIDS krizinin olduğu sıralarda ise Gloria Gaynor'un I Will Survive şarkısı mevcut duruma kafa tutarcasına sahipleniliyor ve günümüze kadar en büyük marşlardan biri olarak ulaşıyor. Cher'in de ortaya çıkmasıyla birlikte LGBTİ+'ların üç güzelleri ya da ilk ikonları böylece sahnelerde yerini almış oluyor.

Üç güzelleri Cyndi Lauper, George Michael, Prince takip ederken onları da günümüze kadar Madonna, Janet Jackson, Kylie Minogue, Britney Spears, Lady Gaga takip etti ve artık sayılamayacak kadar çok pop müzik ikonu oluştu. Bazı ikonlarla beraber de pop müzik hem show hem de ifade olarak LGBTİ+'ları temsil edip, politikleşti.

Gloria Gaynor

Tam da bu noktada sorulması gereken soru; pop müziği yapısı sebebiyle mi seviyoruz yoksa icra edenler sebebiyle mi?

Donna Summer

Bu soruya "her ikisi de" diyerek cevap verebiliriz. Bütün bu isimlerin ezici çoğunluğunun kadın olması ve çoğu şarkıların yataktan geçiyor olması genel toplum ahlakına hem bir başkaldırı hem de cinselliği özgürce ifade etmek demek olduğu için LGBTİ+'ların pop müziği benimsemesi şaşırtıcı olmamalı. Nitekim Dona Summer'ın Love To Love You Baby'si, Madonna'dan Justify My Love, Britney'in I'm Slave 4 You şarkısı hem bahsedilen duruma örnektir hem de LGBTİ+'lar tarafından çok sevilmiştir.

George Michael

Bizim coğrafyamızdan örnekler ise hem çok çok eğlenceli hem de şairane. Sezen Aksu Salla'sında "gül memeler" ifadesini kullanırken, Yonca Evcimik şarkısında "bandıra bandıra ye beni hiç doyamazsın tadıma" der. Nazan Öncel gerçeği ise bize "yatağıma gireceksin benim, ille de sen yatacak" ya da "bir sürü aşk arasında sevişirken bulsalar bizi" gibi cesur sözleri sunmuştur. Sadece LGBTİ+'ların kıymetini bildiğini düşündüğüm Banu Alkan ise Bir Gün Beni Arzularsan Gel adlı şarkısında "hislerini bırak yolunu bulsun", "yatağım geceme dar gelir oldu" gibi erotik cümlelere yer verir. Bu akımın devamında zirvelerden birini Gülşen yapmıştır. "Elimi de kolumu da bağla hadi / Bir odaya bir ömür hapset hadi / Becerebilirsen zapt et hadi / Yangınım çok büyük of of of of" diyerek ne kadar ileri gidebileceğini göstermiştir. Bu örneklerle beraber cinselliğimizin ifadesi yüzünden yüzyıllardır ayıplandığımız için pop müzikte "edepsizleşen" şarkıları göğsümüzü gere gere sahipleniyoruz.

Bir yandan da pop müziğin sıkıntılı durumları daha alımlı, ihtişamlı ve güçlü bir şekilde atlatmamızı sağlıyor olması bir gerçek. AIDS krizi için I Will Survive bu durumun en güzel ve ilk örneği sayılabilir.

Hatırlıyorum, Özgür Renkler'in henüz bir yıllık oluşum olduğu zamanlarda ailesi kimliğini arkadaşım hiç istemeden öğrendiğinde teselliyi onunla birlikte ağlaşacak kişilerde değil on metre ilerdeki seksenler/doksanlar partisinde kendini sahneye atarak ve Hande Yener'le dans ederek bulmuştu.

Gülşen

2015 yılı Onur Yürüyüşü'nde ise polis müdahalesi yaşamış dokuz kişilik arkadaş grubumla sanki bu travmatik durumu yaşamamış gibi biraz sonra Gülşen'in Bangır Bangır şarkısında stres attığımızı ve Hadise'nin Prenses'inde eğlendiğimizi hiç unutamıyorum.

Hadise

Benim için pop müzik olmasaydı canım çok sıkılırdı. Küründen de olsa dans edebildiğimi düşünüyorum pop şarkılarda. Temizlik yaparken dinleyebiliyorum. Toplu taşımada Edis'le düet yapıp Telephone şarkısında Gaga'ya eşlik eden Beyoncé olabiliyorum. Ara Beni şarkısında bazen Oya bazen Bora oluyorum. Britney'in paparazilerle olan sorunlarını "leave britney alone" derecesinde sahipleniyorum.

Pop müziği seven başka LGBTİ+ aktivisti arkadaşlara da sordum onlar için neler ifade ediyor diye. Hangi şarkıları dinliyorlar ya da hangi şarkılar onlar için çok özel diye.

Tek bir şarkıyla parlayıp sönmüş kişilerin külliyatına bile hakim olan Hande İmbat şunları paylaşıyor:

“Pop müzik benim genel olarak dinlediğim bir tarz. Pop müzik nedense hep bir küçümsenir, madilenir. Gelip geçicidir falan denir. Basit denir. 1 müzikteki türler arası hiyerarşiye asla inanmıyorum; 2 basit, gelip geçici güzel şeyleri sevmeye hakkımız yok mu anne?

“Bonnie Tyler- total eclipse of the heart.  Ben özel olarak 80’lere tutkun biriyim, bu şarkı seksenlerin güzel bir temsili. Ama ayrıyeten aşk acısı çektiğim zamanlarda “and i need you now tonight and i need you more than ever” diye ağlayıp haykırarak üzülebileceğimiz bir şarkı. Haykırarak duygularımıza tercüman olduğu için bonnie tyler’a selam olsun.

“Türkçe şarkı seçmek acayip zor, çünkü ben genel olarak çok fazla Türkçe pop dinliyorum, 90’lar özel ilgi alanım olmak üzere. En çok sevdiğim ve döne döne dinlediğim bir şarkı 90lardan geliyor; Hazal, Elden yar olmaz, benim ancak 30larımda kıymetini anlayabildiğim, yaşadığım her günün içinde güzel şeyler olabildiğine dair bir şarkı bence. Ayrıca da anam beni bir kere doğurmuş, bir daha gelmem dünyaya!”

Dinlediklerini çok güzel icra eden Gamze Hocam ise:

“Pop müzik kısa ve öz. Birçok duygunun net ifadesi. Birçok kişi ile paylaşabiliyorsun. Türkçe pop gönderme yapmaya çok uygun. Bu yüzden çok seviyorum.  Sabah uyanamadıysam beni uyandırıyor. Bazen şarkıları kusursuz icra etmek gibi bir takıntım oluyor. Sia - Bird Set Free bana müziğin bir konuşma biçimi olabileceğini ve kusursuz olmak zorunda olmadığımı öğretti.”

Bir Lady Gaga hayranı olan Ege Şükran:

“Pop beni güçlendiriyor ve motive ediyor. Örneğin Born This Way bana olduğum kişi olmamda cesaret verdi. Toplumun beklediği "sevimli" kavramını bu sayede bir kenara bıraktım.”

Hande Yener

Canım Mert Güzel ise:

“Ben kesinlikle Hande Yener lubunyasıyım. Pop müzikle tanışmam Hande ile olmuştur. Yalanın Batsın, Aşkın Ateşi, Hipnoz, Bodrum... 2000'den bu yana inişli çıkışlı müzik yapmaya devam eden Hande'nin artık tez konusu olması gerektiğini düşünüyorum. Bir de Beyoncé saplantım var. Dans ettiğim zaman övgü alıyorsam, özgürce vücudumu oynatabiliyorsam bu Beyoncé sayesinde oldu. Dikkat edin bana, ben yürümeye başladığımda Crazy In Love'ın yeniden çekildiğini göreceksiniz.”

Belli ki pop müziğin hiç kaybolmayacak bir enerjisi ve motivasyonu mevcut.

Pop müzik gelecekte keyifsiz olarak anabileceğimiz anıların yükünü azaltıyor. Gelecekteki bizlere olumlu etki ediyor. Bizi bir araya getiriyor. Bazen kederimizi anlatmamıza yardımcı oluyor, bazen kafamızı dağıtıyor. Mücadele etmemizi sağlıyor. Her birimizi süper stara dönüştürüyor.

Bu yüzden pop müzik LGBTİ+'ların müzikal gullümüdür!

*Bu yazı Kaos GL Dergi’nin 160. sayısında yayınlandı.

Kaos GL Dergi'yi online okuyabilirsiniz

Dergiye; online aboneler dergi websitesinden ulaşabilir. Basılı halini edinmek isteyenler ise kitapçılardan yeni sayıyı satın alabilirler. Dergiyi internetten satın almak için ise Notabene yayınları ile iletişime geçebilirsiniz. 

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler:
nefret