19/06/2014 | Yazar: Daniella Di Firenze

Distopyaları düşünüp tartışıp yanlışlarını şimdiden görüp hayal ettiğimiz ütopyaları kurabilmek için çalışalım.

Hayal edin, partneriniz ile çocuk yapmaya karar verdiniz ve bunun için imkânlarınız da mevcut, devletiniz de destek veriyor. Hadi yaptınız, çocuk doğdu. Onu queer bir birey olarak büyütmek istiyorsunuz, büyütebilirsiniz de, bu sizin için bir engel değil çünkü öyle bir ülkede yaşıyorsunuz ki insanların kategorilere ayrılmadığı, daha doğar doğmaz etiketlenerek kadınların pembe, erkeklerin mavi renklerle nitelendirilmediği, kızların saçlarının uzun, erkeklerin kısa olması gerektiği konusunun geçmediği, okullarda cinsiyete göre kümeler oluşturulmadığı “sen erkeksin, o da bir bayan” gibi dayatma ve yanlış tabirlerin toplumsal bilinçte var olmadığı, spor müsabakalarında bile kadın, erkek, trans gibi kimlik etiketlerinin olmayıp bu bireylerin aynı takımda yer alabileceği ve daha akla gelip sıralanabilecek insanın aslında insan olarak değerlendirilmesi gerektiğinin bilinci yerleşmiş pozitif toplumsal algı                                          örnekleriyle nefes alabilen, cinsiyetçi kimliklerin olmadığı bir ülke.

Şu an yaşadığımız ülke böyle bir ülke olsa, toplumda insanlara uygulanan şiddet ve taciz sorunu çözülmez miydi? Çünkü erkek kimliği, üzerine doğar doğmaz giydirilen bir insanın, gece yarısı sokakta yürüyen başka bir insana sadece kadın kimliğinde olması sebebiyle uyguladığı herhangi bir şiddet olabilir miydi –ki eğer bizden öncekiler çocuklarını cinsiyet eşitliği ile yetiştirseydi? Homofobi de olmazdı değil mi ve hayatın belki birçok alanında toplumumuz için tabu olan cinsellik de herkes için rahatlıkla konuşulup ayıplardan çıkıvermiş, yemek yemek kadar doğal karşılanıp yaşananlar arasında yer etmişti. 

Queer bir toplumu düşleyen biz, yaşadığımız ülkedeki sorunlar ve karşılaştığımız dışlanmışlıklara karşı böyle bir ülkeyi bir gün kazanabilme umudu ile kimliklerimizi bağırıp haklarımız için mücadele ederken kendimizi bir arenada buluyoruz, arena deniyor çünkü kendini kapatmış olan o sığ zihinleri açıp anlatmak için yürüyor ve mücadele ediyoruz.

Yine bir distopya savunucusu olarak karşınıza bir ütopya sunuyorum, aslında hayata yamuk bakmak gerek, yamuk baktıkça daha da anlıyorsunuz. Distopyaları düşünüp tartışıp yanlışlarını şimdiden görüp hayal ettiğimiz ütopyaları kurabilmek için çalışalım.  
 
Onur haftanız kutlu olsun!

Etiketler:
nefret