24/08/2012 | Yazar: Esmeray

Hortum Süleyman lakaplı Emniyet Müdürü’nü duymuşsunuzdur. Elinde hortumla insanları dövmekle meşhur olan hani!

Hortum Süleyman lakaplı Emniyet Müdürü’nü duymuşsunuzdur. Elinde hortumla insanları dövmekle meşhur olan hani! 92, 93 yıllarında Tarlabaşı’nda oturuyordum. Yine Hortum Süleyman patavatsız ve şuursuzca paldır küldür evlere baskın yaptı. Herkesi aldı. Ben kaçtım. Arka bahçeden komşum olan Sabayat (Sabahat) Abla’ya sığındım. Sabayat Abla beni kanepenin altına sakladı. Hortum Süleyman gördü herhâlde benim o eve girdiğimi, peşimden içeri girdi. Sabayat Abla’yı tartakladı. “Nerede o ibne?” dedi. Bu arada kanepe örtüsünün yırtık olan deliklerinden olan biteni görüyorum. Sabayat Abla yeminler ediyor. “Na oğlum ülsün ki burada yoktur?” Bunu söylerken de eliyle beni işaret ediyordu. Hortum Süleyman divanı kaldırdı. Saçımdan çekti aldı beni. Velhasıl karakoldan eve geldiğimde Sabayat Abla hüngür hüngür “Vallaha ülümü gör, ben bir şey söylemedim bea!” dedi. “Ay önemli değil abla” dedim, hâlâ ağlıyor, durmuyor Sabayat Abla! Birden ağlaması durdu. “Na Esmeray 250 liran var mı, tavuk alayım karnım çok acıkmıştır be?” Ne diyeyim ben şimdi Sabayat Abla’ya? Verdim parayı, aldık tavuğu. Sabayat Abla güzel bir yemek yaptı, yedik birlikte!.. Ve gelelim gündeme:
 
Barış elçisi!
Efendim, Başbakan’ımızın eşi Emine Hanım yanında bir heyet ve Dışişleri Bakanı ile Arakan’a gitmiş. Tabii ki orayı ziyaret etmesi çok güzel bir şey! Bununla ilgili haber ve yorumlara baktım gazetelerde... Aman efendim ne övgüler ne övgüler! Emine Hanım duyarlıymış da, helal olsun da, hiçbir ülkenin başbakanının eşinin yapmadığı şeyi yapıyormuş da! Sanırım Emine Hanım oraya bir nevi barış elçisi olarak gitmiş. İyi hoş da Uludere’de öldürülen 34 insanın cenazesinde niye yoktu? Çok merak ediyorum, eminim benim gibi merak eden insanlar vardır: Bizim coğrafyada yaşananlar hakkında Emine Hanım neler düşünüyor? Ayol, bizim evimiz yanıyor ya, aha yanı başınızda savaş var, uzaklarda aramayın! Emine Hanım hem feryat eden çığlık atan asker analarını, hem de yıllardır dilinden barış düşürmeyen gerilla analarını niye görmüyor?
 
Şimdi bunlar olurken Emine Hanım’ın Arakan’a barış elçisi gibi gitmesini öven yorumlara ve köşe yazılarına ne demeli? Bir yandan bu övgüleri yapacaksınız diğer yandan her şeye rağmen barışı dilinden düşürmeyen BDP’li milletvekilleri ve Kürt halkını sanki savaş istiyormuş gibi göstereceksiniz! Anam bacım bu ne yaman çelişki! Bu arada gene Emine Hanım’ın gitmesini öven ama Davutoğlu’nun gitmesini eleştiren (ama anlamadım neden eleştirdiğini) Radikal gazetesi yazarı Cüneyt Özdemir’e Başbakan Tayyip Erdoğan gene eleştiriye tahammülsüzlüğünü göstererek “Böyle köşe yazarlarını nasıl köşenizde barındırıyorsunuz. Ey medya patronları, onlara nasıl köşe veriyorsunuz?” diyor ve ekliyor: “Bu Köşelerde halkın iradesi olmalı! Böyle insanlara niye yer veriyorsunuz?” Böyle diyen Başbakan sadece ve tek kendisini övenlere de gecenin bir yarısı telefon açıyormuş, teşekkür etmek için. Şimdi eleştirileri kabul etmiyorsunuz ama, sizi öven insanları neden alkışlıyorsunuz? Hani bu köşeler halkı ifade eden yerler olmalıydı? Bu köşelerde hep sizi öven sözler mi duymanız lazım? Bazen gerçek ve yerinde eleştiriyi de alkışlamanız lazım ki o zaman anlarız siz de halktan birisiniz. Yoksa kusura bakmayın Sayın Başbakan, öteki şekilde söyledikleriniz bir padişah fermanı gibi! Hiç umudum yok sizlerden ama yine de insanlık bende kalsın misali, Emine Hanım’a, Sayın Başbakan’a, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na sesleniyorum: önce kendi topraklarımızda ölen anaların çığlıklarına ses verelim, sonra hep birlikte gidelim uzaklardaki barışlara! 
 
“Görevden alındım”
 
Aşağıda mağduriyetini benimle paylaşan bir okurumun mektubunu sizlere sunuyorum:
 
Ben Diyarbakır’ın Hani ilçesinde görev yapan bir matematik öğretmeniyim. 13 Mayıs 2012 tarihinde ilçede yapılan açık öğretim lise sınavında görevliyken sınav sırasında yetkisi olmadığı ve yasal olmadığı hâlde sınav salonuna girip öğrencilerle gereksiz ve uzun süreli tartışma içerisinde bulunan polis memuru hakkında tutanak tuttuğum için öncelikle bu polis memurları tarafından sözlü tehdit aldım. Eğer onlar hakkında tuttuğum tutanağı geri çekmezsem, benim başımın yanacağına dair söylemlerde bulundular. Dikkate almadığım bu sözler üzerine ilçe kaymakamı tarafından dört gün sonra görevden alındım ve hakkımda asılsız iddialarda bulundular ve hâlâ bulunmaya devam ediyorlar. Yaşadığım bu olayda görevden alınmamın benim ve öğrencilerimin mağduriyetinin yanı sıra bu kadar keyfî davranışa karşı sessiz kalmak istemiyorum! Seval Laçin / Diyarbakır...  

Etiketler:
nefret