08/12/2015 | Yazar: Cihan Dağ

"Kendini ait hissettiği çizginin Alevi felsefesine bakış açısı yeterince açıkken hiçbir şey yokmuş gibi bir Alevi deyişini bir şov malzemesine çevirmesi hiç de kabul edilebilir değil. Her türkü, her deyiş mülkiyetsiz olmalı, olmalı ama… Her ağza da pelesenk olmamalı"

"Kendini ait hissettiği çizginin Alevi felsefesine bakış açısı yeterince açıkken hiçbir şey yokmuş gibi bir Alevi deyişini bir şov malzemesine çevirmesi hiç de kabul edilebilir değil.  Her türkü, her deyiş mülkiyetsiz olmalı, olmalı ama… Her ağza da pelesenk olmamalı"

Hürriyet Altın Kelebek ödüllerinde performans sergileyen Mustafa Ceceli Aşık Daimi’ye ait ‘Madem ki Ben Bir İnsanım’ adlı deyişini seçerek herkesi şaşırttı. Ama bir o kadar da tepki aldı. Ben bu tepkilerden önce o gece Mustafa Ceceli’yi nasıl gördüğümü anlatmak isterim.

Pop müziğin dahi çocuğu üzerine çektiği takım elbiseleri, yüzlerindeki botoks, elinde kıvrakça dönüp duran mikrofon, o artistik adımları, kendisinin ne yaptığını anlamaya çalışan seyirciye attığı iyi bir iş yaptığından emin bakışları ve öylesine değerli bir Alevi deyişini hiç suratı kızarmadan sözlerini değiştirip bir pop hiti gibi sunması…

Ne yalan söyleyeyim izlerken, kenardan bir yerden dansçıların geleceği bir pop koreografi ile karşılaşacağımı sandım.  Bir Tarkan performansı sergileyecek oldu ama şimdilik remix, sansür ve bireysel dansı ile ‘mütevazı’ bir giriş yaptı konuya.

Bu konuda Tarkan’a türkülerin özüne sadık kalarak yorumladığı ve pop müziğin de kendi alanı içinde hakkını verdiği için hakkını teslim etmek ve Mustafa Ceceli’ye de şunu hatırlatmak gerek: Sen ne Tarkan’sın ne de o okuduğun deyiş bir pop şarkısı.

Deyiş üzerinde yaptığı değişiklerin en göze çarpanı belki de deyişin en güçlü kısmını söküp atmasıdır:

“Tevrat'ı Yazabilirim


İncil'i Dizebilirim


Kur'an'ı Sezebilirim


Madem Ki Ben Bir İnsanım”

Derviş Daimi’nin bu satırlarda dinlerin tamamına yaptığı felsefi göndermeyi sansürleyip, deyişin içindeki gizli isyanı bir teslimiyete çevirmesi en kabul edilemez yanlarından biri. Bunun yanı sıra deyişin “bana eğilsin melekler” kısmını “bana eğilmiş melekler”  şeklinde değiştirmesi de yine dikkat çekiyor.

Mustafa Ceceli bu Alevi deyişini kendinden geçerek söylerken aklıma şu geldi:  Gezi Direnişinde Alevi gençleri tek tek öldürülürken Gezi Direnişine karşı yazıp çizdikleri ve bu Alevi gençlerin ölülerinin bile arkasından konuşan, ailelerini meydanlarda yuhalatan bir liderin yanında hiç rahatsızlık duymadan- hatta bir hayranı- olarak poz vermesi. 

Kendini ait hissettiği çizginin Alevi felsefesine bakış açısı yeterince açıkken hiçbir şey yokmuş gibi bir Alevi deyişini bir şov malzemesine çevirmesi hiç de kabul edilebilir değil.  Her türkü, her deyiş mülkiyetsiz olmalı, olmalı ama… Her ağza da pelesenk olmamalı. Neden mi?

Zalimin yanında durmaz Aleviler, tarihsel aldanmışlıkları belki vardır ama asla bile isteye zalimi tutmamışlardır.  Tıpkı Emevi zulmüne karşı Hz. Ali’nin arkasında durdukları gibi. Aleviler pirlere niyaz eder, saraylarda yaşanlara değil. Ve hiçbir Alevi deyişi yakışmaz Saray Soytarılarının ağzına. İşte öyle alakasız, bol gelir üstüne.

Güzelim deyişi sansürleyerek tuhaf bir hale büründürürken göğsünün üzerine elini koyarak verdiği selam da boşa düşüyor maalesef. O elini üzerine koyduğun göğsün içinde vicdan olmadıkça o selamın da bir alanı olmaz.  


Etiketler:
İstihdam