14/10/2014 | Yazar: Selçuk Candansayar

Hem vasıfsız hem de vicdansız olduklarını bir kere daha kanıtladılar.Kürde Türk, Türke Kürt sopası siyaseti yürütüyorlar.

Hem vasıfsız hem de vicdansız olduklarını bir kere daha kanıtladılar.
Kürde Türk, Türke Kürt sopası siyaseti yürütüyorlar.
 
Hem vasıfsız hem de vicdansız olduklarını bir kere daha kanıtladılar. Ama şu sorunun yanıtı netleşmiş değil. Olaylar denetimden çıktı ve onlar da sürükleniyorlar mı, yoksa hâlâ kötülükle örülü bir planı denetimli bir şekilde uyguluyorlar mı?

Kendi vicdansızlıklarını toplumun geneline yayma niyetlerini neredeyse gerçekleştirecekler. AKP kendisine muhalif olanları Kürt ve Türk diye ikiye bölmüş durumda. İşin acı yanı ‘Kürt’lere vurmak istediklerinde aslında kendilerine muhalif olanları yanlarına alabiliyorlar; o muhaliflere vurmak istediklerinde de PKK- KCK- HDP eksenini çekebiliyorlar. Kürde Türk, Türke Kürt sopası siyaseti yürütüyorlar. Her ikisi de kurgusal olan Kürt ve Türk kümeleri içindeki farklılıklar siliniyor, birlikte olması gerekenler düşmanlaşıyor.

AKP, sanki yangına körükle gider gibi insanların çaresizlik içinde debelenmesi, kime neye saldıracağını bilemez halde sadece yıkıcı bir isyana savrulması için elinden geleni yapıyor. Hiç kimse koşunca yetişebileceği mesafede savaşan ve öldürülmek üzere olan kardeşini eli kolu bağlı seyretmek zorunda bırakılan insanın öfkesiyle baş edemez.

Artık o insana anlatabileceğiniz hiçbir şeyiniz kalmaz; ortaklaşma, birlik, dayanışma gibi sözler öfkesini bilemekten başka işe yaramaz. Onun gözünde hepiniz her türden ‘intikamı’ ve ‘zulmü’ hak eden düşmanlardan öte bir anlam ifade edemezsiniz. Hele üstüne yakıp yıkıyor bunlar, ATM’ leri parçalamışlar, camı çerçeveyi indirmişler, otobüsleri yakmışlar derseniz tam da güya karşıtı olduğunuz AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş olmaktan öte bir değeriniz olmaz.

Aynı durum PKK-HDP için de geçerli. Arkasında duramayacağınız, fiili olarak önüne geçip, yürüyemeyeceğiniz, örgütlendiremeyeceğiniz, aranıza provokatörlerin girmesini engelleyemeyeceğiniz isyan çağrısı ile kendi halkınızı kurtların önüne atmış olur, hem canlarından olmalarına yol açmış hem de AKP ekmeğine siz de yağ sürmüş olursunuz.

Yine de soru açıkta; AKP her şeyin kontrolünde olduğunu sandığı bir gözü karalıkla mı yapıyor bunları yoksa aslında onlar da savruluyorlar ve panik içinde açık şiddeti göze almış durumdalar mı? Bu soruya verilecek yanıtın çok değeri yok; iki seçeneğin de yol açacağı sonuç benzer çünkü.

Davutoğlu, dilinden düşürmediği ‘gücümüzü test etmesinler’ sözünü gerçekleştirmiş oldu; AKP geçen haftayı iç savaş çıkarma gücünü test ederek geçirdi. Daha vahimi testin başarılı olduğunu düşündüklerini gösteren emarelerin ortaya çıkmış olması.

Bu hafta Emniyet ve Jandarmaya verilecek açık şiddet kullanabilme yetkisiyle ilgili bir düzenlemeyi yasalaştıracaklarını ilan ettiler, en tepedekinin dilinden. İstedikleri olursa artık kolluk güçleri göstericilere doğrudan hedef gözeterek ateş açma olanağını yasal güvenceye almış olacak. Gerçekleşirse yeni Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım’lar için dava bile açılamayacak.

Türkiye sınırları içinde IŞİD ve Hizbullah’a yakın ve belki de organik bağı olabilecek binlerce insanın çok kısa bir sürede hükümetin paramiliter gücü haline dönmeyeceklerini garanti edebilecek olan var mıdır? Geçen hafta kameralara takılan eli silahlı sivillerin hepsinin sivilleşmiş devlet elemanları olduğunu kim söyleyebilir.

Kimin dost kimin düşman olduğu ne kadar belirsizleşirse iktidarı elinde bulunduran güç o kadar rahat eder. Kargaşa, her zaman sadece muktedire yarar ve asıl onun yasa dışına çıkmasını kolaylaştırır. İktidarı elinde bulunduranlar bir kere yasa dışına çıkma fırsatını meşrulaştırırlarsa o zaman hakkaten kan gövdeyi götürür. Dökülen de yoksulların, ezilenlerin kanı olur.

‘Türkiye solu’ ve ‘Kürt solu’ ellerini vicdanlarına ve akıllarına koyup bir araya gelmek zorundalar.

Etiketler:
nefret