11/01/2013 | Yazar: Umut Güner
Seks işçilerine yönelik özellikle trans seks işçilerine yönelik haberlere baktığımızda bu haberlerin hem cinsiyetçi, hem de transfobik haberler olduğunu görüyoruz.
İstanbul’da Zürafa Sokak’ta seks işçileri eylem yaptı. Seks işçilerinin eylemini medya, nerde nasıl vereceğini bilmeme hali ile bize sunuyor. Çünkü medyada Türkiye’den seks işçiliği alanındaki haberleri “fuhuş” ve bunun üzerinde gelişen “mağduriyet” ve polisin “etkili müdahalesi” çerçevesinde sunma alışkanlığı var. Polis/adliye muhabirlerinin “polisten al haberi” tadında yaptıkları bu haberlerde, haber seks işçiliği üzerinden kurulmadığı için doğal olarak seks işçilerinin sorunlarına ilgisiz ya da seks işçiliği alanına ilişkin bilgi vermeyen haberler olarak karşımıza çıkıyor.
Peki, seks işçiliği alanında sorunlarını dile getiren, örgütlenen kimse yok mu? Pembe Hayat Derneği, 3 Mart Dünya Seks İşçileri Günü’nde, seks işçilerinin sorunlarını gündeme getiren etkinlikler organize ediyor. Bu etkinlikler vasıtasıyla aynı zamanda seks işçilerini örgütlenmeye çalışıyor. Kırmızı Şemsiye Seks İşçileri İnisiyatifi olarak örgütlenme çalışmalarına devam ediyor. Ancak ana akım medyada seks işçilerinin savunuculuk faaliyetleri medyada karikatürize edilerek sunuluyor.
Seks işçiliği Türkiye toplumunda genelde “hiç kimsenin olmak istemediği bir şey” olarak sunuluyor ve medya da bunu destekler nitelikte haberler yapıyor ama aynı toplumda seks işçileri mağdur olarak değil, “ahlâkımızı bozan, iyi insan olan bizleri yoldan çıkaran ucubeler” olarak sunuluyor. Burada homofobi meselesinde olduğu gibi toplumsal iki yüzlülük var. Bir yandan “düşmüş” mağdurken, bir yandan da “benden uzak şeytana yakın olsun” dediğimiz ucubeler olarak karşımıza çıkıyor seks işçileri.

Seks işçiliği alanında haberlerde yurt dışı haberler ile Türkiye’den haberler arasında çok görünür farklar var. Türkiye’den seks işçileri “ucube”, “kader kurbanı” olarak sunulurken yurt dışı haberleri daha “magazinsel” bir sunum ile karşımıza çıkıyor.
Seks işçiliği alanında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise, “insan ticareti mağdurlarının” medyada yer verilme hali. İnsan ticareti mağduru genellikle polis-medya-halk sağlığı üçgeni içinde veriliyor. Genelde polis “halk sağlığını” ileri sürerek insan ticareti mağduru olsun olmasın yabancı uyruklu kadınları “cinsel sağlık testlerini” yapmaya zorluyor ve cinsel yolla bulaşan hastalığı olan kişiler sınır dışı edilirken aynı zamanda kişisel bilgileri mahremiyet hakları göz ardı edilerek ifşa ediliyor.
Seks işçilerine yönelik özellikle trans seks işçilerine yönelik haberlere baktığımızda bu haberlerin hem cinsiyetçi, hem de transfobik haberler olduğunu görüyoruz. Medya burada araştırmacı gazetecilikten çok “toplumsal duyarlıklıkları yansıtan” bir araç işlevi yükleniyor. Antalya, İstanbul, İzmir ve Ankara’da trans seks işçilerine yönelik saldırgan ifadeler ilk başta medya aracılığı ile “toplumun rahatsızlığı” olarak sunuluyor. Bu rahatsız olma hali seks işçilerini linç etme girişimlerine dönüşüyor ki (bu da aynı medya tarafından düşünce ve ifade özgürlüğü olarak değerlendiriliyor ve sunuluyor) sonrasında polis müdahalesi ile süreç tamamlanıyor.
Birçok haberde seks işçiliği “erkeklere hizmet eden kadınlar” olarak tarifleniyor yani seks işçiliği aslında “kadınların çalıştığı” bir alan. Erkek seks işçilerinin görünür olmadığı, görünür olsa da toplumsal yapı tarafından ahlâk-değersel değerlendirmelere, ayrımcılığa uğramayan ve dışlanmayan bir grup oluyor. Bu da aslında biz seks işçiliğini bir meslek olarak tanınmasını istesek de kadınlar seks işçiliği alanında hem bu alandaki diğer aktörler (pezevenk, dost, mafya, işletme sahipleri), hem de toplum tarafından ayrımcılığa ve dışlamaya maruz kalıyorlar. Seks işçiliği alanında savunuculuk yaparken bunları da tartışmamız gerekiyor.
Seks işçiliği/fuhuş/fahişelik/meslek gibi bir alan üzerinden tartışma yürütmeden önce hepimizin uzlaşması gereken bir mesele, seks işçilerinin maruz kaldığı insan hakları ihlalleri konusunu tartışmak ve taraf olmak gerekiyor.
LGBT hareketin politik tartışmalarını Kaos GL Dergisinde 90’ların ikinci yarısında “seks işçiliği meslek midir?” tartışmasını “hiçbir meslek diğerinden daha onurlu değildir” noktasında yürütmeyi tercih etmiştik. Seks işçiliği üzerinden Kaos GL Dergisinde zamanla harmanlanan ve pişen sloganlarımızdan biri de Pembe Hayat Derneğinin kurulmasıyla birlikte karşılığını buldu: “patronsuz ve pezevenksiz bir dünya istiyoruz.”
Seks işçiliğine ilişkin bir haber okurken belki de dikkat edeceğimiz birkaç nokta: Seks işçilerinin mağduriyetlerini görmezden gelmeme, seks işçilerinin emeklerini görmezden gelmeme, seks işçiliği alanındaki cinsiyetçi, homofobik, milliyetçi, transfobik tutumları deşifre etme. Seks işçilerinin sorunlarının magazinleştirilmesine izin vermemek!
Etiketler: