01/12/2014 | Yazar: Zeynep Akkuş

LGBTİ’leri, kötü davranmayacaklarına(!) söz vererek tedavi olmaya(!!) davet ediyorlar, tedaviyi reddetmemelerini(!!!) salık veriyor, topluma kazandırılacaklarını(!!!!) müjdeliyorlar.

Can Candan’ın yönettiği “Benim Çocuğum”un 15 Kasım 2014 tarihinde İzmit Halk Eğitim Kültür Merkezi’ndeki gösterimi sırasında dışarıda kendi ifadeleriyle “homomerhametik” tepkilerini dile getiren* Türkiye İslami İnsan Hakları Savunucuları Derneği üyeleri, LGBT Kocaeli İnisiyatifi’nin suç duyurusunda bulunması üzerine Başkan Ali Akbaş imzasıyla bir açıklama metni** yayınladı.
 
Yapılan açıklama, LGBTİ’lerin hayatını nelerin kâbusa çevirdiğinin âdeta antoloji niteliğinde bir belgesi. Öncelikle, tahmin edileceği üzere anlamsız bir alınganlıkla yazılmış. “Bize alışacaksınız” sözlerini bir varoluş haykırışı yerine bir meydan okuma şeklinde yorumlamaya meyleden, maalesef hiç de yabancısı olmadığımız bir alınganlık bu. Peşi sıra gelecek saldırganca tavırların yolunu açan; ucu, üçüncü sayfa haberlerine konu olan “Bana uygunsuz ilişki teklif etti, ben de öldürdüm” sözleriyle hafifletilen cinayetleri işletmeye varabilecek türden bir alınganlık. Tabii hedefte “ibneler” olur da alay edilmez mi? (Ya da haydi, alay etmek gibi çirkin bir tavrı bu “sevgi-şefkat dolu insanlar”a yakıştıramayanlar çıkabileceği için yumuşatalım, “latife” diyelim.) “Bizleri Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyet etmeyen bir onlar kalmıştı, bu suç duyurusu ile koleksiyonu tamamlamış olduk” şeklindeki sözlerden, bir koleksiyonun parçası olmak şerefine eriştiğimizi de öğrenmiş bulunuyoruz, hamdolsun.
 
Sonuçta aba altından sopa gösteren, buram buram nefret ve bilgisizlik kokan ve maalesef apaçık tehdit unsurları içerenler kadar tehlikeli bir metinle karşı karşıyayız. İşin en acı tarafı da, kaleme alanların, bunların hiçbirini fark edemeyecek durumda olması!.. Tıpkı içinde “Ahlâkî çöküntü artacak”, “İnsan nesli tükenecek” ve benzeri ifadeler geçen ilk açıklamalarını “homomerhametik” olarak tanımlayabilmeleri gibi, bu da tuhaf ve absürt bir bilgisizlik ya da vurdumduymazlık örneği.
 
Açıklamanın beş ayrı yerinde “merhamet” sözcüğü geçiyor. Araya serpiştirilen “acıyarak”, “acınası” ve “acıdığımızdan” sözcükleri de cabası. Ayrıca lütfetmişler ve LGBTİ’lere kızmadıklarını, amaçlarının kızgınlıklarını belirtmek değil, yol göstermek, ıslah etmek olduğunu belirtmişler. LGBTİ’leri, kötü davranmayacaklarına(!) söz vererek tedavi olmaya(!!) davet ediyorlar, tedaviyi reddetmemelerini(!!!) salık veriyor, topluma kazandırılacaklarını(!!!!) müjdeliyorlar.
 
İyi güzel de, bu kişilere sormak lazım: Kim oluyorsunuz, kendinizi kim ya da ne sanıyorsunuz da bu kadar tepeden bakabiliyorsunuz? Nasıl katıksız bir kibirle hareket ettiğinizin farkında değil misiniz; Şeytan’ın, “Kibir en sevdiğim günahtır” dediğini de mi duymadınız? Hangi vasıflarla, hangi donanımla, dinî ve ahlâkî söylemler dışında hangi referanslarla çıkıp böyle bir açıklama yapıyor ve bu işe soyunuyorsunuz? Cinsel yönelimler ve cinsiyet kimlikleri hakkında kaç tane bilimsel kaynak okudunuz? Kaç uzman psikoloğa, psikiyatra başvurdunuz? Medyayı lüzumsuz yere işgal eden ve “Erkek eşcinsellerin bilinçaltında, babalarına tecavüz etme fantezisi yatıyor” ya da “Eşcinsellik batının bizi yıkmak, parçalamak, mahvetmek için geliştirdiği bir zehirdir” gibi zekâ pırıltısı ifadeler saçanlardan bahsetmiyorum, kaç tane üniversite hastanesinin ilgili birimlerinin kapısını çaldınız? Psikolojilerini herkesin çok iyi bildiğini iddia ettiğiniz “bu insanlar”ın “ruhen huzursuz” olmalarının sebeplerini etraflıca düşündünüz mü hiç? “Milletin özgürlüğü neden sizi rahatsız etti” tarzı birkaç eleştiri gelirken, tebrik telefonlarının susmak bilmediğini, destek mesajlarının yağdığını iddia etmeniz ve bunu hâlâ “sessiz toplumun sesi olmak” şeklinde yorumlamanız nasıl bir talihsizlik? Sözüm ona ne kadar haklı olduğunuzu kanıtlamak için bu açıklamayı yaptığınız bir metinde hemen birkaç satır aşağıda LGBTİ’lerin sürekli başka insanlarla ve toplumla çatışma halinde olduğunu nasıl bir maksatla söyleyebiliyorsunuz? Yukarıdaki sözlerinize istinaden sorayım; kim kimle çatışma halinde? Bir LGBTİ, kendini görünür kıldığı an, dört bir yandan tepkilere ve saldırılara maruz kalıyorsa; bu dünyada yaşatılanlar yetmeyip “Bu işlerin dünyada da, ahirette de sonu yok. Huzursuzluklarla dolu bir hayat yaşayacaksınız, bu hal üzere ölürseniz, Allah’ın lanet ettiği bir fiil üzere öldüğünüzden çıkmamak üzere cehennem azabına gireceksiniz” şeklindeki tehditkarsözlerle bir de ahiret hayatına ipotek konuluyorsa, sürekli tehdit ediliyorsa, korku içinde yaş(atıl)ıyorsa, içinde bulunduğu ruh halinin, huzursuzluğunun, tedirginliğinin, güvensizliğinin, yaşadığı sayısız travmanın müsebbibi kim? “Açıklamamızın en sonunda da bu kişilere yapılan her türlü şiddet yaklaşımını ve saldırıyı kınadığımızı belirttik” diyenlerin, kınadıkları şeyi bizzat kendilerinin yaptığını görememesi nasıl bir trajikomedi!..
 
Sorular, sorular, sorular…
 
“Benim Çocuğum”un her gösteriminde, yönetmen ve/veya LİSTAG ailelerinden birkaç anne-babayla söyleşi yapılır. Keşke Türkiye İslami İnsan Hakları Savunucuları Derneği üyeleri gösterim sırasında dışarıda bekledikleri kadar içeri girip filmi izleseydi, ne anlatıldığını görseydi, eleştirilerini ya da sorularını oradaki ebeveynlere yöneltebilseydi. Biliyorum, o salondan yine kuşkularla, soru işaretleriyle çıkacaklardı. Ama kuşku, gerçeklere ulaşmanın ilk adımlarından biri değil mi? Sonuçta “Çin’de de olsa ilmi arayınız. Çünkü ilim öğrenmek her Müslümana farzdır. Melekler, yaptıkları işten hoşlandıkları ilim talebeleri için kanatlarını yere sererler” buyurmuş bir peygamberin ümmetinden kişiler olarak, o kuşkudan yola çıkarak ilim sayesinde gerçeğe ulaşırlardı.
 
Sonuçta iletişim çağındayız, Çin’e kadar gitmeye de gerek yok.
 
*http://www.sendika.org/2014/11/kahraman-homofobiklerden-lgbtilere-cagri-insan-neslini-tuketmeyin/
 
**BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
 
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
AMACIMIZ BU İNSANLARA YARDIMCI OLMAK YENİDEN TOPLUMA KAZANDIRMAKTIR
 
Kendilerine LGBT Kocaeli inisiyatifi adını veren grubun hakkımızda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bizleri C.Savcılığına şikayet etmeyen bir onlar kalmıştı, bu suç duyurusu ile koleksiyonu tamamlamış olduk!. Neden böyle bir şey yaptıklarını anlayamadık ama bizleri suç duyurusuyla susturabileceklerini ve düşüncelerimiz özgürce ifademize engel olacaklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Bu suç duyurusu ne ilk ne de son olacak, biz zaten sürekli mahkemenin, adliyenin, emniyetin yollarını aşındırmış insanlarız, bu baskılar bizleri yolumuzdan döndüremez.
 
LGBT ile ilgili basın açıklamamız Kocaeli Medyasının gazetelerinde ve İnternet sitelerinde geniş yer bulmuştur. Haber İnternet sitelerine düştükten sonra, birkaç eleştiri, “milletin özgürlüğü neden sizi rahatsız etti?”, çıkışı dışına, yüzlerce teşekkür, destek telefonu aldık ve adeta telefonlarımız susmak bilmedi. Bu da yaptığımız eleştirinin ne kadar toplum tarafından benimsendiğinin, desteklendiğinin, sesiz toplumun sesi olduğumuzun en güzel göstergesidir. LGBT’li arkadaşların bize yönelttikleri homofobik suçlamasını asla kabul etmiyoruz. Biz onlara nefretle değil acıyarak merhametle yaklaşıyoruz. Kızılacak değil, acınacak haldeler, açıklamamamız kızıgınlığımızı belirtme değil acıdığımızdan yol gösterme amaçlıdır. Hataları varsa öldükten sonra Allah sorguya çekecek ve cezalarını verecektir. Bizim amacımız onları suçlamak değil tam tersi ıslah olmalarını sağlayıp topumla kazandırmaktır. Kocaeli medyasının neredeyse tüm gazetelerinde ve TV’lerde yayınlanan açıklamamızın hiçbir yerinde nefret söylemi geçmemekte, tam tersi merhamet söylemi geçmektedir. Açıklamamızı izleyen herkes bunu rahatça görebilir.
 
Bu insanların psikolojisini herkes bilir, ruhen huzursuz oldukları için, başka insanlarla ve toplumla sürekli çatışma halindedirler. Asıl olan insanın Allahın yarattığı fıtratına dönüp huzur bulmasıdır. Tedaviyi ret edip!, bu durumlarını sürdürdükleri sürece huzursuzluklar bataklığında çırpınacak ve boğulacaklar. Biz onlara yardım elimizi uzattık. Gerekirse bize bağlı gönüllü çalışan doktor ve psikologlarımız vasıtasıyla kendilerine ücretsiz danışmanlık hizmeti verebileceğimizi, tedavi olacak maddi imkanları yoksa yardım kampanyaları başlatabilmeğimizi söyledik. Aklı selim olan herkes bizim açıklamamızı dinlediği zaman bunun bir nefret değil merhamet çağrısı olduğunu anlar. Bu “homofobik” değil, “homomerhametik” bir çağrıdır. Açıklamamızın en sonunda da bu kişilere yapılan her türlü şiddet yaklaşımını ve saldırıyı kınadığımızı belirttik. Bizim bu iyi niyetimize, onları topluma kazandırmak için merhametli yaklaşımımıza karşılık, yardımı kabul etmeyip bir de üstüne üstlük hakkımızda suç duyurusunda bulunmaları bizleri bir kez daha derinden üzdü. Kendilerine sesleniyoruz, size uzanan yardım elini lütfen geri çevirmeyin, tedaviyi kabul edin, biz de size kötü davranmayacağınıza, yardımcı olacağımıza söz veriyoruz !. Gelin el ele verelim, tedavi sürecinizi başlattırıp, sizi normal insanlara dönüşmenizi sağlayıp, topumla kazandıralım. Bu işlerin dünyada da, ahrete de sonu yok. Huzursuzluklarla dolu bir hayat yaşayacaksınız, bu hal üzere ölürseniz, Allahın lanet ettiği bir fiil üzere öldüğünüzden çıkmamak üzere cehennem azabına gireceksiniz. Biz sizleri uyarıyor ve iyiliğiniz için çalışıyoruz, size düşmanlık yapmaya değil, yardımcı olmaya çalışıyoruz. Size uzanan yardım elini kabul edin, tedavinizi geciktirerek kendinizde kötülük etmeyin ve bizleri daha fazla üzmeyin lütfen.
 
Ali Akbaş

TÜRKİYE İSLAMİ İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ GENEL BAŞKANI:
ALİ AKBAŞ 05352344479 /
ihsdmsn@hotmail.com / aliakbasmsn@hotmail.com
NOT:BU AÇIKLAMA MAİL OLARAK DA MAİL ADRESLERİNİZE ATILMIŞTIR. 


Etiketler:
nefret