05/02/2009 | Yazar: Can Yaman
‘Kısaca kezbandım. Bir zamanların pasif aktivisti gibi, donanımlıydım. Birden aklıma, aktivizmin İstanbul şubesini çaldığım ilk gün geldi. Hepimiz için ne yeniydi di mi?
‘Kısaca kezbandım. Bir zamanların pasif aktivisti gibi, donanımlıydım. Birden aklıma, aktivizmin İstanbul şubesini çaldığım ilk gün geldi. Hepimiz için ne yeniydi di mi? Bizdendi ama bir o kadar farklıydı.’
Türkiye’de apartman sakini olmak başlı başına bir parodi. Ve bu parodilerin her biri bizimkinde yaşanıyor. Hatta olağan kavgalarımızdan birini yaşadığımız şu günlerde bir toplantı ayarlandı. Uzun zamanadır bir türlü toplanamamıştık çünkü. Bizimkiler de evde olmadığından, vekil olarak benim katılmam uygun görüldü. Aslında ben pek niyetli değildim ama ısrarlara dayanamayacağım ortaya çıkınca, katılmak şart oldu. Böylece 25 senedir oturduğum apartmanın toplantısına ilk kez katılmış oldum. Heyecanlı değildim. Rakiplerimi tanıyordum. Hazırlıklıydım. Kolay lokma olmadığımı biliyordum. Ama toyluğum her halimden belliydi. Kısaca kezbandım. Bir zamanların pasif aktivisti gibi, donanımlıydım. Birden aklıma, aktivizmin İstanbul şubesini çaldığım ilk gün geldi. Hepimiz için ne yeniydi di mi? Bizdendi ama bir o kadar farklıydı.
Toplantının girizgâhı hoştu. Matraktı. Tıpkı bir lubunya masalıydı. Vakitler geldiğinde törpüler hazırlanmıştı. Tırnaklar daha çıkmamıştı. Bu bir aktivizm sancısıydı. Toplantı konuları konuşulurken elbet para mevzusu sorun çıkaracaktı. Para, tüm ezberleri bozandı. Apartmanın kapı girişi, sensör sorunu, kapıcı parası derken, böylelikle konulara dalındı. Bir katılımcı, kendi maddi çıkarını koruyarak ki bu normaldi, kapıcı parasını zamlandırmak istemedi. Haklıydı. Ama bizimkiler zamlanmasına onay vermişti. Bir şekilde nedenler ve niçinler tartışıldı. Ortalık öyle karıştı. Sanki bütün herkes zam yapmak istemiyor da bir biz istiyormuşuz izlenimi verildi. Hatta biri tarafından, kapıcıyı menfaat uğruna arka çıktığım bile ima edildi. Bunu duyunca da bende sigortalar attı. Aslında bir kişi dışında çoğunluk zam yapılmasına onay veriyordu. Ama sözde ortayı bulma uğruna geliştirilen politik doğruculuk, bu dürüstlüğe izin vermiyordu. Bir zamanlar sürmelican’ı hareketten ayıran buydu.
Yazılarımı takip edenler, benim eski, daha doğrusu mezun denilen aktivistlerden olduğumu bilir. Şimdi bir aktivist değilim. Ama bir şekilde burada yazı yazmak ve bu hareketin takipçisi olmak geçmişimin eseridir. Kısaca hareket bağımlılıktır. Şiddetle tavsiye edilir. Eğer konumuza dönecek olursak; yaşadığım apartman toplantısı gibi, nice grup toplantısı yaptım ve her birinde hep orta yolcularla karşılaştım. Maksadım haddimi aşmak değildi. Ama bazen verilen yetkiyle ki bu çok klişe, ağzımı açmak kaçınılmazdı. Söylenmeyeni söylemek ya da herkesin kem küm ettiğini ifade etmek, bir tarzdı. Bu noktaya gelindiğinde fikirlerini söylemek acıtıcıydı. Çünkü bu, madiye oynamaktı. Tüm ilişkilerime karışması doğaldı.
Toplantı ilerledikçe agresif bulundum ve birden tepkilerin odağı oldum. Belki haklılardı. Belki ben yanılmıştım. Ama ben hep bir şeylerin tartışılması taraftarıydım. Bunda haksız da çıkabilirdim. Derdim dürüstlüktü. Hatta bunun için bağları koparmaktı. Sakin olmak lazımdı. Damarına basıldığında susmak, bir kuraldı.
Toplantı sona ermişti. Her şey rayına oturmuştu. Özeleştirim susma taraftarıydı. Söyleyeceğimi söylemiştim. Artık beni ayaklandıranların karşısındaydım. Her zaman da öyleydi. Fakat bu bir beşer sorunuydu: Güçsüzü başına taç etmek, sonra onu alaşağı etmek. Amerika’da zenci başkan seçmek, böyle bir şeydi. Arka plan hep birileriydi. Apartman sakinleri bir sonraki dalaşmaya/toplantıya kadar sakindi. Ben yine kendimleydi. Lambda artık dernekti. Benim dönemimde, dernek olma aşamasındaydı. Bunu bensiz başarmıştı. Kabul etmek lazımdı. İnsani olanı ve insana dair gruplaşmaları anlamak gerekirdi. Vakti geldiğinde susmak, zamanında konuşmak gibi. Bunlar, başaramadığım şeylerdi.
Etiketler: