31/05/2016 | Yazar: Derya Barış

sözcüklerimi çaldılar. çok değil üç ay kadar önce sözcüklerim ansızın yok olup gittiler. yoklar. yok. yo!

-bu oyun 8 kişiyle oynanırsa bir kişi hızlı okumalı, bir kişi sayıklamalı, bir kişi düzeltmeli, kalanlar da “hani bana? hani bana?” demeli.

bunu içinizden biri yaptı. belki sen, ya da sen güzel kadın. belki de sizsiniz fötr şapkalı beyefendiciğim. belki de sizsiniz sayın yargıcım. siz olmalısınız albayım, elbet siiizzz…

-selaaaa’m dur!

sözcüklerimi çaldılar. çok değil üç ay kadar önce sözcüklerim ansızın yok olup gittiler. yoklar. yok. yo! dağınık masamda, durmadan temizlediğim banyomda, durmadan yıkanan tencerelerde, küllüklerde… çekmeceleri bile indirdim, sonra kaldırdım. tekrar indirdim gözden kaçırmayayım diye. bir sürü yalan, kötülük, ama içinden tek bir sözcük dökülmedi.

-pandora’nın kutusunda kalan son kötülük nedir diye sormak…

mektup yazdım, kayboldu. sözcüklerimi kimse mi var saymadı? sahiden durdum düşündüm, hep mi yoklardı diye. aynaya baktım, yansımamdan korktum. bir ışık saniyesi kadar yaşlanmış halim ölüme yaklaştığımı hissettirdi, sözcüklerim hıçkırdı.

-arkadaşın seni andı.

anmadı da anlamadı da sözcüksüzlüğümü şapşal kedi. sadece şaşkınlığıyla bana baktı. teki olmayan çoraplarımın var olmayan teklerini eşlerinden yoksun bıraktı. sistemli ve hızlıca. pençelerine sıkıştırdığı gibi yok etti onları. bizi.

-çorapları renklilerle kırk derecede yıka. )( )(  )(   )(    )(     )( ayak kokusunun çizdiği dalgalar yükselirken çamaşırlar sepetten toplanıp makineye atılır.

toplamadı kendini sözcüklerim. toplanıp bana geri dönmediler. ben de arayışımı sürdürmeye devam ettim. herkesi aradım. tek sözcük edemeden telefonu kapattım. bazen de karşıdaki bu kahrolası sessizliğe dayanamayıp kapattı yüzüme. yüzsüzlüğüm büyüdü, büyüdü, yüzüme sığmadı.

-omzundaki yıldız kadar büyüksün asker!

giyindim, sokaklarda ayaklarım şişene kadar gezdim. yok. bir sözcük.  sokaklardan yoruldum. duş aldım, kirlerim akıp giderken sözcüklerim dönsün diye. bir bardak süt içtim, uykum gelince hatırlarım elbette.

-YO BAYIM SÖZCÜKLERİNİZİ GÖRMEDİK! …arkadan pis gülüşler.

gündüz düşleri görmemek için, gündüz uykusuna yatmaya karar verdim. süte karıştırdığım hızlı-nes çocukluğumun güzel ninnilerini hatırlatırken, birden uykuya dalıverdim. çokça sayıkladım. hep eskileri hatırladım.

-bu öyküde ürün yerleştirme kullanılmamaktadır.

ünlü enstalatör cevdet erek’in işlerinden birindesin. kendini bulamadığın, kendine yerleşemediğin yapılardasın. üzerine açılıp kapanan kapılar. arşa uzanan pencerelerden sokakta perde satan çingenelere bakıyorsun. köşeden seni en çok korkutan hayvan, oynayarak geliyor. sahibinin adı baryam olsa ünlü olacak. ama değil. sen de değilsin, hem zaten öykülerin de iş yapmaz.

-halı, kilim, yolluk, paspas kenarına, halıfleks kenarına overlok çekilir.

ya dışındasındır çemberin, ya da içinde yer alacaksın. öyle, salla gitsin sözcükleri. hem ben senin sessizliğini sevdim be oğlum. ben sen sen diye bittiiiiiiim oğluuuum, hadi bakalım. ah be sezen abla, ne güzel etmiş de içimizi okumuşsun. bizim gibileri lubunları bile anlatıyor bak bu şarkılar. bu sözcük meselesini de boş ver (kadeh tokuştur, took!), uzadıkça uzar bu konu. madilik çıkar sonunda. ki gerek yok. but similyaları düşün, geç git.

-yok vallahi sadece …börghh… rakı kusturur …börghh… b eee! ,,,güm;kafaklozetiniçindedir;

alan arkaya versin, ben çevirin diyene kadar çevirmeyin. süreniz k ı r k beee                      eeeş dakikadır, çok uzun bir süre ben evde 21 dakikada bitirdim. evet hayatım, istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz. koskoca adam oldunuz hâlâ aynı numara.

-‘sözcükler’ kimin eseridir? ne demek çalındı, evladım kocaman kitap işte!

sözcükleri çalınan adam olur mu hiç? sözcükler alınmaz da satılmaz da. ama sözlük başka babacım. hayır o kadar şeker yersen karnın ağrır. biliyorum, gazetede ben de okudum onu. ama o asparagastır. yani asılsızdır, doğru değildir. bak ben konuşuyorum, sen konuşuyorsun. demek ki bizim sözcüklerimiz var. o adam da gazeteye bunları söylediyse sözcükleri hâlâ vardır.

-ayaklı gazete gibisin maşallah, car car car car car…………..sonsuztekrardakaybederkendini.

üçyüzseksenüç, ezberini tam yapmamışsın yine! bugün isminle çağırmak yok seni. duygu kızım sen soldan sahneye gir, etrafta bir şey arıyor gibi davran. tam o sırada bir çocuk ağlaması sesi duyuyorsun, hemen kulağını oraya kabartıyorsun. bebeğini yeni kaybetmiş annesin sen, hemen uzaklara dal ve ağlamaya başla. ne demek ağlayamıyorum? ağlayacaksın! allahtan oyunun bu epizotu sözsüz, mankafa. kocası olarak sen gir içeri, üçyüzseksee…eenüç!

-hoca gelip de seni dövecek diye üç buçuk atıyorsun yine ama oyunun son sahnesi bu.

PERDE!

-dur ayol dur, ıslakken asarsan perde ütü istemez kendini salar.


Etiketler:
İstihdam