17/10/2013 | Yazar: Gözde Demirbilek

elbette bu soğukta aklına mandalina gelmeyen sayılı varoşlardan biri olduğum için benim için soğuklar sadece güzel nar yapıyor.

merhabalar merhabalar, havalar ne güzel bozdu değil mi? fakat muhteşem bozdu. camı açıp pencereden kendini sarkıtarak dona dona duman yüze vura vura sigara içmenin tadı ayrı oluyor, özlemişiz! ayrıca kapalı havada bir işkence biçimi olarak: elden ayaktan düşene kadar yüksek doz vega, pilli bebek, birsen, jehan, ceylan, fırat tanış, işlerlerin nejat, hüsnü arkan falan almak. müthiş ya, kendimize acı çektirmeyi felaket özlemişiz. şahsen beni bu güzel havalar da kötü havalar da mahvediyor sorun genel olarak benim mahvolmaya eğilimli olmamda sanırım.
 
futboldan anlamam sevmem de açıkçası geçen gece hollanda-türkiye çekişmesinde içten içe hollanda’dan tarafa olduğumu fark ettim. bir yanda yılların "hollanda’ya gideriz" klişesi var bir yanda tanımlara sokamadığımız türkiye. fransalar mransalar yokken hollanda vardı diyerek  bi anda içime kaçan holiganı fark ettim ve bu holiganlığa bir dur dedim. "tamam hollanda hasrettir ezelden ama sakin ol şşş..." 
 
bandırma’ya döndüm döneli başıma gelenler furyasına bir adet suikast girişimi eklendi. cama gelen belli belirsiz cisim fazlaca korkuttu ama bu durumda bile "taş atmayın haksız duruma düşersiniz" mizahı yapmakta gecikmedim. gerçek bir mizahşör olmak bunu gerektirir çünkü.
 
allah allah. neden beni sevmiyorsunuz ya? inşaattaki abilerin yapması mümkün değil, aradaki mesafe o kadar küçük ki ben evde keçe kurdan açıp bağıra bağıra söylerken karşıdan bana el sallaya sallaya halay çekiyorlardı. bir ay ayrı kaldık düşman mı kesildik, bu ayrılık bir suikast gerektirmez bir düşünün abiler!
 
fakat güzel soğuk yaptı bu sene, güzel soğudu yani havalar.
 
elbette bu soğukta aklına mandalina gelmeyen sayılı varoşlardan biri olduğum için benim için soğuklar sadece güzel nar yapıyor. geldiğimden beri nar yiyorum. o sırada bandırma’dan bi arkadaşımdan mesaj geldi. "sana çok güzel bir şey getiriyorum köyden" diye. aklımdan sarma geçti. sonra köyden niye sarma gelsin diye düşündüm. allah allah anneannesi yapmıştır dedim. bunların hepsini gerçekten aynı anda düşünmek kısa süreli beyin yanmasına sebep oldu. 20 dakika sonra kapı çaldı (bandırma’ya köyler genel olarak  bu mesafede ve biz bandırma çıkışına yakın oturduğumuzdan bir gün eğer bi yolculukta bandırma’dan geçerseniz annemi cam silerken görebilirsiniz), nar getirmiş bana. 
 
aklıma geçen sene adak olarak adadığım nar geldi. bunu tabi ki ben uydurdum (şşş romantik bi tirada giriyorum). çünkü nar bir aşka en çok yakışan idi. ben de adamıştım onu öylece. en güzel yerinde evin* duruyordu. sonra o nar kurudu. o nar kuruyunca bazı şeyler de kurudu. bazı kadınlar narları en güzel zamanlarında kuruttular. onları affedebilecek miyiz ya da affetme hududuna gelecek kadar kızgın mıyız aslında bu kırgınlığın geçmesi nelere bakıyor mesela iki güzel muhabbete mi kestiremiyoruz. büyük bi kırgınlık varsa, iniyor o yelkenler suya. kuruyan narlara rağmen. çünkü nar bir kez soyulur. nar soyulduğu ile kalır. başucuna her zaman bir portakal konur ve nar parçalanır. 
 
bu nar parçalanmasın diye adamıyorum hiçbir şeye.
üstünde beyaz gömlek olan kadınların içlerindeki narları dürtmeyiniz!
 
(tirad çıkışıdır)
 
narı bir kenara bırakacak olursak, yıllardır kimsenin değinmediği bir yara olarak: fidayda. ya arkadaşım siz hiç bu şarkıyı sorgulamadınız mı? Bİ AYDA 500 ALTIN YİYEN BİR İNSAN VAR ORTADA VE KİMSE BUNU SORGULAMIYOR MU YA? NEDEN? at mı aldın ne aldın da yedin o parayı leş herif be. bugün 500 altın dediğin şey benim görsem kafayı yiyeceğim bi şeydir iki altın parasıyla ev geçindiriyorum ben. kim bu fidayda?
 
lgbt’yi elcibiti diye okuyan arkadaşlar görüyorum. hobi olarak yine okusunlar ama şunu da unutmasınlar siz elcibiti diye okursunuz ama cenazenize legebete gelir arkadaşlar. bunu unutmayın arkadaşlar.
 
bi de kısa bi süre önce ekmek bulmıyorlarsa pasta yesinler lafındaki pastanın makarna olduğunu öğrendim. yıkıldım diyebilirim. yıkıldım çünkü ben ekmek bulamayınca frambuazlı pasta yiyen bir ülkenin varlığına delice inanmıştım. bir şeye inanmak istediğimde normalini kestiremeyip delice inandığım için bu haldeyim zaten. bak bak yere bak karşıya bakma yerlerdeyim çünkü göz hizasında görmen mümkün değil beni. 
 
dokuz günlük tatil kiranın üçte birinin boşa gitmesi demektir diye düşünmeye başladığım şu günlerde, esen kalın mutlu kalın haftaya görüşürüz filan. 
 
(bu kadın ne çok saçmalıyo ya...) 

Etiketler:
İstihdam