07/12/2015 | Yazar: Murat Kandemir

Murat Kandemir Pippa Bacca’nın anısına yazdı: "İyi bir filmi beyaz perdenin insafına bırakmayanlar, bekliyor bizi salonlar"

Murat Kandemir Pippa Bacca'nın anısına yazdı: "İyi bir filmi beyaz perdenin insafına bırakmayanlar, bekliyor bizi salonlar"

Eminim aranızda Tarantino'yu tanımayan yoktur.

Her ne kadar hayatı hakkında detaylı bir bilgiye sahip olmasak da hemen hemen hepimiz hayatımızın bir evresinde bazen dolaylı bazen de doğrudan onun filmlerine maruz kaldık.

Bazen bir kahve esnasında, 

bazen bir okul sırasında, 

bir iş yemeğinde 

ya da pejmürde bir sinema salonunda...

Benimse onla tanışmam biraz enteresan.

Canan Hocam'la yemeğe çıkmıştım 2002 sonbaharında.

Yemeğin konsepti okulumuzun TÜBİTAK'a sunacağı projenin ön başvurusu idi aslında.

Nasıl olduysa, konu hiç tanımadığım

daha önce adlarını dahi duymadığım iki insana geldi bir ara.

Tarantino ve Tati anekdotuna.

Daha önce adını dahi duymadığım

hocam dan başka birinden duysam muhtemelen aklıma çiklet markası getirecek kadar muamma bir mevzuya.

Tarantinonun sinema sektörüne yeni girdiği yıllar.

Malum tırmalıyor,

tırmalarken de sektörün ağır abilerinin dikkatini çekiyor haliyle.

Sektörün ağır abilerinden biri bunu yerde görüyor,

fırsat bu fırsat ifadesini alıp façasını indireyim diyor. 

Derken yanına yaklaşıp soruyor:

adınızın bir kaç yerde geçtiğini görüyorum,

acaba sinemayla ilgili hangi üniversiteye gittiğinizi öğrenebilir miyim?

Tarantino, üniversiteye gitmediğini

ama vizyona giren her  filme gittiğini söylüyor.

İhtiyar bakıyor eleman sıkı 

ama vazgeçmiyor,

“Peki söyler misin bir filmin iyi ya da kötü olduğuna nasıl karar veriyorsun?”

Tarantino, buna kendinin değil film bitene kadar onu o salonda tutan kudretin karar vereceğini söylüyor.

Neyse ihtiyar bakıyor eleman sıkı:

"Bak genç adam, o kudrete o kadar da inanma, iyi bir film insanlar sinema salonunu terk ettikten sonra başlar” deyip çekip gidiyor.

Şimdi size bütün bunları niye anlattığımı merak ediyorsunuzdur.

Aslında anlatacağım meselenin ne Tarantino ne Tati ne de Canan Hocamla bir ilgisi yoktu.

Yani vardı da direkt bir ilgisi yoktu.

Dolaylı ilgisi de şuydu;

iyi filmler.

Yani bittikten 

sonra başlayan filmler.

İşte size öyle bir filmden bahsedeceğim.

Işık Esen'in “Köpek”  filminden.

2008'de dünya barışına dikkat çekmek için gelinliğini giyip dünyayı dolaşan

ve Türkiye’de tecavüz edildikten sonra öldürülen İtalyan sanatçı Pippa Bacca'ya adanmış bir filmden.

Filmin konusu gündelik hayatta nefsi müdafaayla geçiştirdiğimiz şeyler.

Ötelediğimiz

ötelemekle de kalmayıp ötekileştirdiğimiz şeyler.

Sadece cinsel bir tercihten ibaret sandığımız translar.

İsim koyarken gösterdiğimiz özenin yarısını

onları yetiştirirken göstermediğimiz çocuklar.

Figüranvari bir şekilde yaşamımızı dekore ettiğimiz hayvanlar.

Yeri gelince taparcasına aşık olduğumuz 

yeri gelince de aşkımızdan ağzını burnunu kırdığımız kadınlar.

Köpek'te bir aradalar.

İyi bir filmi beyaz perdenin insafına bırakmayanlar,

bizi bekliyor salonlar.


Etiketler:
İstihdam