28/10/2014 | Yazar: Eser Gündüz

Bir senelik zaman diliminde, belki de defalarca ‘Ne lanet bir ülkede yaşıyorum ‘ diyoruzdur hepimiz.

Bir senelik zaman diliminde, belki de defalarca “Ne lanet bir ülkede yaşıyorum “ diyoruzdur hepimiz. Tam da bu söylemler içerisinde bir hocam çıkıyor ve “Önümüzdeki 20 yıllık zaman diliminde bu ülke ne kadar ilerler sence Eser”, diyor. İnanılmaz bir karamsarlık çöküyor içime.
 
Cahiliz efendim. İki iki daha dört eder gibi tertemiz bir söylem bu. Bu cahillik kavramına bir de yanlış ellerde kullanılmış din kavramı eklenince, daha temiz bir kitle imha silahı olup çıkıyor. Nasıl mı?
 
Din?
Felsefi temellerde incelendiğinde, İslam ve Hıristiyanlık başta olmak üzere bütün dinler insan hayatını düzene sokan kurallar bütünü olarak algılanabilir. Ben yaşadığım toplum üzerindeki yaygın ve etkili dini ele alıyorum bu yazıda. İslam felsefesi güzellikler, doğruluklar ve temizlik üzerine kurulmuş felsefesi olan bir dindir. Tabi ki; doğru okunup, doğru algılandığında. Bunu başarabilenler, dini seçmeden de insan hayatını düzene sokabilir, diyen birine bile hoş görü ile yaklaşabilirler.
 
Asıl mesele şudur ki, bu ülkede din, yanlış insanların elinde bambaşka bir araca dönüşebilmektedir. Sadece cinsel yönelim konusu üzerinden ele almanız yeterde artar bile. Size küçücük bir örnek vereyim. Adam çıkıyor karşıma, benim çocuğum çok kadınsıydı, cinci hocaya götürdüm, düzeldi. Dünya sağlık örgütünün eşcinselliği bir hastalık olmaktan çıkardığı günden öncesine gidiyorum. Hastalık olarak kabul edilen günlerde kim bilir kaç çocuk, elektrikle şok tedavilerinden tutunda bin bir çeşit işkenceye maruz kaldı acaba. Bizimkilerde keşke psikolojik deyip tıptan medet umsalardı. Adam çocuğum ibne olacak diye korkup onu cinci hocaya götürüyor. Bu basit bir örnekti.
 
Bu ülkede ki bir başka özel durum ise, iktidarın dini kullanarak ön yargıları körüklemesi ve bazı bürokratlarını sanki özel olarak eğitmiş gibi basının karşısına geçirip,  bu ön yargıları din temelli konuşmalarla tehlikeli bir noktaya sürüklemesi. Bir de yıllardır süregelen mahalle örgütlenmelerinin profesyonel çalışmalarını hesaba katarsak, varın siz görün bu insanların geldiği noktayı.
 
Buraya kadar çok klasik konuştuğumu düşünebilirsiniz. Ancak bu, din ve ön yargıları körükleme meselesi “ cehalet “ denilen kavramla birleşince, işte o zaman bambaşka bir kitle imha silahı ortaya çıkıyor.
 
Cehalet?
Herkes bilir ki, okuma alışkanlığı eksilerde gezen bir coğrafyada yaşamaktayız. Kitap okumayan ve malumunuz sorgulamayan bir toplum, özellikle milliyetçilik duyguları körüklenerek çatışmalara, hatta iç savaşa sürüklenebiliyor.
 
Nasıl mı? Alın size Kobane süreci. Kürtler Türklerle, sağcılar solcularla, İslamcılar Alevilerle çatışıp duruyor. Nedeni ikilemlik mi? 80’lerde de durum böyleydi, 90’larda da böyleydi. Belki de 2030’larda da böyle olacak. Çünkü cahiliz efendim ve okumuyoruz. Bu kadar basit mi ya, diyenleri duyar gibiyim. Ama üstüne basa basa tekrar ediyorum ve evet, bu kadar basit. Cahiliz…
 
Şimdi tekrar başa dönüyorum. Önümüzdeki 20 yıllık süreçte gördüğüm şu, biz cahil kalmaya devam edeceğiz ve iktidar ile süper güçler etnik savaşları cahilliğimizi fırsat bilip tekrar tekrar kullanacak. Din bu ülkede, çocuğum ibne olacak diye korkan anne ve babaların, daha cinsel yönelim nedir onu bile bilmeyen masum çocuğunu tedavi etmekte kullanacağı bir araç olmaya devam edecek. Bense “Ne lanet bir ülkede yaşıyorum” diye belki on katı daha fazla söyleyeceğim. 

Etiketler:
nefret