15/09/2011 | Yazar: Özlem Sönmez Ertem

Tekeşlilik hakkında konuşmak, önemli olabilecek hemen hemen her şey hakkında konuşmak demek

Bu kaydı, içeriğini hiç merak etmediğim ama başlık düzeyinde haberdar olduğum, geçtiğimiz haftanın popüler ‘tartışması’ tekeşlilik-çokeşlilik üzerine giriyorum. Her zaman olduğu gibi kendi çağrışımlarımın izinden giderek karşılaştığım ama henüz okumadığım bir kitaptan, Metis Yayınevi’nin izin verdiği ölçüde alıntılar yaparak, başka bir perspektif öneriyorum. 
Adam Phillips’in çokeşliliği değil, bir nevi ahlaki bağlantı noktası ve takıntılarımızı gözetleyebileceğimiz bir anahtar deliği olarak tanımladığı tekeşliliği veri alarak, “biz”i irdeleyen aforizmalarını paylaşmak istiyorum. Tıpkı bir önceki kayıtta olduğu gibi, birbirinin karşıtı gibi duran bu iki kavramı, alışılmış argümanların dışına taşan bir tartışma için iyi bir başlangıç kabul ediyorum. Çünkü tekeşlilik hakkında konuşmak, önemli olabilecek hemen hemen her şey hakkında konuşmak demek:
  • “Dürüstlük, cinayet, şefkat, güvenlik, tercih, intikam, arzu, bağlılık, yalan, risk, görev, çocuklar, heyecan, suçlama, aşk, vaat, ilgi, merak, kıskançlık, hukuk, suç, vecd, ahlak, ceza, para, güven, haset, huzur, yalnızlık, ev, aşağılanma, saygı, uzlaşma, kurallar, süreklilik, gizlilik, şans, anlayış, ihanet, mahremiyet, teselli, özgürlük, görünüş, intihar ve tabii ki aile… Tekeşlilik başka birçok şeyin yanı sıra tüm bunlarla ilgilidir!
  • Herkes tekeşliliğe inanmaz, ama herkes inanıyormuş gibi yaşar. Herkes bağlılık ya da sadakat tehlikeye girdiğinde yalan söylediğinin ya da gerçeği söylemek istediğinin farkındadır. Herkes kendini ihanet ediyormuş ya da ihanete uğruyormuş gibi hisseder. Herkes kıskanır ya da kendini suçlu hisseder.
  • Bir oyunun kurallarını bir kere öğrenince, artık kendi performansımızı düşünmeye başlayabiliriz; oyunun kendisiyle ilgili bir kaygı duymamıza gerek kalmaz. Bazı şeyleri veri olarak alırız ki, geri kalanları da başka bir şey olarak alabilelim. Tekeşliliği veri aldığımız, onu kural kabul ettiğimiz için böylesine bir sorundur sadakatsizlik. Belki de sadakatsizliği veri almalıyız, onu taciz olmadan, rahatlıkla varsaymalıyız. O zaman tekeşlilik hakkında düşünebiliriz artık.
  • Tıpkı tekeşliler gibi kendilerini daha iyi bir hayata gönülden adamış olan çokeşliler de birer idealisttir. İkisini de umut altüst eder, teminattan dehşete kapılırlar, kendi zevklerine hayrandırlar. Onları birbirinin karşısına dikmekte acele etmeyelim.
  • Çift olmak bir gösteri sanatıdır. Ama insanlar birlikte ne yapacaklarını nasıl öğrenirler? Sürekli bir arada, birbirlerinin utancının bekçisi olarak rollerini nasıl oynarlar? Güzel görünen çiftlerin güven, hatta ilham verici olabilecekleri yer burasıdır işte. Kendilerinin başına da sık sık geldiği gibi, biz de onların güzellikleri tarafından pusuya düşürülürüz, kısacık bir süre için de olsa, onlarla suç ortaklığı yapar, onlar gibi utanmaz oluruz. Saklayacak hiçbir şeyimiz olmaz. Güzel görünüş, depresyona karşı en iyi kültürel ilacımızdır. Gösterinin devam etmesini sağlar.
  • Kendimizin belirli versiyonlarını başka insanların zihinlerinde tutmak için çok uğraşırız; tabii ki daha az çekici olan bazı versiyonlarımızın başkalarının zihnine girmemesi için de. Ama gene de karşılaştığımız herkes, biz beğenelim beğenmeyelim, bizi icat eder. Yanlış tanıtılmak, kabul edemediğimiz bir versiyonumuzun –bir icadın– bize sunulmasından başka bir şey değildir. Ancak, başkalarının bizi kendilerince icat etmesi, bu kadar çok farklı görünümümüzün olması, gözümüzü korkutur. Deli gibi bu sayıyı azaltmaya, aslında kim olduğumuzun hikâyesini dolaşımda tutmaya çalışırız. Bu bizi, belki de her şeyden daha fazla, özel bir tek eşin kollarına atar. Tekeşlilik kendimizin versiyonlarının sayısını minimumda tumanın yollarından biridir. Ve tabii kendimizi bazı versiyonların diğerlerinden daha hakiki olduğuna, bazılarının gerçekten özel olduğuna inandırmanın yolu.
  • Sadakatsizlik etmenin en güç olduğu kişiler, insanın anne-babasıdır. Tekeşliliği, yani başka bir çift bulma yeteneğimizi, böylesine olağanüstü bir başarı kılan da budur. Olağanüstü bir başarı, ya da aynısından biraz daha...

Etiketler:
nefret