03/07/2019 | Yazar: Mert Ekici

Bu pencereden bakınca tüm farklılıklara kapı aralayan, iradeye dayalı seçilerek kurulan başka türlü bir aile, elbette “tereddütlü grup” olarak tanımlanmalıydı.

Bu pencereden bakınca tüm farklılıklara kapı aralayan, iradeye dayalı seçilerek kurulan başka türlü bir aile, elbette “tereddütlü grup” olarak tanımlanmalıydı.

Önce Onur Yürüyüşüne LGBTÄ°+’ların “tereddütlü grup” olduğu gerekçesiyle izin verilmedi.

Daha sonra birçok belediyenin sosyal medya hesaplarından destek içerikli paylaşımlarına; “savaş, toprak, kan” temaları etrafında şekillenen ve tam olarak nasıl bir alaka olduğunu hemen anlayamadığımız, buna rağmen duymaya alışık olduğumuz için artık yadırgayamayacak kadar sürekli hale gelen argümanlarla gönderme yapıldı.

Tereddüt edilenin tam olarak ne olduğu sorusu akıllarda dururken, cevap yine başka belediye ve yetkililerden gelen “ailemiz her şeyimiz” etiketinde kendini gösterdi.

Paylaşılan aile fotoğraflarının / aileyi kutsayan sözlerin; annesiz / babasız veya her ikisi de olmadan büyümüş olan insanları, çocuk sahibi olmayan yetişkinleri veya herhangi bir aile kurmamış olan, kurmayı düşünmeyen / buna gerek duymayan / istemeyen insanları da ötekileştirdiği pek önemli bir ayrıntı değildi.

Bu ayrımcı paylaşımların bize anlatmak istediği belki de; LGBTÄ°+’ların bu toplumda ancak akademi kürsülerinden, birkaç siyasetçiden, üç beş belediyeden ve bu gibi son derece soğuk resmiyet taşıyan birkaç azgın azınlıktan başka destek göremeyeceği yanılgısıydı. Veya LGBTÄ°+’ların bir yere ait olma ve onaylanma gibi son derece insani duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri  ‘gerçek’ ve sıcak bir aile ortamına asla sahip olamayacakları yanılgısı da olabilirdi.

Şüphesiz burada eşcinsel birlikteliğinin üremeyle sonuçlanmaması da bir ima olabilirdi. Aynı zamanda transların geçiş sürecini tamamlama şartlarından -hukuksuz- biri olan üremeden süresiz şekilde yoksun bırakılma şartı da, kimilerini LGBTÄ°+’ların asla bir “nesil” üretemeyecek olduğu yargısına götürmüş olabilirdi.

Her şeye rağmen aile kurduklarını zannetseler bile ‘annelerin hiçbir zaman kadın olmayacağı’ yanılgısını da eklersek, eşcinselliği dahi sadece erkek üzerinden kurgulayacak kadar eril düşünceden kurtulamayan bu anlayışın bize söylediği çok az yeni şey vardı.

Elbette LGBTÄ°+’ların birçoğunun da herhangi bir ailede doğduğu, ilginç bir şekilde bazılarının annelerinin kadın olduğu ve hatta bazılarının babalarının da erkek olduğu bilgisinden haberdar olmadıkları iddia edilemezdi. Üstelik bazılarının kardeşleri dahi vardı. Aynı zamanda LGBTÄ°+’ların ailelerinden de destek görebildikleri, dahası Onur Yürüyüşü’nde ailelerin de yer alabileceği sadece önemsiz birer detaydı.

Ä°llüstrasyon: Drea Sullivan

Kişinin kendi ailesini kendisinin ‘seçebilme hakkı’nın olduğu, hayatına yalnızca onay verdiği bir aile ile devam edebilme iradesini gösterebileceği, bu aile ile kardeşliği, dayanışmayı ve paylaşmayı deneyimleyebileceği başka türlü bir seçim hakkının hep var olduğu gerçeği tam ortada duruyorken... Kimilerine göre aslolan doğuştan verilmiş olandı. ‘öz’ olan buydu. O aile herhangi bir sebepten ötürü çocuğun bakımını üstlenememiş olursa da; o çocuk ola ki seneler sonra dahi biyolojik ebeveynini illa bulmalıydı. Günlük hayatın rutin işleriyle uğraşırken aniden ‘gerçek’ annenin / babanın kim olduğunu merak ediyor musun, sorularını sorma cesaretini kendinde bulan diğerlerinin dayatmalarıyla duygusal olarak yıpratılmış insanlar, hissetmeleri gerekli görülen bir merak duygusuyla ‘öz’ünü aramalıydı. Bulduğu yerde en derin hesaplaşmaları gün yüzüne çıkarmalı, bu en ‘dramatik’ tablo karşısında bizleri salya sümük ağlatmalıydı. Cık cık sesleri arasında ‘aynı kandan işte’ diye söylenirken ideal ailenin kanla vücut bulacağı bilgisini her seferinde bizlere teyit etmeliydi.

“Aile kandan olandı, kan ise kutsal olan.”

Çoğu zaman ‘nesil’ ve ‘zürriyet’ kavramları etrafında dolaştırılarak homofobi / transfobiyi mantığa bürümenin aracı olarak kullanılan aile kurumu; aslında sadece, soyun bir öncekine benzemesi gerektiği ideali üzerinde, geleneksel olanı sürekli hale getirme hayalini ayakta tutmalıydı.

Her şey bir öncekini tekrar etmeli, düzenin devamı sağlanmalı, kadının konumu her zamanki yerine dönmeli, erkek erkekliğini bilmeli ve her şey olduğu gibi ilanihaye kalmalıydı. Bu pencereden bakınca tüm farklılıklara kapı aralayan, onaylayan, saygı duyan, dışlamayan, şiddetsiz bir hayatı savunan ve yaşatan, iradeye dayalı seçilerek kurulan başka türlü bir aile, elbette “tereddütlü grup” olarak tanımlanmalıydı.

Bu “tereddüdün” fısıldadığı katiyetse, başka bir ailenin ve başka bir dünyanın mümkün olduğuydu.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
İstihdam