17/09/2012 | Yazar: Esra Güleç

Hiç alışveriş yaparken düşündünüz mü neden her şey ama her şey kadın için, erkek için diye ayrılmıştır, düzenlenmiştir ve üretilmiştir?

Hiç alışveriş yaparken düşündünüz mü neden her şey ama her şey kadın için, erkek için diye ayrılmıştır, düzenlenmiştir ve üretilmiştir? Ben çok uzun zamandır düşünüyorum bunu sanırım, küçük bir çocukken başladım bu konu üzerinde düşünmeye. Hatırlarım çocukluğumda annemle her alışverişe çıkışımızda bu konuda hep bir tartışmamız olurdu. Bir kıyafet mağazasında gezerken bir mont beğenmiştim ve “anneee bu çok güzeell bunu alalım mıı?” annemse bana “bırak onu ne yapacaksın, o erkekler için, sana olmaz.” dedi. Ben “ama neden erkeklere güzel mont yapıyorlar, ben de giyebilirim, ben bunu istiyorum.” dedi. Tabi savaşı kazanan, toplumsal kuralları ve kalıpları benimsemiş olan annem olurdu hep ve o çok beğendiğim mont yerine kız çocukları için satışa sunulmuş narin, kibar, hanım hanımcık bir mont alınarak dönülmüştü eve.
 
Bu tür tartışmalarım halen devam ediyor çevremdeki birçok insanla ne yazık ki! Nedendir bilmiyorum ama erkekler için üretilmiş ürünlerin özellikle çocukluk dönemimde bana çok daha çekici geldiği bir gerçek. Fakat bunun nedeni bir erkek gibi hissetmem değildi. Ben cinsiyet ayrımının ne demek olduğunu çok sonra anlamıştım. Bir kız çocuğunun oyuncakları, oyuncak bebekler, pelüş ayıcıklar, mutfak eşyaları falan olmalıydı. Bir erkek çocuğu ise oyuncak arabalarla, hatta oyuncak silahlarla oynamalıydı. Evcilik muhabbetinden hep sıkılmışımdır oyunlarımda ve anne/çocuk oyunlarından da aynı şekilde.
 
Ama hem bebeklerle oynamışlığım hem de oyuncak her tür arabayla oynamışlığım vardır. Oyuncak silahlar demişken bir gün bir oyuncakçıda tesadüfen silahlara denk gelmiştim, o yaşlarda silahın nasıl bir şey olduğunu da bilmiyordum ve ne olduğunu anlamak için bakmaya başladım ve tabi oradaki görevli aynen şu şekilde “Ne yapacaksın onları sen. Erkekler oynar onlarla, silahla ne işin var, bebeklerle oyna sen.” diyerek beni yerin dibine soktuğunu sanmıştı. Ben de kendisine “erkeklerin bunlarla ne işi var peki? Onlar da oynamasınlar o zaman.” dediğimde aptal aptal gülmüştü sadece. O zaman iğrenmiştim silahlardan ve erkekler aklımda öldüren varlıklar olarak yer etmişti. 
 
Elbette bu düşünce çocukluğumda bende bir anlık oluşmuş bir düşünceydi fakat büyüdükçe gerçekten ataerkil düzeni benimsemiş bütün erkeklerin gerçekten böyle yaratıklar olduklarını fark ettim. Bu düzeni kabul etmeyen, bu sistemin dayatmalarını kabul etmeyen erkek arkadaşlarımın topluma kendilerini kabul ettirmeleri ise oldukça zor oluyordu. Sistem her şeyi çok güzel bir biçimde planlamış ve düzenlemişti gerçekten. Bir kadının kıyafetleri rengarenk ve çiçekli böcekli, desenli olabilirdi ki genel anlamda da böyledir. Bir erkek ise renkli giyerse halkın gözünde “ibne”ydi “top”tu dahası “erkek gibi erkek” değildi, bu sistem içerisinde “erkek gibi erkek” olabilmesi için olabildiğince kaslı olmalıydı mesela ve daha bol kıyafetler giymeli, daha sert görünmeliydi. Bunları kabul etmeyen erkekler bu sistem içerisinde erkek kabul edilmiyordu. Bir gün bir arkadaşım bir erkeğin pembe renkte tişört giydiğini söyleyip gülmüştü. Ona anlam verememiştim ve “neden erkekler pembe renk kıyafet giyemezler mi?” diye sorduğumda “aayyy olurmu yaa çok komik duruyor giymesinler mümkünse” demişti ve bir kez daha bu toplumdaki cinsiyetçi anlayışın ne kadar iğrenç bir şey olduğunu anlamıştım.
 
Aradan birkaç yıl geçmişti, ben bir şeylerin değişmiş olabileceğini umut etmiştim fakat geçenlerde bir alışveriş sırasında hiçbir şeyin değişmediğini hatta yer yer daha da muhafazakarlaştığını fark ettim, okula başlayan bir erkek çocuğunun “anne bana (pembe çanta) kız çantası mıı alıyorsun? Ben erkek çantası isterim” deyişinden sonra. 

Etiketler:
İstihdam