26/02/2017 | Yazar: Beren Azizi

Trans çocukları dinliyor muyuz? Sesleri nerede bu çocukların? O çocuklarla birlikte okula gidiyor muyuz? Bir oyun oynuyor muyuz? Birlikte gülüp eğleniyor muyuz?

Trans çocuklarla gurur duyuyorum!

“Kibarlıklarından”, “sertliklerinden”, güya oynamamaları gereken oyuncaklarla oynamalarından, ses tonlarından, konuşma şekillerinden, yürüyüşlerinden, bedenlerini kullanış biçimlerinden, olur olmadık kalemlerle yaptıkları makyajlarından, giymek istedikleri kıyafetlerden, ip atlaması söylenirken oynadıkları futboldan, arabalarla oynaması tembihlenirken bebeklerle oynayışlarından, dans ederkenki görüntülerinden, beğendikleri renklerden, seçtikleri kıyafetlerden GURUR DUYUYORUM. Ve dahası boş yere utandırılan, dedikodusu yapılan, hakkında söylentisi çıkarılan, alay edilen, sataşılan, tükürülen, toplum önünde küçük düşürülen neleri varsa hepsiyle GURUR DUYUYORUM. İyi ki trans çocuklar varlar.

Bu gururlanmamdan sonra söyleyeceklerim var.

2012 yılında, Türkiye’de 5 yaşında bir “erkek” çocuk sürekli bez bebeklerle oynadığı için kreşten atılıyor. Diğer çocukların aileleri, çocuklarının “etkileneceğini” söyleyerek imza topluyorlar ve bez bebeklerle oynayan çocuğu kreşten attırıyorlar.

Rusya’da 2015 yılında, aktivist Elena Klimova, LGBTİ+ çocukların maruz kaldığı ayrımcılıkları duyurmak için açtığı internet sitesi sebebiyle yargılandı, suçlu bulundu ve cezalandırıldı. Elena’nın “suçu”, Rusya’da 2013 yılında çıkarılan fobik federal yasaya dayandırıldı.

Görsel: “Meet Polkadot”, Talcott Broadhead

Şimdilerde ise ABD Başkanı Trump, vize yasağından sonra ikinci ayrımcı girişimini uygulamaya koymaya çalışıyor. Trans çocuklara, trans öğrencilere karşı zorbalığı önleyen yasayı yürürlükten kaldırdı.

Bu akışta son birkaç yıldır tarih bize daha önce soramadığı bir şeyi soruyor. Üstelik son bir kaç yıla göre bugünlerde hiç olmadığı kadar ısrarla soruyor:

Trans çocukların yanında mısın?

Şimdilerde ısrarla sorulan ve önümüzdeki zamanlarda daha da ısrarla sorulacak bu basit soruyu açmak istiyorum.

Trans çocukları dinliyor muyuz? Sesleri nerede bu çocukların? O çocuklarla birlikte okula gidiyor muyuz? Bir oyun oynuyor muyuz? Birlikte gülüp eğleniyor muyuz? Eğitim sisteminden neler istiyorlar? Tıpkı Elena’nın yaptığı gibi sivil toplumların, üniversite kulüplerinin trans çocuklardan mektuplar, mailler toplaması ve bunları duyurması gibi hiç de zor değil. Üstelik Elena, bu eylemi suç kabul eden fobik bir yasaya rağmen yapabildi.

Trans çocuklar için kendi iktidar alanlarımızda “meydana” çıkıyor muyuz? Akademisyenler, sanatçılar, politikacılar, sivil toplum örgütleri ellerine mikrofonlarını, megafonlarını alıp trans çocuklar için konuşuyorlar mı? Bir akademisyenin, bir öğretmenin katılımcı bir şekilde trans öğrencilerinin yanında olduğunu, olacağını söylediği bir video çekip yayımlaması kendisi ile aynı dili konuşan trans çocuklar için düşündüğümüzden çok ama çok daha fazla güç olacaktır. Ya da üniversite öğrencilerinin liselere, ilkokullara trans-kapsayıcı arkadaşlıkların ve trans-kapsayıcı aşkların varlığını söyledikleri bu arkadaşlıkların ve aşkların öznesi olduklarını gösterdikleri videolar çekerek trans çocuklara seslenmeleri de sandığımızdan çok ama çok daha fazla yardımcı olacaktır.

Yani bir yanda trans çocukların konuşması, seslerini duyurması gerekiyor diğer yanda da bizlerin trans çocuklarla konuşması gerekiyor. İşte ısrarla sorulacak “Trans çocukların yanında mısın?” sorusunun karşılığında nerede durduruğumuzu belirleyen bu iletişimlerimiz olacak.

Zaman trans çocuklarla dayanışma zamanı. Bu sadece geçmiş fobik sistemle hesaplaşma ve ayrımcılığa karşı savaşma açısından önemli değil, aynı zamanda trans çocukların kendilerini geleceği şekillendirecek özneler olarak kabul etmeleri ve dahası geleceği şekillendirenlerden olmaları açısından da çok önemlidir. 


Etiketler:
İstihdam