21/10/2014 | Yazar: Eser Gündüz

Ben yine de yapmak istediklerini yapan, yaşamak istediğini yaşayan her insanı destekliyor ve tebrik ediyorum.

Şöyle bakıyorum da, bir hafta da sadece güzelliklerin olduğu ve yüzümüz güle güle yazacağımız olaylar göremedik. Her hafta kötü kötü olayları da ardı sıra getiriyor. Pek tabi bu sayfalarda sadece kötü şeyleri yazmak durumunda değiliz, ancak insan içindekileri de tutamıyor. Bu hafta sizlere 3 başlık altından seslenmeyi kendime görev bildim.
 
1. Türkiye’de eşcinsel evlilik ve önyargılar
 
Malumunuz geçtiğimiz günlerde insanları bir an için şaşırtan, gülümseten ancak ardından medyanın da güdümüyle felakete sürüklenen ilk eşcinsel düğünü gerçekleşti. Ekin ve Emrullah’ın düğünü. İnsanın olaya hangi bakış açısıyla yaklaşacağını şaşırdığı bir olay.
Önce diyorsun ki, yahu bu ülkenin önyargıları atom bombasından felaket, acaba bu tarz durumları medyaya yansıtmadan mı yapmalı? Sonra bir başka noktasından ele alıyorsun, yahu dünya aldı başını gitti, insanoğlu bıraktı eşcinsel evlilikleri falan uzaya çıktı, biz hâlâ bu Aziz Nesin-vari topluma önyargılarını yıkmasını diretiyoruz.

Neresinden tutarsanız tutun, işin içinden çıkamadığınız olayların sonucunda başrol oyuncuları felaketleri yaşıyor. Ben yine de yapmak istediklerini yapan, yaşamak istediğini yaşayan her insanı destekliyor ve tebrik ediyorum.
 
2. Bir garip intihar vakası ve yine önyargılar

Mehmet Pişkin’in intihar haberi yayınlandığı vakit gazetelerde, daha önyargılar hortlamazdan önce hemen gözümde 27’likler canlandı nedense. Jimi Hendrix’ler, Kurt Cobain’ler, Janis Joplin’ler…

Ölüm bazı insanlara hiç ama hiç yakışmaz derim ben ama bir insan kendi istek ve arzusu ile ölümü seçtiyse ne demek kalır bizlere. Hayır, Mehmet Pişkin’in intiharı ardından söylenen onca şey, onca eleştiri haklı olsa ne olur ki? Bir insan öldükten sonra ne önemi kalır söylemlerin? Jimi Hendrix’i bir daha dinleyemedikten sonra defalarca kızsam, yerin dibine soksam ne olur mesela?
 
3. Seks işçisi translar ve önyargılar

Bir hafta da bir trans bireyin saldırıya uğramadığını göremedik henüz. Bu hafta da yine vakalar vakalar... Tarlabaşı’nda saldırıya uğrayan trans bireyin, bir de saldırgana polisin müdahale etmediğini görmesi, pek tabi olayı daha vahim bir hale sokuyor.

Burada, hemen hemen her hafta yaşanan bu olayların hangi vahim noktasını konuşacağımızı şaşırmış durumdayız.

Ben önceki haftalarda da yazdığım gibi bu hafta da yinelemek istiyorum: Trans bireyler ya da LGBTİ bireyler, toplumsal olarak bir evrime uğramadığımız sürece bu önyargılara maruz kalacaklar. Bu kaçınılmaz artık. Ancak seks işçiliği yapmak istemeyen ama hayat şartları nedeniyle seks işçiliği yapmak zorunda kalan bireylerin bu saldırılardan az da olsa kurtulması için, alternatif istihdama ihtiyaçları vardır. Bu istihdamın sağlanmasını noktasında da başta hak savunucusu STK’ların ön ayak olması gerekir. Kaos olur, 7 Renk olur, başkası olur. Bir an önce sempozyumlar, toplantılar, forumlar, bir dizi girişimler ile bu alanda çalışmalar yapılması gerekir. Bu durum neden önemlidir derseniz, işte önyargıların atom bombası kadar tehlikeli olduğu boyut göze çarpar. Birileri evinde rahat uyurken, bir başkası sokakta 3 kuruş kazanacağım diye ön yargıların sonucunda cinayete kurban gider. 


Etiketler:
2024