17/08/2009 | Yazar: Arda Fıratlı

Hani sokakta karşımıza ‘doğulu’ bir insan çıktığında hemen anlarız ya! O yörenin insanı esmer olur, iri olur ve belirgin bir yöre ağzıyla konuşur ayrıca!

Hani sokakta karşımıza ‘doğulu’ bir insan çıktığında hemen anlarız ya! O yörenin insanı esmer olur, iri olur ve belirgin bir yöre ağzıyla konuşur ayrıca! Fakat bunların hepsini hemen hemen hepimiz tek bir sıfatta toplarız: Sert. Evet, doğunun erkeği sert olur. Ağlamaz. Gülmez. Çok konuşmaz. Erkeklik tanımlamalarında kendilerinden sayısız örneğin verildiği yegâne gruptur onlar.
 
Ercişlidirler. Muşludurlar. Hakkârilidirler. Şırnaklıdırlar. Ama bir türlü kendilerine anlatamamışlardır aslında sert erkeğin de durumundan taviz verebileceğini. Arkadaşlarım vardı Şırnak’ta, Hakkâri’de. Kaç yılım geçti onlarla. Hiçbiri ağlamazdı. Sert erkeklerdi fakat birbirlerini severlerdi. Bir türlü kabullenemedikleri bir durumdu bu. Yazın kavurucu sıcağında köylerindeki gölette yüzerken fark etmişlerdi. Sınıftaki kızları ezmelerinin nedeninin erkekliklerini kabul ettirmek istemelerinden olmadığını, daha sonradan arkadaşı olarak kabullenmek zorunda kalacağı o erkeği her türlü ihtimale karşı koruma güdüsüyle yaparken fark etmişlerdi.
 
Yıldızlarla dolu bir gecede damda yattıkları zaman yan damı dikizlerken fark etmişlerdi. Fark etmişlerdi etmesine ama hiçbiri bunu itiraf edemedi kendilerine. Yıllardır harfiyen uydukları delikanlılığın kitabına ters bir hareket yapmaya cesaret edememişlerdi. Sırf abisi, babası, arkadaşları dedikodu malzemesi çıkarmasınlar diye zoraki çıkmışlardı kızlarla. Zoraki öpmüş, ertesi sabah da zoraki bir şekilde okulda muhabbetini sesli ve övünerek anlatmak zorunda kalmışlardı. Ne içindekinin ne olduğunu biliyorlardı, ne de o an yaptıklarının farkına varmışlardı. İmam da biliyordu ya, cehennemde Allah baba cayır cayır yakardı onları. Onlar da biliyordu ya, Allah baba yaratmıştı onları. Karşı gelemediler.
 
Öncesi gibi sonrası da puslu bir şekilde oldu hayatlarının. Evlendiler. Ana babaları da biliyordu ya, mutlu değillerdi. Karıları da biliyordu töre olmasa onlardan zorlama çocuklarının olmayacağını. Nedense onlar için bir Dünya güneşin doğduğu yer ile battığı yer arası kadardı.
 
Ufku geçmeyi hep hayal ettiler ama bir türlü cesaretlerini toplayıp yola koyulamadılar. Büyüdüler. Baba oldular. Dede oldular. Yaşlandılar. Hastalandılar. Öldüler. Yaşanacak birçok şeyi arkada bırakarak.
 
Arkadaşlarım vardı. Şırnak’ta, Hakkâri’de. Ufkun ötesini görmek isteyen…


Etiketler:
İstihdam