30/09/2013 | Yazar: O. Demet Yanardağ

‘Ülkücü LGBT’lerle konuşmam, arkadaş olmam, onlar salak’ der durur bizim özgürlükçü ibneler. Sanki partner sitelerinde, gey barlarda tanıştığına siyasi görüşünü soruyor da...

Birkaç iş birden yapıyorsanız, vaktiniz kısıtlı kalabiliyor, bu nedenle gündemi yeterince takip edemeyebiliyorsunuz. Çağa ayak uyduramayan ben, Twitter hesabı açıp kullanmaya bile fırsat bulamıyorum. Zaten gerek de yok zira yerli yersiz haberleri her yerden duymak mümkün. Eee, insanlarımızın beyninden çok çenesi çalışıyor sonuçta.
 
Yalnızca bir tek sosyal paylaşım sitesinde yer almama rağmen o bile bana yetiyor. Arada takip ediyor, paylaşımda bulunuyor, dostlarla selamlaşıyorum. Fakat geçen hafta, hemen her arkadaşımın sayfasında aynı olay vardı: Twitter’da “Ülkücü LGBT” adında bir hesap açılmış. Sorun bu değil, sorun olan bizim özgürlükçü geçinip bu gruba veryansın eden pek muhterem LGBT’lerimiz. Ortada öyle kalabalık bir grup da yok, belli ki birkaç kişi bir araya gelmiş bir hesap açmış. Üstüne gelen yorumlarsa trajikomik denebilecek cinsten. Biri, grubu beyinsizlikle suçlamış. Öteki nefret kusmuş. Bir diğeri olur olmaz hakaret etmiş. Ülkücü LGBT’nin nefreti körüklediğini söyleyenler de çoğunlukta. Şahsen bana bu kadar hakaret edilse bırakın nefret söylemini, bol cinsiyetçi küfürler ışığında yedi sülalenizin kulaklarını çınlatabilirdim...
 
Üç-beş kişinin sanal ortamda bir araya gelmesi bile pek bir ses getirdi. Reklama falan gerek yok, bizim aktivistler eleştire eleştire tüm dünyaya grubu duyurdu. Dert grup falan da değildi aslında, hiçbir söylem üretmeseler de adları yeterdi topa tutmaya. Çünkü LGBT dediğin, eşitlikçi olmalıydı, gullümcü olmalıydı, bir de solcu falan olmalıydı. Başka olamazdı olursa salaklıkla, aptallıkla, falanla filanla suçlanırdı. Ötekileştirilmekten dem vuran bizler, içimizde de ötekiyi oluşturmayı başardık sonunda... Kendi görüşümüzde olmayana neden bu kadar vahşi davranıyoruz? Diyalog kurmak yerine, birbirimizi tanımak yerine hemen saldırmaya neden ihtiyaç duyuyoruz?
 
Anlayamadığımız nokta şu: Her ne kadar toplum tarafından ötekileştirilsek de, bizler toplumun birer parçasıyız ve içimizde solcusu, milliyetçisi, dincisi vs her şey olacaktır. Basmakalıp LGBT istemek, sistemin bize yaptığını birbirimize yapmak değil midir?
 
Hani rengârenktik? Tıııııırt! İşte çakma özgürlükçünün rengi, farklı olanla karşılaşınca belli oluyormuş.
 
Gel hele bi ibne kardeş, senle iki kelam edelim, diyen yok!
 
“Ülkücü LGBT’lerle konuşmam, arkadaş olmam, onlar salak” der durur bizim özgürlükçü ibneler. Sanki partner sitelerinde, gey barlarda tanıştığına siyasi görüşünü soruyor da... Selam vermem dediğin adama götünü veren özgürlükçü arkadaşlar, bunun mantığını bile yürütememiş durumda. Ortama göre renk değiştiren “Turnusol Kâğıdı’ gibi ibneler olarak pek bi özgürlükçüyüz ya...
 
Vah yazık ki ne yazık! Konuşursun tartışırsın, insanca...
 
Sistemin bize uyguladığı nefreti üretip neden saldırıya geçiyoruz? Eleştiri yapıcı ise ne güzeldir. Fakat saldırı sadece nefret üretir. Ne vardı kimsenin yapamadığını biz yapsaydık? Ne vardı, Onur yürüyüşünde Ülkücüsü, Sosyalisti, Bölücüsü, Anarşiki beraber yürüseydik. Ne vardı Türkistan-Kürdistan-Zortistan bayrakları ellerinde olan ibneler de sokakta öpüşseydi? Gerçekten ne kadar barışçıl olduğumuzu gösterebilseydik... Her görüşten insanla çiftleşebiliyorken, her görüşten insanla konuşmayı neden başaramıyoruz? Öyle ki, çalışma alanı en zor olan ülkücü camiada çalışabilecek bir grupla diyalog kurmadan saldırdığımız için bu şansı şimdilik kaçırmış gözüküyoruz. Zira Twitter hesapları, milliyetçi ve LGBT saldırıları nedeniyle kapatıldı. Hiçbir konuda ortak çalışmayan bu iki camia, Ülkücü LGBT’ye karşı açılan sanal savaşta beraber hareket etti... Artık Ülkücü LGBT’ye saldıran, hakaret eden aktivistlerimizin umarım götü yer de Ülkü ocaklarında özgürlük mücadelesinde “Biz de buradayız” diyebilirler...
 
LGBT’ler olarak her yerdeyiz. Dinciler arasında, Ülkücüler arasında, Solcular arasında, Orospular arasında... Tabi zamanla her görüşten LGBT oluşumu kurulacaktır. Kendimizi kabul ettirmek için farklı olanı da kabul etmeliyiz. Son olarak AKP’li eşcinsellerde bi grup kurmuş. “Okulda, işte, mecliste... Eşcinseller her yerde!” diye bağırabiliyorsak varlığımızı her alanda kanıtlamalıyız.
 
Bir Orospu olarak her ırktan, her dinden, her görüşten insanla yakın temas kurmuşluğum var. Siz de illa yakın temas kurun demiyorum. Saldırmadan iki kelam edebilin yeter. 

Etiketler:
nefret