14/01/2012 | Yazar: Umut Güner

Mazlum-Der’in ne kadar insan hakları örgütü olduğunu ve hak temelli yaklaşımı ne kadar benimseyip benimsemediğini değil aynı zamanda da Mazlum-Der’e insan hakları örgütü muamelesi yapan diğer aktörlerin de eşcinsellik konusunda ne kadar samimi olduğunu görmek gerekiyor.

“Eşcinseller Uludere’yi bile unuttular” Bu manşeti gören “LGBT olmayan” biri ne düşünür bilmiyorum. Ama “eşcinsel” biri olarak benim ilk duygum “gene biz ne yaptık” oldu.

En yaramaz, en haşarı çocuklar olarak sürekli “hata” yapıyormuş gibi sunulmasından ve “sivil toplumun” sivilliği tartışılan “ağabeylerinin” sürekli ayar veren, uyaran ikaz eden ve oyundan atarım diyen hallerinden birinin medyaya yansıması sadece…

Uludere’yi unutturan olarak “eşcinselleri” sunuyor olmayı asparagas haber olarak değerlendirebiliriz. Keza eşcinseller katliamı unutmadı tam tersine kaosgl.org medyada bu katliamı ilk gören yayın organlarından biriydi.

Uludere’yi kaza olarak nitelendiren hükümet yetkililerini, Uludere’yi izlemeyen ve süreci takip etmeyen medya organlarını, sorumluların sorumsuzluğunun cezasız kalma halini değil de “eşcinsellerin” Mazlum-Der üzerinden gelişen tavırlarıyla “eşcinsellerin Uludere’yi unutturduklarını” iddaa edemezsiniz.

Boğaziçi’nde Starbucks işgalindeki bir grup öğrenci, Uludere katliamını protesto eden bir gösteri sonrasında bir panel yapmayı planlıyorlar ve Uludere’ye giderek rapor hazırlayan İnsan Hakları Derneği ve insan hakları örgütü olduğunu söyleyen “Mazlum-Der” ile birlikte bir etkinlik/panel düzenlemek istiyorlar. Ama Mazlum-Der “eşcinsel örgütleri ve eşcinsellerle birlikte çalışmama kararı” doğrultusunda Boğaziçi’ndeki bu paneli ve gösterileri düzenleyen öğrencilerinden bir kısmının eşcinsel, biseksüel ve trans olması “nedeniyle” panel gerçekleşemiyor.

Mazlumder’in açıklamasına ilişkin Mülteci.tv ye açıklama yapan Pembe Hayat LGBT Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Barış Sulu Mazlum-Der’in insan hakları bakışına ilişkin yaptığı tespite katılmamak elde değil: “LGBT örgütler olarak LGBT bireylerin insan hakları üzerine çalışıyoruz, bize başvuran LGBT bireyin Müslüman mı, Alevi mi, Kürt mü, başörtülü mü, Süryani mi, Laz mı, Ateist mi, Roman mı, Komünist mi, Burjuva mı, sağcı mı, liberal mi, olup olmadığına bakmıyoruz, bakamayız. Din, inanç özgürlüğü üzerine odaklanmış bir insan hakları örgütü de olsa, Mazlum-Der LGBT bireyleri “dinsiz” kabul etme cahilliğinde bulunmamalı”

Haber5 de “habercilik” yapıyor.
Bu olaydan dolayı homofobik/transfobik ayrımcılığa maruz kalan LGBT örgütlerine ve bireylere değil “eşcinsellikle” ilgili açıklamalarla sürekli LGBT bireylere yönelik ayrımcı söylemler yayan Mazlum-Der temsilcilerine mikrofonu uzatıyor.
Ancak haberin başlığından mikrofonun karşısında LGBTler olduğunu zannediyorsunuz.

Haber 5’in manşeti ile haber metni arasında hiçbir bağlantı yok. Manşette eşcinsellerin bir şey yaptığını zannederken metni okuduğunuz da “eşcinseller var” diyerek bir etkinliğe katılmayan Mazlum-Der yöneticilerinin açıklamalarıyla karşılaşıyorsunuz.

Kaos GL’nin 2008 yılından beri düzenli yaptığı medya izleme faaliyetlerinde karşımıza çıkan yanlışlardan birini Haber5 tekrarlıyor: “Zanlının diliyle haber yaparak eşcinsel mağdurları zanlılaştırıyor”

Evet, genelde nefret cinayetlerinde karşımıza çıkan bir kategori bu. Ve bu hatayı/yanlışı genelde nefret cinayetlerini haberleştiren adliye muhabirleri yapar, çünkü mağdura mikrofon uzatabilecekleri bir ortak yoktur çünkü mağdur ölmüştür ve muhabir de katil zanlısının söylediğiyle yetinir.

Burada ise eşcinsellikle ilgili bir başka kategorizasyon karşımıza çıkıyor ve bu kategorizasyon sadece medya alanında değil hayatın her alanında LGBT bireylere yönelik özensiz tavırlarda gizli.

Mazlum-Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ve dernek başkan yardımcısı ise düz anlamda demogoji yaparak LGBT’lere yönelik yaptıkları ayrımcılıkları meşrulaştırmak için bir boş çaba içinde olduklarını gözler önüne seriyorlar.

Hastalık demek suç mu diye soruyor ve suç ise doktorları cezalandıralım ve hastaneleri kapatalım diyor. Meselenin hastalık tartışması olmadığını kabul etmek yerine, boş bir tartışmanın içine bizi çekmek istiyorlar.

Eşcinselliği salt hastalık olarak nitelendirme üzerinden bir karşı çıkış değil bizimkisi. "Eşcinsellik hastalıktır" sözünün neyden beslendiğine bakmamız lazım diyoruz. Tarihin değişik dönemlerinde özellikle tek tanrılı dinlerin kurumlaşmaya başlamasıyla birlikte tü kaka ilan ettiğimiz eşcinselliği, günah, hastalık ya da suç olarak yaftalayarak eşcinsel varoluşu inkar etmek ve eşcinsel, biseksüel ve trans bireyleri hasta, günah ya da suçlu ilan etmeye karşı ses çıkartıyoruz.

Mazlum-Der başkanı bir insan hakları savunucusuna yakışmayacak şekilde, eşcinsel varoluşu inkar ederek insan haklarını savundukları yanılsamasına inanmaya devam ediyor.

Birçok konuda olduğu gibi insan hakları konusunda da eşcinsellik bir turnusol görevi görmeye devam ediyor. Ancak burada sadece Mazlum-Der’in ne kadar insan hakları örgütü olduğunu ve hak temelli yaklaşımı ne kadar benimseyip benimsemediğini değil aynı zamanda da Mazlum-Der’e insan hakları örgütü muamelesi yapan diğer aktörlerin de eşcinsellik konusunda ne kadar samimi olduğunu görmek gerekiyor.

Tabii manşette altını çizmek gereken bir diğer nokta ise, biz yüzleşemediğimiz bütün meselelerde “sahte hedefler”, “olmayan düşmanlar” yaratırız. Burada da Uludere ile hesaplaşamamanın faturası eşcinsellere kesiliyor. Mazlum-Der de Haber5 de hedef şaşırtıyor. Neden bunu yaptığına ise benim verecek cevabım yok.

Haber eleştirisi üzerinden bu yazıda sürekli “eşcinseller” dedim ancak burada kast edilen lezbiyen, gey, bisekseüel ve trans bireylerdir.

 


Etiketler:
İstihdam