06/09/2014 | Yazar: Tolga Yalçın

Kaos’un balkonunda uzun Marlboro içerdi. Sevgilisini Albay kaçırmıştı, benimkini heteroseksizm. ‘Unutursun, sen benim arkadaşımsın, ben varım’ cümlesini o an kurmuştu.

Uzun Marlboro içerdi. Bana da ikram ederdi. Almazdım, o çok içerdi, paketi yetmez diye korkardım. Bir de paketi yetsindi. Açtım. İşsizdim, en azından birkaç ay sonra işsiz kalacaktım. Ve çok aşıktım onun Umut’a olduğu kadar. Onunkini Albay kaçırmıştı, benimkini heteroseksizm. “Unutursun, sen benim arkadaşımsın, ben varım” cümlesini o an kurmuştu.
 
O benim arkadaşımdı. O söyledi. “Sen benim arkadaşımsın” demişti. Stajyerdim Kaos’ta. Heyecanlıydım. Bir de biraz telaşlı. Umut G. Vakası için “Hadi bakalım git bakalım araştır, ne oluyor bildir” diye gönderilmiştim Pembe Hayat’a. (Vaka? Sosyal Hizmet terimi mi? Peki o benim müracaatçım mı oluyor buna göre? Ben onun arkadaşıydım aslında.) Saatlerce toplantı yaptık. O çaresizdi. Balkondaki güvercinleri sevecek kadar da umutluydu. Şok içindeydi. Şok içindeydim. Albay -militarizm kaçırmıştı biliyorduk, biliyorduk, bu yeni değildi ama kimse duymuyordu- kaçırmıştı oğlunu. Albay kaçırmıştı ondan Umut’unu. Albay kaçırmıştı ondan çok sevdiği insanı.
 
“Çok seviyorum onu, burnumda tütüyor” demişti yine o balkonda. Uzun Marlboro içerdi. Bana da ikram ederdi. Almazdım, o çok içerdi, paketi yetmez diye korkardım. Bir de paketi yetsindi. Açtım. İşsizdim, en azından birkaç ay sonra işsiz kalacaktım. Ve çok aşıktım onun Umut’a olduğu kadar. Onunkini Albay kaçırmıştı, benimkini heteroseksizm. “Unutursun, sen benim arkadaşımsın, ben varım” cümlesini o an kurmuştu. Gülümsedim. Benim aşkım, karşımda uzun Marlboro içen insanın -üstelik artık neredeyse olay çığırından çıkmak üzereyken- yanında bir hiçti belki de. Ama o unutursun diyor, güvercinlere bakarak. Onu orada tanıdım.
 
Garson olarak başladığım sonradan kapanacak olan Queer bar’a gelirdi sık sık. “Tolga seni arıyorum telefonun kapalı hep, telefonunu kapatma” diye de serzenişte bulunurdu. Bana iş bulacaktı. Dedim ya birilerine umut verecek kadar yaşama bağlıydı. Yani öyle sanmışım. Seks işçisi mi yapacaksın kız beni diye takılırdım. Kimsenin desteği ile orospu olunmaz, olacaksan kendi seçiminle olursun derdi. O benim arkadaşımdı. Bahşiş verecek kadar cömert, Umut’tan artık haber alamayacağını düşünecek kadar da çaresizdi.
 
Okul bitti sonra. Ankara’da iş arama çabalarım boşa çıkınca döndüm “baba evine”. İş bulmuştum ama. Mülteci kampında çocuklarlaydı işim. Çok eğlenceliydi. O aramadı hiç. Ben de. Belki aramıştır da telefonum kapalı mıydı acaba diye kahroluyorum şimdi ölümünü öğrenince. Figen olmuştu. Önce trans cinayeti dediler, okudum haberi. Dikkat etmemiştim. Sonra onun Albay tarafından kaçırılan Umut G.’nin sevgilisi olduğunu yazdı sitenin biri. Memurdum. Kamptan çıkmıştım. Dudağımda bir uçuk, boğazımda bir düğüm ki, bir düğüm, bir tık sesi boğazımda. Ağlamaya başladım. Demek Figen, “sen benim arkadaşımsın” diyen R.’ydi.
 
Mersin’e gitmiş. Yakındık mesafe olarak oysaki arasaymış görüşürdük, ya aradıysa?  “Sevmek Suç mu?” demişti. Suçmuş meğer. Bedelini hayatıyla ödedi. Bana da “ya aradıysa” vicdanı bırakarak ödedi. Uzun Marlboro içip güvercinlere bakamayacak. Kızılay-Demirtepe arasını yürüyemeyecek. Ve o yolda “Aslında yüreği güzel bir insansın, gör bak unutacaksın” demeyecek. Çok üzgünüm Figen. İsa’nın dediği gibi dünya renklerimizi taşıyacak kadar özgür olamadığı, bunu başaramadığım ve tabi ki eğer arayıp da ulaşamadığın için. Üzgünüm.  

Etiketler:
2024