15/12/2015 | Yazar: Cihan Dağ
Vicdan rahatlatan tek cümlelik paylaşımlarını da yavaşça yere bırak. Ya direneceğiz onurumuzla ya da yaşayacağız utancımızla!
Amed, Cizre, Nusaybin, Silopi, Silvan, Varto… Vatanım dediğin toprak bütünün bir parçası. Olanları daha fazla anlatmaya gerek yok. Zira o insanların da artık bir evi, açık bir dükkânı, güvenli bir sokağı yok. Aylardır Kürdistan’ın birçok yerinde dönüşümlü olarak su yok, ekmek yok, elektrik yok... Dünyadan haberin yok! Var da susuyorsan vicdanın yok, ahlakın yok, insanlığın yok! Ya da var da Kürt'e yok!
7 Haziran’da yüzde doksanlara varan oy oranları AKP’yi ve sarayı kızdırmış olacak ki 1 Kasım seçimine doğru ve sonrasında da baskı ve zulmünü arttırdı. Bu baskı ve zulme karşı hendeklerle direnişi yükselten halkın yalnızlığı da hayret ettiriyor. Bölgede iş giderek şehir savaşlarına dönüyor. Hayat durmuş, arkadaşlarımızdan haber almakta güçlük çekiyoruz. Cizre ve Silopi’de öğretmenlere resmen katliam izni, doktorlara ise katliam nöbeti yapmaları söylendi. Onurlu öğretmenler dik duruyor: Ölecek isek öğrencilerimiz ile ölelim.
Binlerce kişi evini yurdunu bırakıp kaçıyor. Eskiden köyler yakılıp zorunlu göç politikası yürütülürdü. Artık alenen şehirlerde insanların evini yakıp göçe zorluyorlar. Ekonomik durumu iyi olanlar bölgeyi zaten terk ediyor ya da kısa süreli uzaklaşıyor. ‘Militan’ları etkisiz hale getireceğiz diyorlar. Devlet gibi düşünsek bile bu günler süren operasyonda binlerce insanın ateş altında aç susuz yaşatma hakkını vermez hiçbir kuruma. Daha ilk günden iki kişi hayatını kaybetti. Gecenin ilerleyen saatlerinde bu sayının artmayacağının garantisini kimse veremiyor.
Unutmayalım ki tanklar işgaldir, hendekler işgale karşı direniştir. Bazı insanlar ‘iyi’ niyetle de olsa çocuğa, kadına, yaşlıya masum güzellemesi yaparak Kürt halkının onurlu direnişini bölüp, direnen gençleri yalnızlaştırıyor farkında olmadan. Zaten işleri güçleri kriminalize etmek. Gezide de barikatlarda çatışan gençleri anarşist, yakıp yıkan, olayı aşırılaştıran kimseler olarak gösterip parkı onların bu mücadelesiyle kazandığımızı unutturmak istediler. Gerçekten biz de çok çabuk unutuyoruz. Bazılarımızın hafızası direniyor ama büyük oranda bu algı oyunlarında yenik düşüyoruz. Oysa tankla, tüfekle, uzun namlulu silahlarla işgal politikası güden bir sisteme tepki de doğallığında ‘aşırı’ olur. Nedeni görmeden sonucu yorumlamak en büyük ahmaklığımız değil mi zaten?
Biz biliyorduk ama şu saatten sonra da caminin bu insanlar için kutsal olduğu yalanına kimse inandırmaya çalışmasın bizi. Minarelere keskin nişancılar yerleştirip, tarihi camileri ateşe veren bu zihniyetin imanı zehirlidir artık. Sütü lanetli, içi iktidar hırsı ile dolu olan kalpleri mühürlüdür.
Dayanışma mesajları, sağduyu çağrıları, basın açıklamaları, cılız sokak yürüyüşleri… Bırak güzel kardeşim bırak bu işleri. Vicdan rahatlatan tek cümlelik paylaşımlarını da yavaşça yere bırak. Faydası yok sanki yapılan dramatik güzellemelerin.
Ya direneceğiz onurumuzla ya da yaşayacağız utancımızla!
Etiketler: