02/12/2013 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu
Herkese, her şeye inat vurdukça rüzgâr yüzlere; iş, okul ve her türlü rutin kaygı uzaklaşıyor kasklardan öteye.
Hava griye çalarken, güneşin uzaklaştığı o anlarda hafif üşümeler başlıyor.
Eskileri yâd etme çabasının ürünü mesajlaşmaların finalinde karar veriliyor buluşulacak o noktaya.
Yabancının, yabancı olduğu bir şehirde başlayan tanışıklık; bu kez bir diğerinin yabancı olduğu şehirde yeni anlamlar katacak bir başka görüşmeyle...
***
İtalyan filmlerinden fırlayan scooter bir motosikletle geliyor buluşma noktasına.
Akşam serinliğinde geçmişi anarak uzun uzun yürünüyor bol oksijenli deniz kıyısında. Kentin merkezine o kadar yakın bir noktada olmalarına rağmen kimsecikler yok. Yazdan kalma bir akşamda birkaç özel güvenlik görevlisine köpekler eşlik ediyor...
El ele tutuşan birkaç çift ile akşam sporundan dönen, elinde pet şişe sularıyla koşturan orta yaşlı hanımlar...
Bu kadar tatile alışkın bu şehirde bu sessizlik garip geliyor insana. Yürürken geçmişi anıp, öte yandan bu şehirde nasıl yaşanır sorusuna hep bir ağızdan yanıt aranıyor. Artılarıyla eksileriyle değerlendirmeler yapılırken, farkında olmadan iyiden iyiye mesafe kat ediliyor.
Sahilden başlayan gidiş yolunun dönüşü ağaçların altı oluyor. Karanlığın ürkütücü hallerine inat sohbet devem ediyor. Arada bir gelen araba farları karanlık yolu aydınlatırken, nefesler çekilip oksijenin tadı hissediliyor uçlarda.
Yürüyüşün başlangıç noktasına dönüldüğünde bir başka başlangıç için scooter’ın tepesine geçiliyor bu kez. Ver elini yakındaki uzaklar.
İki uzak bedeni yakınlaştıran teknolojiler; güzel bir hikâye kitabının giriş bölümünü andırırcasına imzalarını çok önceden başka bir şehirde atmışlardı zaten. O günden bugüne soğuklu sıcaklı devam eden iletişim bir kez daha bir araya getirdi heyecanlı bedenleri.
Yedek kasktan önce üşümemek adına giyilen hırka az sonraki yolculuğun merakını dindiremiyor. Akan trafiğin içine dalan iki genç, hissediyor sahilin esintisini üzerlerinde. Herkese, her şeye inat vurdukça rüzgâr yüzlere; iş, okul ve her türlü rutin kaygı uzaklaşıyor kasklardan öteye.
***
Neresi olursa olsun diyerek çıkılan yolda ilk sapaktan sağa dönülerek girilen patika önce kötü kokularla, sonrasında ise karanlıkla sınıyor gençleri. Olmaz diyorlar, burası bizim yolumuz olamaz. Geldikleri gibi dönüyorlar ana yola.
Zaman geçerken şartsız, koşulsuz vuran rüzgâr belirliyor her türlü ritmi. Motosiklet sürücüsünün arkasına sığınarak korunmaya çalışan gencin gözünden birkaç damla yaş geliyor. Bir de eğilmekten dolayı ağrıyan omuzlarıyla iki büklüm olup, yol bitsin diye dua ediyor bir an önce.
Karanlık arttıkça şehirlerarası yolda heyecan ve tansiyon yükseliyor. Koskoca bir ili ilçesine bağlayan bu yolda vızır vızır işleyen trafik seyrelmeye başlıyor. Tek tük araçlar, orman, deniz ve alabildiğince karanlık...
Kahverengi rengiyle turistik doğal bir güzelliği anons eden tabeladan bir kez daha sağa. Bu kez aşağıya doğru kıvrılan yokuşta oracıkta uyuyan bir köpek havlayarak koşturuyor motosikleti. Karanlığın içinden aniden çıkan bu hayvan heyecanı doruğa çıkartırken o yokuşun sonundan bir şey çıkmayacağı öngörüsüyle yokuş yukarı zorlana zorlana geri dönülüyor.
Tekrar köpekle karşılaşma olasılığı ayakları tetik gibi hazırlıyor. Çaresiz kalınırsa ayaklarla köpeğe hamle yapılabilir.
Birbiri ardına gelen tüneller havanın soğuğundan kurtulmanın keyfini yaşatıyor. Soğuk hava koridorunun içinde mükemmel bir sıcaklıkla insan kendinden geçiyor.
İki tünel arasında birbiri ardına yolun sağından yürüyen aklı havalarda iki ayrı adam yürekleri ağızlara getiriyor. Üstü başı sersefil olan bu iki adam havanın karanlığına ve karayolundan gelip geçen araçlara aldırmadan gidiyorlar hedeflerine koşulsuzca. Kim bilir ne dertleri var sorusu bir tünel arası kadar duruyor zihinlerde.
Soldan geçen hızlılar dikkatlice bakarken, robocop’tan farkı olmayan gençler nereye gittiklerini bilmeden devam ediyor, maksimum 60 km hız yapan motorlarıyla.
Yalnızca koca bir şehri değil, tüm ülke turizmini ayakta tutan sahil beldesinin tabelasıyla yeni bir arayış başlıyor bir kez daha.
Sağa sola kıvrıla kıvrıla, delik deşik parke taşlardan geçerek ulaşılıyor yakamoza. Herkesin kışlıklarına döndüğü o beldede motosiklet çekiliyor kıyıya, taşların üzerinden sekerek yakamoza bir adım daha atılıyor tanışıklıkla.
İki yabancının yabancı bir şehirde attığı adımın ikincisi, bu kez bir diğerine yabancı olan şehirde taçlandırılıyor.
Daha yakından tanımak için birbirini o soğuk esintili gecede, yakamoza teslim ediliyor bedenler... Nefesler hızlandıkça üşüme hissi kayboluyor, üşümeler bittikçe uzaklıklar yakınlaşıyor... Yakın olanlar birbirini daha iyi anlar...
Etiketler: