24/11/2016 | Yazar:

Birisi, evlenmeye "rıza gösterme"nin bir tanımını yapsın önce.

Bu yasanın geri çekilmesi, yürürlüğe konması gibi, çocuk istismarının, tecavüz dayatmasının ve cinsel sömürünün sürmesini sağlayacaktır.

Şunu söyleyerek başlamalı: Yanlışa gösterilen her tepki haklıdır. TCK'da AKP öncesi "laik" dönemde yer alan ve kadının, tecavüzcüsüyle evlenmeyi kabul etmek zorunda kalması durumunda tecavüzcünün serbest kalmasını sağlayan yasayı, yine kadın mücadelesi kaldırtmıştı. O yüzden tepkilere bu bilgiyle başlamak, bu durumu burjuva partileri arasındaki bir sahtekarlık yarışının parçası olmaktan çıkartması açısından önemli.

Sayısız Batı-merkezli sosyolojik tartışmanın ve çalışmanın deşifre edemediğini, bu tür gündemler ne güzel deşifre ediyor. Mesela nedir deşifre olan? Ortadoğu ya da İslam temelli çocuk istismarına, tecavüze ve cinsel sömürüye olan saldırıların, Batılı modernist dil tarafından çarpık ve çelişkili argümanlar olarak kalması. Bir türlü doğru cevabın verilemiyor olmasının nedeni üstünde düşünülmeli mesela. Neden böyle? Çünkü Batı’nın dili, çocuk istismarına ve cinsel sömürüye karşı çıkacak bir değerler sistemine sahip değil. Çocuk istismarı ve tecavüzü dayatmak, her sömürücü kavram gibi hem batıda hem doğuda yer alıyor. Zaten dünya düzeni, Batı ile Doğu arasındaki ilişki biçiminden oluşuyor: yapan ve "yapmıyormuş gibi" yaparak egemenlik kuran. Böylece her türlü sömürü, açıkta olanın alternatifi olarak üstü kapalı Batılılığı, sarılınacak tek değer olarak elde tutuyor. Fakat ikisinin kavramsallaştırması açısından çok ciddi bir fark var: Doğu’da çocuk istismarı ve tecavüz dayatması, toplumun bir dinamiği olarak yer alıyor; geleneksel olarak kız çocuklarına küçük yaşta cinsellik atfedilmesi, tarihsel olarak çok net biçimde ortada duruyor. İslam'da ergen olanların başının örtülmesi de zaten onlara cinsellik atfedilmesinin kanıtı. İslam toplumları arasındaki nitelik farkı ise, "regl olduğu anda evlenilebilir" ile "regl olduğunda cinsel kimliği olur ama evlenmek için biraz daha bekleyelim" arasındaki çeşitlemelerden ibaret. Bu, toplumsal bir sorun olarak Doğu kültürüne atfediliyor ve Doğululuk kimliğinin inşasında yer alan bir nitelik olarak yerini alıyor. Batı’daki çocuk istismarı ve tecavüz kültürünü ise Doğu’daki kadar net görmek mümkün değil; Batı’nın hukukunda bunlara izin yok yok. Çünkü Batı demek, kültürel ve tarihsel vahşetini, burjuva hukuku ve kültürü ile gizleme becerisine sahip olmak demek. Batı, kapitalist çağda kendine yeni bir kültür inşa etti. Doğu'ya bu kültür inşa ettirilmedi, ona bu şekilde ihtiyaç vardı çünkü.

Türkiye ise özerk bir statüye sahip kültür açısından; Kemalizm dayatmasıyla bu kültürel inşa gerçekleştirilmeye çalışıldı ama başarılı olmadı. Türkiye de tıpkı Libya, Suriye gibi, laik azınlık tarafından bastırılarak yönetilen Doğulu çoğunluğun ülkesi oldu. O yüzden bu ülkenin milyonları için 15 yaşında evlenmek çok genel bir norm olarak tarih boyunca yaşanırken, görünen Batılı yüzümüz, medyada medeni kampanyalarla kendini kandırdı. İçimizde kimse yoktur ki, birkaç kuşak öncesi kadınları, 18 yaşın üstünde evlenmiş olsun. Son birkaç kuşaktır şehirli kadınlar için evlenme yaşı yükseldiyse, bunun nedeni medenileşmemiz değil, çalışmayan bir kadınla evlenmeye koşulları uygun erkek sayısının azalmasıdır. Doğu'nun ilerlemesi ne şekilde olacaksa, bizimki de öyle olacak. Bu açıdan tüm bu Batı-merkezli tepkilerdeki "hükümeti hedef alma" çabası, Batılı demokrasi fantezisini sürdürmek için gösterilen boş bir çaba, bir kendini kandırma davranışı niteliğinde. Burjuva hukukundaki her yasa gibi bu yasa da toplumsal bir ihtiyacı karşılamak için çıkartılıyor, önce topluma koşullar dayatılıyor, sonra o koşulların yasadaki karşılığı yapılıyor. Yani toplumda bir karşılığı var ve bu yüzden yasaya gerek var. Alt sınıflarda 15 yaşından itibaren kız çocukları tecavüze uğradığında ailesi tarafından "namusunu kurtarmak" için evlendiriliyordu zaten. Ortada bir tecavüz olmasa bile aile izniyle evlenmek mümkündü ve bu zaten o çocuğa, "tecavüz edilmemiş" gibi davranarak bir tecavüzcüye para karşılığı satılması anlamına geliyordu. Fakat 15 yaşından küçük olduğu durumlarda kızın ailesi istese de yasa izin vermediği ve tecavüzcüyü (ya da doğrudan tecavüz etmediği halde evlendirilen erkeği) hapse attığı için evlenemiyor ya da dul kalıyordu, aile de "namusu kirlenmiş" olarak kalıyordu. Bakanın açıklamasına göre ülkede 12-15 yaş arası evlendirilmiş ve kocası hapiste olan 3 bin kız çocuğu var. Demek ki 15-18 yaş arasında evlendirilmiş olanların sayısının on binleri bulması muhtemeldir. Yani baktılar ki 15 yaşın altında da kızlarını tecavüzcülerine satmak isteyen ciddi bir kesim var, yasayı da buna göre düzenlediler. O halde neden bu şekilde tepki gösteriliyor? Ortada "zorla evlendirilir" gibi bir ibare yok ki, ailesinin rızasına bırakılıyor. Peki neden tepkinin hedefi bu sınıf-aile biçimi değil de yasayı çıkartan? Bu aile varken bu yasa çıkmazsa o çocuk öldürülecek olursa onu korumayı taahhüt ediyor mu karşı çıkanlar? Feminist kadın hareketleri hem pratik-yasal düzenlemelerin hem de bu taahhüdün sağlanabilmesinin mücadelesini verebiliyorlar ama burjuva söylemindeki bu havadalık neye dayanıyor? O yaştaki bir çocuğun, hatta 18 bile olsa, bir satılma işlemine direnebilmesi için hiç bir yasal ve ekonomik düzenlemeye girişmeyen CHP mesela, neden ve gerçekte neye karşı çıkıyor şimdi, sınır 15'de mi kalsın istiyor? CHP tabi ki böyle bir girişimde bulunmaz, çünkü toplumsal yapı değişmeden, çocukların evlenmek zorunda bırakılmalarını engelleyemeyeceğini bilir. Onun görevi sistemi çalışır göstermektir. Eğitimle mi muasır medeniyet seviyesine çıkaracaklar ekonomik ezilmişleri? Yani o "aile rızası" ile, bu yasadan önce zaten 15 yaşından itibaren çocuklarını diledikleri gibi satabiliyorlardı ve sorun yoktu da, şimdi ailelere daha çok olanak bırakıldı diye mi sorun çıktı? Kimse, "daha da kötüleşti" demesin, çünkü risk altındaki kız çocukları 18 yaşında olsa ne olur 20 olsa ne olur, ailesi tarafından zorla evlendirildikleri sürece "rıza" nasıl gerçekleşebilir ki? Rıza, bu kadar belirlenmiş bir yaşam biçiminde bu kadar anlamsızken, bu tepki biçimleri, 15 yaş, 18 yaş gibi biçimsel simgelerle sistemi temize çekmeye yarıyor sadece. 15 yaşından itibaren yüzbinlerce çocuk gayet normalleşmiş biçimde erkeklere satılacak ve laik hukuk devleti normal biçimde işleyecek, ama 15 yerine 12 olunca kıyamet kopacak, laiklik elden gidiyor olacak öyle mi? Peki laik bir devlet oluşsun ve sınır 18 olsun, bu yaştan itibaren "kız çocukları" Batılı kadın hakları literatüründe "kadın" olarak adlandırılabildiği için rızayla evlenmiş olacak, onun altı çocuk istismarı ve cinsel sömürü olacak öyle mi? Referans, çocuğa kadın bilinci atfedilecek bir yaş belirlemekse eğer, ortaya zaten kendi rızasının bir anlamı olmadığı, bunun bir aptal aldatmacası olduğu, sınıfsal çelişkilerin üstünü örtmeye yaradığı ve bir nesneleşmenin mutlak olduğu gerçeği çıkıyor. Birisi, evlenmeye "rıza gösterme"nin bir tanımını yapsın önce. Yani bu yasa çıkarsa 13 yaşındaki bir çocuk tecavüze uğradığında evlendirilebilecek, ama bu yasa çıkmazsa 2 yıl ev hapsinde bekletilip sonrasında onu bedavaya alacak bir adama verilip kurtulacak ya da öldürülecek. İşte gerçek ikilem bu! Her iki durum da aynı sistemin özelliği ve birine gösterilen tepki diğeri yanında çok sönük kalıyorsa taraf tutuluyor demektir; "sistem düzeltilebilirmiş gibi yapma" oyununa katılınıyor demektir. Birisi, Türkiye'nin daha laik bir döneminde köylerde mahallelerde alt sınıflarda kadınların daha çok rıza kullanarak daha mutlu evlilikler yaptığı bir dönemi göstersin. Ha böyle bir şeye direnebilecek aile yapıları içinse zaten bu yasanın hiç bir etkisi yok, dediğim gibi bu yasa, buna izin vermek zorunda kalacak olan alt sınıf aileler için geçerli. Bugüne gelmemizin tek nedeni, asıl bozukluğun kaynağını saklamak için egemen burjuva hukukuna sarılmaktır.

Batı’ya bakalım. Batı’daki çocuk istismarı ve tecavüz dayatması kültürünü görmek için ilk bakılacak yerlerden biri Tayland olmalı; bu ülke, Türkiye'nin burjuvazisi de dahil olmak üzere, tüm Batı'nın kodamanlarının, çocuklarla seks yapabilmek için Doğu'da oluşturduğu bir sömürü alanı. Araştırın, yılda kaç Batılı erkeğin Tayland'a çocuklarla seks yapmak için gittiğini görün. Batı'ya giden on binlerce mülteci çocuğun kayıp olduğuna dair küçük bir araştırma yapın. Ülkelerine giren ve pazara dahil olamayacak her mülteciyi yakalama yeteneğine sahip Avrupa’nın pazara dahil olacak bu kayıp çocuklar hakkında ne yapıp yapmadığını araştırın. Bir batılı erkek, kendisine seks yapmak için bir çocuk aradığında bunu nereden bulabilir? Elbette para karşılığı elde edebileceği bir çocuk olmalı bu. Yani parayla kendine bir mülteci çocuk bulan Batılı ile köyde kendine bir çocuk bulan Türkiyeli arasında bir fark yok. O yüzden Batı’da istismar ve tecavüz aranırsa, onların Doğu ile kurduğu ilişkilere bakın; Doğu, Batı'nın seks oyuncağıdır, ekonomik olarak eline düşendir, egzotik fantezi dünyasıdır. MTV'deki, çocukların cinselleştirildiği klipler, üzerinde çalışma yapılmayı bekleyen büyük bir veri deposu. Din, kültürü belirleyen bir nitelikse, çocuk tacizinin bir kültüre dönüştüğü Katolik kiliselerinin Batı toplumundan ayırt edilmesi mümkün mü? Her sene, bir büyük yönetmenin çocuk tacizcisi çıkması tesadüf mü? İyi bir sanatçı, toplumunun kültürünü en iyi içselleştiren kişilerden biridir. Çocuk pornosunun ve ensestin Batı’daki durumuna bakalım. Kız çocuklarının cinsel nesne olarak satılabilmesinin ortadan kaldırılma potansiyeli, Doğu'da çok daha fazla var. Çünkü bunu saklamadan savunabilmek, devrimci bir mücadeleye olanak tanır. Dogmatizmin yıkıldığını defalarca gördük ama Batı’nın medeni egemenliği daha katı görünüyor. Batı, zaten ilerlemiş olduğu iddiasında; ilerlemenin tanımını Batı yapmış. Bizse bu ikiyüzlü tanımı referans alarak istismarı, tecavüzü, çocuk haklarını ve cinsel faşizmi tartışıyoruz. Bu tartışmanın yönünü ve içeriğini tacizcinin kendisi dayatıyor. Batı, çok yüksek çocuk istismarı ve tecavüz oranlarına sahip olduğu halde bu suçu ötekine atfederek değişimin önünü tıkar. Bu yüzden Batı burjuvazisinin dili, istismara tecavüze ve cinsel sömürüye cevap olamıyor. Çünkü her türlü vahşetiyle köşesine sinmiş ve sürekli olarak ilkel Doğu'yu işaret ediyor. Çünkü Batılı gibi düşünen kişi ya cinsel sömürüyü ve tecavüzü tüm Batılı değerler sisteminin bir parçası olarak eleştirecek, ki bu kendisiyle çelişmek olur, ya da bu sömürücü değerleri Doğu'ya atfettiği sürece o Doğu'yu bir şekilde bertaraf etmek istediğini söyleyecek. Ama kendi ikiyüzlü hümanist söylemi, bunu söylemeye uygun olmadığı için bunu da söyleyemiyor, çünkü bu egemenliğin ta kendisi. "Bu yasa çıkamaz" deyip duruyor. Yasanın çıkmadığı duruma dair hiç bir şey söylemiyor. "Hapse atılacaksa kızını evlendiren aileyi hapse atın" mı diyecek? Diyemez, çünkü ülkede on binlerce durum söz konusu. Eğitimin niteliğinden mi dem vuracaklar? Bu çocuklar, eğitim eksikliklerinden dolayı mı o yaşta evlendiriliyorlar? Dünyada çocuk istismarından tecavüzden ve cinsel sömürüden arınmış bir muhasır medeniyet yok; dünyada, her şeyin para ile satılabildiği kapitalist düzen var ve herkes eşit gelir seviyesinde olamayacağı için kimileri kimilerini satın alabilecektir.

Kısacası bu Batı dilli toplumsal tepki, "orada bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür"ün bir tezahürüne benziyor.

Bu tepkilerde rahatsız edici bir yön bulunmasının nedeni, doğru olup olmamasına bağlı değil, Batı’ya "siz önce kendinize bakın" deme kaygısı da değil: Dilbilimde bir prensip vardır; söylenen, söylenmeyenden ötürü, seçilen seçilmeyenden ötürü anlam kazanır. "Evrensel değerler" diye Batı’yı temize çekecek değerlere sarılmaktansa "yeni yaşam"ın değerlerini inşa etmek daha gerçekçi bir çaba olur.


Etiketler:
İstihdam