17/07/2012 | Yazar: Esra Güleç

‘Sen geysin, sen Kürtsün, sen Alevisin, sen kadınsın, sen çocuksun’ diyerek ‘sen zaten suçlusun aslında’ diyorlar.

Bugün bir kez daha öğrendim ki bu ülkede bir insan olarak can güvenliğimiz hiçbir zaman sağlanamıyor.
 
Toplumun nefret söylemlerini destekleyen bir devlet bir sistem bir anayasa var ortada. Bir şey yapmak istesek de, bu nefret söylemiyle mücadele etmek istesek de, ne yasal haklarımızı bulabiliyoruz ne de devlet ya da bu sistem bize böyle bir hak tanıyor. Haklarımızı korumayan can güvenliğimizi sağlayamayan ama bakanların, milletvekillerinin, iş adamlarının, patronların can güvenliği için milyarlarını ortaya döken bir sistem, bir devlet var ortada.
 
Eşcinsel bir insan yaşadığı yerde, her gün sözlü tacize ve tehditlere maruz kalıyor. Her gün toplumun nefret söylemleriyle yüzyüze geliyor ve her gün biraz daha korkarak çıkıyor evinden. “Bu gün başıma bir şey gelir mi? Evime aileme zarar verirler mi? Bu gün nasıl bir şeyle karşılaşırım?  Bu gün şiddete maruz kalır mıyım?” Sorularıyla yaşamını sürdürüyor.
 
Yasal olarak ise mücadele edebileceği can güvenliğinin sağlanabileceği hiçbir hakkı yok ne yazık ki!
 
Üstelik eşcinsel kimliğinin de bilinmesinden rahatsız oluyorsa işi çok daha zor. Çünkü yasal süreçte devletin çok çok yüce adaleti(!), bireyi insan olarak düşünmüyor ve nedense nasıl bir kimliğinin olduğuyla daha çok ilgilenip suçlular yerine kötü muameleye maruz kalmış hakkını arayan insanın hayatını didik didik ediyor.
 
Ellerine ne geçiyor böyle yapınca merak etmiyor değilim doğrusu. “Sen geysin, sen Kürtsün, sen Alevisin, sen kadınsın, sen çocuksun” diyerek “sen zaten suçlusun aslında” diyorlar.
 
Bir kadın toplu tecavüze maruz kalıyor, “kendi rızasıyla yapmış, olay sırasında bağırmamış, ruh sağlığı yerinde değil” diyerek kadının suçlu duruma düşürüldüğü çok (yüce adalet!) var ortada. Aynı (yüce adalet!) “sen zaten bir eşcinselsin, seninki bir hastalık, sen zaten ahlaksızsın” diyerek bütün suçu hakkını arayan yaşam hakkı için mücadele eden eşcinsel olduğu için dışlanan bir insanın üzerine atıyor.
 
Ne gariptir ki, ciddi anlamda insanı koruyan insanın hakkını arayan bir yasa bir madde yoktur şu çok yüce devletin çok yüce adaletinde!
 
Bundan iki gün önce bir arkadaşım Facebook duvarında şu sözü paylaşmıştı:
 
Eşcinsel olmanız, fahişe, boşanmış ya da herhangi bir şey olmanız umrumda değil. Kendiniz olun ve olduğunuz kişiyi sevin.
- Hayley Williams
 
Kendisi çok sevdiğim bir arkadaşımdır ve bir heteroseksüel olarak sonuna kadar homofobi ve transfobi karşıtıdır. Fakat bu paylaşımının altına aynen şöyle bir yorum yapılmış:
 
Eşcinseller ve fahişeler "insan" kategorisinde ise, ben insanlıktan istifaya hazırım.
 
Bunu okuyunca tüylerim ürperdi gerçekten. Birileri kalkıp başka bir bireyi cinsel yöneliminden dolayı ya da hayatın getirdikleri sonucunda yaptığı işten dolayı insan olarak görmediğini söylüyor. Böyle bir anlayışın olduğu bir ortamda bizler ne kadar özgür olabiliriz? Yaşam hakkımızın elimizden alınması an meselesi olabilir. Ki zaten “insan olarak görmüyorum” sözüyle çoktan yaşam hakkımızı yok etmiştir bile.
 
Toplumda bu tür homofobik ve transfobik söylemler öyle çok ki hala yasal haklarımızın olmaması hukuki açıdan can güvenliğimizin sağlanamıyor olması korku verici gerçekten.
 
Yaşam hakkımız için anayasal hak istiyoruz ve bu hakkı istemekte en doğal hakkımız. Daha korkusuz daha özgür ve daha insanca bir yaşam için homofobik transfobik bifobik söylemlerden arınmış toplumsal bir yapının oluşması için sonuna kadar mücadele etmeliyiz.

Etiketler:
İstihdam