29/02/2016 | Yazar: Seçin Tuncel

Kadın Sığınakları Konferansı 11 ülkeden kadın örgütlerinin katılımıyla yapıldı. Konferansta deneyimler paylaşıldı, sığınak ve dayanışma politikaları tartışıldı.

11 ülkeden kadınlar sığınakları tartıştı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kadın Sığınakları Konferansı 11 ülkeden kadın örgütlerinin katılımıyla yapıldı. Konferansta deneyimler paylaşıldı, sığınak ve dayanışma politikaları tartışıldı.

“2010’larda Erkek Şiddetine Karşı Kadın Sığınakları ve Dayanışma Politikaları: Türkiye’den ve Avrupa’dan Deneyim Paylaşımları” konferansı haftasonu İstanbul’da yapıldı. 

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın düzenlediği konferansı 11 ülkeden kadın örgütleriyle Kaos GL ve Pembe Hayat aktivistleri de izledi.

Almanya, Avusturya, İsveç, Polonya, Macaristan, İngiltere, Bulgaristan, Polonya, İspanya ve Türkiye’den kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın örgütlerinin deneyimleri üzerinden yoğun tartışmalar gerçekleşti.

Konferansta kadın örgütlerinin biriktirdiği deneyimleri ve yaklaşımları önemseyen devletlerin kadına yönelik şiddetle mücadele daha etkin bir model oluşturduğu konuşuldu. Viyana Aile İçi Şiddete Karşı Müdahale Merkezi’nden Tamar Çıtak sunum yaptı. Çıtak’ın sunumunda verdiği örnekte bütçesi devlet tarafından karşılanan kuruluşlar 48 saat içerisinde olaylara müdahil olabiliyor. Aile içi şiddete karşı çalışan kurumlar düzenli olarak bir araya geliyor, vaka ile ilgili bilgileri birlikte değerlendiriyor, alınan kararları birlikte uyguluyorlar. Ayrıca gizlilik ve mahremiyet için tek bir dilekçe ile kadınların gizliliği sağlanabiliyor.

İsveç Ulusal Kadın Sığınakları Organizasyonu’ndan (ROKS) Zozan İnci, İsveç’te de cinsel suç ve şiddetin yaygın bir toplumsal sorun olduğunu paylaştı.  İnci’nin paylaştığı, İsveç Ulusal Suç Önleme Konseyi’nin 2013 yılı rakamlarına göre, İsveç’te 20 dakikada bir, bir kadın şiddete maruz kalıyor, her gün 100 kadın tecavüze maruz kalıyor, tecavüzlerin ise sadece %23’ü kayıt altına alınabiliyor. 

Mor Çatı psikologlarından Feride Güneri, şiddet uygulayan erkeklerin ne tür yöntemlerle şiddeti sürdürülebilir kıldıklarını ve kadınların şiddet yaşantısından çıkabilmek için neler yapabileceklerini paylaştı.

Hilary Abrahams ise, şiddetin kadınların güven duygusunu sarsıcı etkilerini ve kadınların şiddet yaşantısından çıkabilmek için ne tür desteklere ihtiyaç duyduklarını paylaştı.

“Yasalar kağıt üzerinde kalıyor”

Konferansta Türkiye kadına yönelik şiddetle mücadele yasalarını neler olduğu, uygulamada yaşanan sorunları ve kadına yönelik şiddetle mücadele olanaklarının neler olduğunu EŞİTİZ ve Mor Çatı’dan konuşmacılar aktardı.

Mor Çatı’dan Açelya Uçan, yasaların kağıt üzerinde kaldığını, uygulanmadığını ve şiddete maruz kalan kadınların kurumlara başvurduklarında kötü muameleye maruz kaldıklarını,  bu muamelelerin de kadınların bir daha o kuruma başvurmalarını engellediğini paylaştı.

Mor Çatı avukatlarından Perihan Meşeli de,  kadınların sıklıkla maruz kaldığı ısrarlı takibin, birçok ülkede ayrı bir suç tanımına girmesine karşın Türkiye’de hala bir suç olarak tanımlanmamasını eleştirdi:

“Israrlı takip 6284 Sayılı Kanun’da ve Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde kadınların karşılaştığı şiddet türlerinden biri olarak tanımlanmasına rağmen TCK’da ayrı bir suç olarak tanımlanmamaktadır. Bu durum yasaların oluşturulmasında ve imzacısı olunup uygulanmasına dair vaatler verilmesindeki ciddiyetsizliği, çelişkiyi ve altyapısızlığı bir kez daha göstermektedir. İç hukuktaki bu uyuşmazlık, ısrarlı takibin suç olarak tanımlanmayışı, cezasızlıklara neden olmaktadır.”

Eşitlik İzleme Derneği’nden (EŞİTİZ) avukat Hülya Gülbahar, Türkiye’de devletin kadına yönelik şiddetle mücadele söz konusu olunca hiçbir zaman ve parası olmadığını söyledi.  Kadına yönelik şiddetle mücadele için devletin buna bütçe ayırması gerektiğinin altını çizdi. Gülbahar ayrıca, “Hükümetin kadınlar üzerinde kurduğu baskıya ve sürekli kadın hareketini marjinalize etme çabalarına karşın geçen yıl 8 Mart’ta Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir araştırmaya göre kadınların %86’sı kadın örgütlerine güveniyor; dolayısıyla umut var, örgütlenmek isteyen kadınlara ulaşmanın yollarını aramalıyız” dedi.

“LGBTİ’lerden neden hiç bahsedilmiyor?”

Dinleyicilerden Pembe Hayat derneğinden Hande Altıntaş ise söz alarak konferansta ikili cinsiyet sistemi dışında bir sunum olmamasını ve LGBTİ’lerden bahsedilmemesini eleştirdi:

“Konferans sunumlarında iki gündür çok güzel paylaşımlar gerçekleştirildi, deneyim aktarımları yapıldı hepsi gerçekten harikaydı. Öncelikli olarak, tüm konferans boyunca ve literatürde kullanılan “cinsiyete yönelik şiddet” kavramının ikili cinsiyet sistemine çok fazla atıfta bulunduğu kanısındayım. Aynı zamanda safi biyolojik cinsiyet temelli bir kavram algısı yaratmakta. Dolayısıyla, ikili cinsiyet sisteminin çemberinde yer almayanları da temsil eden bir mücadele alanı olma konusunda “cinsiyete dayalı ayrımcılık” kavramının temsiliyet eksikliği yarattığını düşünüyorum.

“Biz CEDAW, İstanbul Sözleşmesi gibi süreçlerde yer aldık, sözümüzü söyledik ve kadın hareketi ile LGBTİ hareketinin Türkiye’de ilişkili olduğunu düşünüyoruz. İki gündür, panellerde LGBTİ kelimesinin dahi neredeyse hiç geçmemiş olması dikkatimi çeken kısım. O nedenle kafama takılan şey şu: Az önce bahsettiğim gibi, bu eksiklik,  mücadelenin tabanını belirleyen cinsiyete dayalı şiddet kavramı nedeniyle oluşan bir eksiklik mi? Ya da deneyim paylaşımlarında bulunan herkes için, kadın hareketinin LGBTİ hareketiyle ilişkisi nasıldır, ne durumdadır, herhangi bir ortak ilerleyişi var mıdır ki erkek şiddetinden bahsederken, mağdurlardan olan LGBTİ’lerden hiçbir şekilde bahsedilmemiştir?”


Etiketler: kadın
2024