29/06/2021 | Yazar: Kaos GL
21-27 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen 5. Antalya Onur Haftası basın açıklamasını sosyal medya hesabından yayımladı.
21-27 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen “Görüş” temalı 5. Antalya Onur Haftası basın açıklamasını sosyal medya hesabından yayımladı.
Antalya BİZ Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları Derneği’nin öncülüğünde düzenlenen 5. Antalya Onur Haftası’nın basın açıklaması pandemi döneminde hakları gasp edilen LGBTİ+’ların ortak mücadelesinden bahsediyor, ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz’ diyor.
Basın açıklamasının tamamı şöyle:
“Bugün burada Antalya BİZ Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları Derneği olarak, Antalya 5. Onur Haftası etkinlikleri nedeniyle de bir araya gelmiş bulunuyoruz.
“Antalya Lubunyaları’nın kutladığı 2013 -2014 yıllarında yapılan iki onur etkinliğini de sahipleniyoruz.
“Zor süreçlerden geçtik. Yaşadığımız salgın ve beraberinde gelen sosyal kıyımda işten çıkarılan, tüm risklere rağmen çalışmak zorunda kalan, evde ailesi ile yaşamak zorunda olup zorbalığa maruz kalan, çalışamayan, zorlu hayat koşullardan dolayı yalnızlaşanlarımız oldu. Zaten sosyal haklara erişimde bürokratik güçlükler çıkarılırken, ayrımcılık, dışlama ve düşmanlaştırma devlet güdümüyle propaganda edilirken, ev içi şiddet ve ayrımcılık gibi konularda daha güvencesiz hale geldik.
“Pandemi ifade özgürlüğünün sınırlandırmanın her şekilde bahanesi oldu.
“İnsanların varoluşsal farklılıkları, kültürel ve yaşam farklılıkları üzerinden düşmanlıklar yaratılmaya çalışıldı. Sırf kendileri peynir seviyorlar diye, peynir yemeyenleri bir yandan düşman ilan ederken, zeytin yiyenlerin de terörist veya sapkın ilan edildiği eril /anti demokratik bir sistem yaşam tarzı haline geldi.
“Sadece görünürlüğümüze, siyasi ve sosyal çalışmalarımıza karşı değil, LGBTİQ+ olarak varoluşumuza, öz kimliğimize yönelik, zaten var olan saldırılar daha da arttı.
“BİZ’leri gettolara hapsetme, kamusal alandan dışlama, aşağılama, şiddet ve ötekileştirme daha da katmerleşti. Nefret ve savaş dili, kamusal alanı teslim aldı, nefret suçları olağanlaştı. Çok renkliliğimiz ve çok sesliliğimiz kısıtlanmak istendi.
“Ülke, yaşanan derin bir anti-demokrasi krizinin devamında, derin bir ekonomik krize sürüklendi. Bizim onur yürüyüşlerimiz ve etkinliklerimiz bu anti-demokratik sistemin kurbanı edildi ve yıllarca yasaklandı.
“Kimimiz bu zor süreçte, dayanışma içinde yan yana kalabilirken, kimimiz ise yalnız hissetti, yardım isteyemedi.
“Pandeminin başından beri birbirimizi görmekte ve anlamakta çok zorlandık. Bazen görüşümüz bazı şeyleri görmeye yetmedi. Dayanışma işte böyle zamanlar için gereklidir.
“BİZ’ler, kendimizle birlikte, kadınlar ve bütün ezilenler ve ötekileştirilenler için EŞİTLİK ve ÖZGÜRLÜK istemeye, bütün yoksullar ve emekçiler için onurlu bir yaşam istemeye, TÜRCÜLÜK, CİNSİYETÇİLİK, IRKÇILIK VE MİLİTARİZM KARŞITI DURUŞUMUZU SERGİLMEYE devam edeceğiz. Ezilenlerin dostu, kardeşiyiz ve bütün ezilenler dostumuz kardeşimizdir.
“Gidin bana yeryüzünün cennetini bulun; diyen, Bergama Kralı II.Attalostan bu yana yer yüzünde onurumuza sahip çıkarak, aşkımızın yüzünü ve yer yüzünü her zaman renklerimizle cennete çevirmek için çabaladık .
“Her yer siyaha boyansa bile bizler hala renkli görmeye devam ediyoruz.
“Onurlu duruşumuzu yine sergileyecek ve haykıracağız: “AŞKIN CİNSİYETİ YOKTUR” Hayatı renklendirmek için daha çok gökkuşağı daha çok aşk lazım diyoruz”
“Hayallerimizden renklerimizden İstanbul Sözleşmesinden asla vaz geçmiyoruz...
Etiketler: insan hakları, yaşam