07/09/2011 | Yazar: Kaos GL
Adeta özel bir bölgeye ve o bölgede yaşayan sivil halka yönelik darbe girişimini andıran 6-7 Eylül Olayları fotoğraflarına bakın. Hiçbir yargı koymadan, vicdanınızın ve insanlığın sesine kulak vererek bakın.
Türkiye’de başta Rumlar olmak üzere azınlıklara yönelik yağma ve linç girişimlerinin yıldönümü tarihe ‘6-7 Eylül olayları’ diye geçti.
6-7 Eylül 1955 yılında, İstanbul’da Rumlara ait mekânlar yıkıldı, yakıldı ve yağmalandı.
Farklı etnik kimlik ve dinlere mensup insanlara yönelik gerçekleştirilen operasyonlar 1914 yılında Ermeninelere yönelik soykırım ile başladı. 6-7 Eylül 1955 yılındaki olaylar ise Özel Harp ve Milli İstihbarat destekli olarak Rumlara ve diğer gayrimüslimlere dönük yapıldı.
Olaylar, 6 Eylül akşamı ellerinde Türk bayraklarıyla çoğunlukla Rumların yaşadığı bölgelere milliyetçi-ırkçıların akın etmesiyle başladı.
Tek millet, tek din, tek kültür anlayışı ile Rum vatandaşların İstanbul’dan sürülmesi ve mallarının yağmalanarak el konulması olaylarını 1991’de Genel Kurmay Özel Harp Dairesi Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu bir dergiye verdiği röportajında açıklamıştı.
Kaos GL yazarlarından Yeliz Kızılarslan, 2009 yılında şunları yazdı:
6-7 Eylül Olayları’nı resmi söylemin okullardaki koşulsuz aracısı ders kitaplarından öğrenen 70 sonrası kuşağı için olayların haklılığa dayandırılan en temel, görünen bilinen gerekçesi; 6 Eylül 1955 günü TRT’de yayımlanan bir habere göre, Atatürk’ün Selanik’teki doğduğu eve yapılan bombalı saldırıdır. Her Türk gencinin gözlerini nemlendiren ve Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlere yönelik “bu olay bardağı taşırdı, artık yeter; hepinizden kurtulalım’ demeyi meşrulaştıran ve belleklere bir kez daha ‘o içimizdeki hainleri’ kazıtan bir son ramaktır bu. Öyle ya, ‘biz’ yıllarca ‘onlara’ göz yumduk ta en içimizde; hep görmezden geldik zaten bizden olmadıklarını ve her an ihanet edeceklerini bilerek tetikte yaşadık ya da yaşatıldık.
Ta ki bu gün olduğu gibi, hâlâ yaşayan canlı tanıkları dinleyene ve resmi söylemin elinden kurtulan sivil halkın yaşadıklarını belgeleyen o dehşet fotoğraflarının sözsüz tanıklığına şahit olana kadar. Evet şahit olana kadar, çünkü her bir fotoğraf çaresizce dillenip “hayır öyle değil, bakın, ‘gerçek’e bakın; fotoğrafın insan sözünün kaypaklığına ve acımasız kurnazlığına bulaşmamış ‘gerçek şahitliğine’ bir defa da siz kendiniz okulda, sokakta düşünmeden anlatılan kahramanlık hikâyelerini bir defalık kendiniz düşünerek bakın.” diyen tanıklığına bakın.
Hiç bilmediğiniz bir döneme, muhtemelen yakın tarihin anlatılmayan ve sır olmuş gerçeğine kendi zihninizin doğruluğundan şüphe etmeyeceğiniz yargılarıyla bakın. Hiçbir yargı koymadan, vicdanınızın ve insanlığın sesine kulak vererek bakın. Savaş alanını andıran Taksim İstiklâl Caddesi fotoğraflarına, yıkık dökük dükkanlara, camlarda perde aralarına saklanmış insan burunlarına ve parmak uçlarına bakın. Ve sadece, henüz hiçbir gerçekliğini bilmediğiniz bir olaya, adeta özel bir bölgeye ve o bölgede yaşayan sivil halka yönelik darbe girişimini andıran 6-7 Eylül Olayları fotoğraflarına bakın.
Sadece bir bölgeye yönelik olmayan, ancak İstanbul’un ‘en mahalle’, ‘en sanat eserini’ andıran Eminönü’nden Kuzguncuk’a ve Şişli’ye uzanan semtlerine ve o semtlerin ‘en eskisi’, ‘en sahibi’ ve ‘en acılı’ insanlarının “yine mi” bile diyemeden evlerini terk edişlerine ve sonra o boş evlerin isyan, hınç ve linç tutkusuyla ayinimsi bir ‘kendinden geçişle’ yağmalanmasına, parçalanmasına ve evlerde sağ bulunan insanların öldürülmesine ve kadınların tecavüze uğramasına kafa yorun. Sadece gayrimüslüm, sadece başkası ve farklı olduğu için emek, insanlık ve hak gözetmeden yapılan insanlık dışı muameleye ve adeta 62’de yaşanacak Salem cadı avları misali ‘Burada ‘gavur’ var mı’ sözüyle aranan genç, yaşlı, çocuk, kadın demeden insanları ve onların yaşadığı dehşetli paniği düşünün.
6-7 Eylül olaylarını, bir Türk olarak ilk defa düşünmek ve “insanın insana ettiğinin bir benzerini doğada bulamazsın” diyerek, vicdanınızda muhasebesini yapmak ve başka bir ülkede ‘öteki/azınlık ve gayrimüslim’ olmanın ne demek olduğunu idrak etmek için bir Rum’un, Ermeni’nin ya da vicdan sahibi bir Türk’ün ağzından duymadan önce; verili öğretilerin dışında bir gerçeklik olduğuna kanaat getirerek, sadece 6-7 Eylül Olaylarının dolaysız, aracısız ve tarafsız fotoğraflarına bakın. Bir ülkenin diplomatik bir çerçevede halledemediği bir meseleyi nasıl kaba kuvetle, sayıları bayağı fazla olan ‘3-5 kişiye’, organize şiddetle hallettirme geleneğinin meşrulaştırılmış bir tarihi kanıtı olarak, ‘6-7 Eylül Olaylarının’ fotoğraflarına bakın. Bugün sadece Rum azınlığa yönelik olmadığı ve bu bölgelerde -zaten bilindiği gibi- yaşayan tüm Ermeni, Rum, Yahudi ve diğer ‘ötekilere’ yönelik hazırlanan tertipli kilise, dükkan, ev iş yeri baskınlarının yıllar sonra itiraf edilen gerçeğine siz kendiniz önce fotoğraflarla idrak ederek bakın. Öyle yapın ki, devlet tarafından her söylenilen söz Allah kelamı olarak ‘ezberlenmesin’.
Tarihi, sivil halkın değil; ‘milletini’ sürekli savaş tehlikesi atmosferinde yaşatarak gitgide militarist bir topluma dönüştürerek, bir yağma kültürü yaratmak isteyen ve bu uğurda hırsızlığı ve hem hakka hem kadına tecavüzü meşru sayan ‘milli burjuvazi’ ideologlarının yazdığı bu ülkenin yöneticilerinin pervasız itiraflarının ağırlığı altında ezilmeyin.
Etiketler: insan hakları