12/07/2018 | Yazar: Serkan K

Avrupa Trans Konseyi’nin yedincisine beyaz dominasyonu ve erişebilirlik eleştirileri damga vurdu: Konsey coğrafi ve fiziksel erişilebilirliği sağlayabildi mi? Katılımcılar ırk ve etnik köken açısından ne kadar çeşitliydi?

Avrupa Trans Konseyi’nin yedincisine beyaz dominasyonu ve erişebilirlik eleştirileri damga vurdu: Konsey coğrafi ve fiziksel erişilebilirliği sağlayabildi mi? Katılımcılar ırk ve etnik köken açısından ne kadar çeşitliydi?

28 Haziran – 1 Temmuz tarihleri arasında Transgender Europe Avrupa’nın ilk ve en büyük trans aktivist buluşması olan Avrupa Trans Konseyi’nin yedincisini Antwerp’te (Belçika) düzenledi. Yaklaşık 250 kişinin katıldığı Konsey, trans politikasının güncel konularının konuşulduğu bir alan olmasının yanı sıra trans varoluşunu da kutlar nitelikteydi. Program katılımcıların istedikleri gibi katılabilecekleri, farklı alanlarda eş zamanlı atölyelerden oluşuyordu.

Konsey’in asıl amaçlarından birisi olan yıllık genel kurul sonucunda Transgender Europe yeni yönetim kuruluna karar verdi. Yeni yönetim kurulu neredeyse her coğrafyayı ve arka planı kapsayıcı şekilde yeni üyelere sahip oldu. Yeni eş başkanlar Dinah Bons ve Clemence Zamora Cruz olarak belirlenirken; aktivist Emirhan Deniz Çelebi yönetim kurulu üyesi olarak seçildi.

Transgernder Europe: Beyaz dominasyonuna karşı yetersiz duruşumuz için özür dileriz

Irk ve etnik köken konuları Konsey’in en büyük gündemlerinden biri oldu. İlk gün etkinliklerinden “Trans Black and People of Colour”, ırk ve etnik köken temelli azınlıklar için düzenlendi. Katılımcılar etkinlikte bu yıla kadar süregelen ve bu yıl da görünür olan; nicel olarak var olan beyaz ırk dominasyonuna karşı eleştirel yorumlarda bulundu. 

Transgender Europe, süregelen bu dominasyona karşı yeterli ve kapsayıcı bir duruş sergileyemediği için özeleştiri verdi. Örgüt sözcüsü, özeleştiriye kolonyalizmin ve ırkçılığın dili olarak nitelendirdiği İngilizce’yi kullanmak zorunda oldukları için özür diledi ve gerekli çevirileri sağlamak için bu yıl önceki yıllara kıyasla daha büyük çalışma yürüttüklerini belirterek başladı. Konseyde İngilizce’den Türkçe’ye çeviri yapan üç çevirmen bulunuyordu.

Etkinlik boyu azınlıklara konuşabilecekleri alanlar açılmaya özen gösterildi. Irk ve etnik köken temelli azınlıklar hareket içerisindeki beyaz ırk dominasyonun kendilerini görünmez kıldığını belirttiler.

Katılımcılardan Dinah Bons, “Bizim hakkımızda raporlamalarınız, makaleleriniz var ama bizi tanımıyorsunuz. TGEU gibi büyük organizasyonların bizim için güvenli alanlar yaratmasını istiyorum. HIV pozitif, seks işçisi, beyaz ırk dominasyonu içinde yaşayan siyahi mülteci bir kadın olarak benim dünyayı değiştirecek gücüm yok. Ama sizin var” diyerek daha kapsayıcı bir Konsey’e ihtiyaç duyduğunu söyledi.

Konsey erişilebilir mi?

Türkiye’den yönetim kurulu üyesi seçilen Emirhan Deniz Çelebi ve Buse Kılıçkaya dahil birçok aktivist vize kısıtlamalarından dolayı konseye katılım gösteremedi. Belçika Konsolosluğu’nun ırkçı ve transfobik vize kısıtlamaları protesto edildi.

“TGEU bu aktivistlerin vize alabilmesi için yeterince uğraştı mı?”, “Katılabilenlerden de masraflarını kendileri karşılamaları beklendi. Finansal erişilebilirlik de dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi. Konseyin katılım ücreti olan 150 Euro, Türkiye’deki karşılığıyla neredeyse bir kişinin aylık gelirine eşit. TGEU, batı ekonomisinin doğudaki hayatı nasıl etkilediğinin farkında mı?”, “Finansal ilişkilenmelerin doğudaki aktivistlerin bu gibi etkinliklere katılımını ne kadar zorlaştırdığının farkında mı?”, “Dünyanın iyi fonlanan örgütlerinden birisi olan TGEU için doğu aktivistlerinin konseye katılımlarının fonlanması neden bu kadar zor?”, “TGEU ve onun gibi diğer birçok dernek zaten kazanılmış haklar için uğraşmayı bırakıp gerçek bir özveriyle kendi güvenli alanlarından çıkıp ‘tüm’ dünyada bir değişiklik yaratmak için çalışmaya başlayacak mı?” soruları sık sık tartışıldı.

Sakat translar nerede?

Konseyin en önemli gündemlerin biri de Konsey’in coğrafi erişimiyle birlikte fiziksel erişilebilirlik şartlarıydı.

Nathan Paul Young Gale “Benden sakatların en çok duyduğu sözlerden bahsetmemi istediler. Söyleyelim: ‘Gelecek sefer daha dikkatli olacağız.’ Ki bu da gelecek sefer de aynı olacağı anlamına geliyor. Eğer herkes için erişilebilir etkinlikler düzenlemek istiyorsak daha özverili olmalıyız. İnsanların bizim için bir şeyler yapmasına ihtiyacımız olduğu için insanlara kendimizi sevdirmek zorunda hissediyoruz” diyerek Konsey’in erişilebilirliğinin zayıf olduğunu belirtti.

Bedenin arzulanması ve işçiliği

Konsey’in ikinci gününde seks işçiliğine odaklanan atölyeler yapıldı. Atölyelerde seks işçiliğine yönelik trans komünite içindeki ve dışındaki ön yargılar, seks işçilerinin seks işçilerini uğrattığı ayrımcılıklar, Avrupa’daki seks işçiliğinin güncel durumu ve porno sektörü tartışıldı. Trans seks işçiliğinin bazı translar için bedeninin arzulanması ve bedenine para verilmesinden dolayı kimliğini olumlama açısından da değerli olduğunun altı çizildi.

“Evimden çıktığım andan itibaren”

“Evimden çıktığım andan itibaren başıma bir şey gelmesinden korkmamak nasıl bir his? Evimden çıktığım andan itibaren başıma bir şey gelmemesi nasıl bir şey? Evimden çıktığım andan itibaren rahatsız edilmemek nasıl bir şey? Evimden çıktığım andan itibaren nesneleştirilmemek nasıl bir şey? Evimden çıktığım andan itibaren cinsiyet atanmamış olmak nasıl bir şey? Evimden çıktığım andan itibaren cinsiyet normlarınızın zorladığı şekilde davranmamak nasıl bir şey? Kendi bedenim üzerinde söz sahibi olabilmek nasıl bir şey? Bedenimin ötesinde bir benliğe sahip olmak nasıl bir şey?” (Alok V. Menon’un performansından)

Solda Alok V. Menon, sağda Travis Alabanza

Konseyin en ilgi göreni etkinliklerinden biri de non-conforming sanatçı Alok V. Menon ve Travis Alabanza’nın performansıydı. Sanatçılar kendi yazdıkları şiirleri okuyarak güncel LGBTİ+ ajandası ile ilgili dramatik monologlar sergilediler.


Etiketler: insan hakları
İstihdam