15/04/2016 | Yazar: Kaos GL

Sinem, Lezbiyen Biseksüel Feministler’e açılmanın bir yanılsama olan beton kalıpları yıkış sürecini yazdı.

Açılmanın leksikolojik incelemesi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sinem, Lezbiyen Biseksüel Feministler'e açılmanın bir yanılsama olan beton kalıpları yıkış sürecini yazdı.

Açılmak, kapının açılması, zihnin açılması, perdenin açılması, gökyüzünün açılması, gözün dünyaya açılması, zambakların açılması, sesin açılması, kozanın açılması…

Gündeliğimize yer etmiş ve sıkça kullanılan açılmak kelimesi hangi kullanım alanında ya da biçiminde olursa olsun, başka çağrışımları olan kullanım şekilleri varsa ben bilmiyorum, içinde gizlenmiş, kapalı bir şeyin gelişmişliği (gelişmek burada Turgut Uyar´ın “hızla gelişecek kalbimiz kalbimiz hızla”sındaki gelişmek gibi), olmuşluğu ve kendini dünyaya “açması”, göstermesi, var olması, ya da örtülmüş gizlenmiş “korunmuş” bir şeyin açığa çıkması gibi çağrışımları barındırıyor. (Korunmak ifadesi burada tam da ailenin koruyuculuğu ya da toplumsal normların, devletin koruyuculugu vs. gibi çağrışımları olduğundan yanlış olabilir. Zira “Biz seni korumak istedik” / “Biz onu korumak istedik” gibi cümlelerin ailenin ya da otorite sahibi kimselerin söz konusu “açılmış” kişiye her türlü müdahalesi ya da zararını meşrulaştırma aracı olarak kullanıldığına sıkça şahit oluyoruz.)

Bu durumda korunmak yerine muhafaza edilmek ifadesi üzerinden devam edersek, açılmak aynı zamanda perdenin açılması, gökyüzünün açılması gibi kullanımlarında mesela, kapalı kalmış, muhafaza edilmiş bir şeyin açığa çıkması, kendini göstermesi, dışarıyla, kendisi dışında olanla bağlantı kurması olarak yorumlanabilir. Kozanın açılması, sesin açılması gibi kullanımlarında, kapalı tutulan muhafaza edilen şeyin nefes alması, kozadan kurtulmak, çıkmak, dışarı çıkmak, sokağa çıkmak, sesin uykudan çıkması, duyulur ve net olması… Bu tanımlamalar ya da çağrışımlar böyle uzatılabilir.

Ancak “aileme açıldım”, “kendime açıldım” gibi ifadelerin devrimsel anlamı ve meydan okuyuculuğu açılmak kelimesinin bu çağrışımları göz önünde tutularak çok daha net kavranabilir. Ki ailenin kapalı kapıları içinde, kolun kırıldığı yenin içinde kaldığı, kendi içinde her türlü ayrıksılık yok sayılarak düzenlenmiş, kuralları belirlenmiş, yöneticisi ya da yönetim esasları birileri tarafından belirlenmiş bir yapıda, yani mikro ya da makro düzlemde, açılmak, önce kendine açılmak, “kendinin üzerinde kabuklaşmış katmanı yırtmak ve dışarı çıkmak”, sonra “ailenin, yuvanın kalın, su geçirmez ses geçirmez duvarlarını yıkmak”, sonra da “toplumun beton beton normlarına aralıksız bir şekilde çekiç vurmak ve yarıklar açmak, çatlatmak, delmek, yeni yollar açmak” demektir.

Bu kapalı, istikrarı ve birliği beklenen, amaçlanan yapılar bunca baskınken, açılmak, katmanlı bir süreci, bir betona demire ya da kemikleşmiş herhangi bir şeye her gün aralıksız olarak darbe vurmak olarak tanımlanabilir. Eşcinsel olarak önce kendine açılmak, sonra eşcinsel olarak aileye açılmak demek, önce kendi içine, sana ne zaman dahil olduğunu, ne zaman içerin olduğunu hatırlamadığın, ailenin, dünyanın, dilinin, duygularının etraflıca bir sorgusuna girmek demektir. Bu kaybedilmiş bir şeyin, ancak çok önemli hayati önemi olan bir şeyin delice aranışı gibi bir duygu uyandırır, koca bir odanın dopdolu bir arka odanın her şeyinin altını üstüne getirip orada bir şey olduğunu sezmek ancak buna dair herhangi somut bir işaretin olmaması, iki kadının el ele tutuşmasının mesela bir arzu barındırabileceği ihtimalinden fersah fersah uzakta olmak, ancak halihazırda her şeyi altüst edip onu bulma, gün ışığına çıkarma açma arzusunun o kadar güçlü olması ki, o arka odanın duvarlarının yıkılmasına kadar varılması…

Sonra bu yıkımda fark edilir ki, bu arayışta, o duvarlar aslında o kadar da sıkı ve yıkılmaz değil ve bu odalar aslında sabit değil, birileri tarafından yapılmış, sonra kendi odalarını kendi kendine yeniden taş taş üstüne kurma süreci baslar. Bu duvarların, üzerine beton dökülmüşlük, şekillendirilmişlik; kadın olarak yaratılmışlık, heteroseksüel demeye bile gerek yok kadın olarak deyince zaten heteroseksüel olarak yaratılmış olduğunun ön kabulünü taşıyor olmak, bütün bunların ve bu gibi betonsu kalıpların bir yanılsama olduğu, yıkılır ve yeniden inşa edilir oldukları idrak edilir.

Sonra sıra gelir ailenin kalın su geçirmez ses geçirmez duvarlarına. Her şey tıkırında gidiyor gibiyken gaipten sesler gelmeye başlar, kızımız kızlığını unutmuş eline almış koca çekici sürekli bir duvara vuruyor, toz duman, aile önce sadece bu sesi ya da vuruşun gücünü hisseder, bir de açılan deliklerden içeri giren havayı, aileye bir virüs girmiş etkisi yaratan ses ve hava. Ailenin bütün hücreleri bu “virüsü” atmak yok etmek için seferber olurlar. Hayıt tohumu al çayını iç senin hormonlarında sorun var, hayır sen bana aitsin ama sapıklık bana ait değil dolayısıyla bu sana da ait olamaz, sen eşcinsel değilsin hastasın depresyona girdin, seni eve kapatırım gün yüzü göremezsin eğitim hayatın biter, ölümümüze neden olacaksın, kanser olsan kanser oldu derdik, evlenmek zorunda değilsin, seni silerim ayağına diken olurum gibi “caydırmaya”, “kurtarmaya” yönelik girişimler dallanıp budaklanır. Bu hücreler o virüs gibi algılanan şeyle yıllarca yaşamış hatta onu dünyaya getirmiş bu hücreler, bu virüsün bir yanılsama olduğunu idrak edemezler, yani onun bir virüs olmadığını, o bünyeyi yapıyı oluşturan bir parça olduğunu, direnç gösterilmesi gereken bir şey olmadığını göremezler.

Hakaret, tehdit, vicdan azabı yaratma çabası, hatta nefret cinayetine kadar da gidebilir ancak gitmediyse biz öldürmüyoruz ama bari kendi kendini öldürse dileğinin aktüel bir şekilde gündeliğe sızması ve bir tarafta eve virüs girdiği yanılsamasından çıkamayan aile bireyleri, diğer tarafta elinde çekiç her gün kırması gereken duvarlara vuran aklını kaçırmamak için ne yapacağını şaşıran ‘açılmış’ olan kişi…

Açılmanın işte bu tanımı, katman katman duvarlara aralıksız olarak vurmak, bu sıraladığım birçok diyalog dışında, aile dışında da şu şekillerde vücut bulabilir: Dindar ve mahrem duygusu kemikleşmiş gibi görünen bir erkek “arkadaş” az önce lezbiyen olduğunu söylemiş olan yani açılmış olan arkadaşına der ki, “Ben anlamıyorum yani bir kadınla sevişirken nasıl zevk alabiliyorsun nasıl sevişiyorsun yani. Kolda bir ağrı olur bir an için çekici nereye nasıl vursa bilemez insan, o korkunç suretinde bu “arkadaşın”, kendi ailesinin, ülkesinin, toplumunun ve hatta bütün dünyanın ikiyüzlülüğünü, ikili ahlak anlayışını görür, bir an delice yorgun ve umutsuz hissedip yeniden duvara bangır bangır vurmaya devam eder, karşı argümanlar üreterek, aslında görmek istemediği bu yüze bakarak orada annesini babasını kardeşini komşusunu patronunu görerek, hepsinin gözlerinin içine baka baka, karşı argümanlarını sıralar bir umut. İşte bütün bu daimi mücadele halinde, içinde çocuksu pür neşenin bir yani hep kırık olsa da, dünyaya göğüs gerip, aynı şeyleri yasamış ya da yaşamakta olan, aynı duvarları kırmaya çalışan dostlarla, yoldaşlarla omuz omuza, koca bir kahkaha atılır, hep birlikte, hep bir ağızdan.

Açılmanın bir yan anlamı da “hep birlikte karnından kocaman bir kahkaha atmak”tır.

Lezbiyen Biseksüel Feministler'in internet sitesine buradan ulaşabilirsiniz.


Etiketler: kadın
İstihdam