06/03/2007 | Yazar: Kaos GL

Gazeteci Oral Çalışlar, British Council ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ortaklaşa düzenlediği "Kadınların ve Cinsel Eğilimleri Farklı Olan Grupların Medyada Temsiline Yönelik İlke Geliştirme Toplantısı’ndan izlenimlerini yazıyor.

Gazeteci Oral Çalışlar, British Council ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ortaklaşa düzenlediği "Kadınların ve Cinsel Eğilimleri Farklı Olan Grupların Medyada Temsiline Yönelik İlke Geliştirme Toplantısı’ndan izlenimlerini yazıyor.

KAOS GL

Oral Çalışlar

Bir erkek meslektaşımız anlamaz bir şekilde sordu: "Neden 'adam etmek' sözcüğüne karşı çıkılıyor anlamadım. Bunun cinsiyetçi bir yaklaşım olduğu bana doğru gelmiyor." British Council ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ortaklaşa düzenlediği "Kadınların ve Cinsel Eğilimleri Farklı Olan Grupların Medyada Temsiline Yönelik İlke Geliştirme Toplantısı’nda bu sorunun sorulması, bu itirazın dile getirilmesi, toplantıya katılanların çoğu tarafından biraz gülümsemeyle karşılandı. Bu konuların çoktan aşıldığı düşünülüyordu.

Sanki başa dönülmüş gibi bir ruh haline girdik.

Bu toplantıya BBC'nin tanınmış isimlerinden içişleri ve hukuk muhabiri Margaret Gilmore'un katılması toplantıyı cazip hale getirmişti. Gilmore, İngiltere'de son yıllarda cinsel ayrımcılığın olumlu yönde önemli bir değişime uğradığını ve kadınlar, eşcinseller konusundaki dışlayıcı dilin büyük ölçüde geriletildiğini anlattı. Tabii yine de erkek egemenliğiyle ilgili sorunlar sürüyordu.

Örneğin bir ulusal gazete, değişik medya kurumlarındaki ücretleri sormuştu ve BBC gibi bu konuda çok duyarlı olan kurumda bile erkeklerin kadınlardan daha fazla maaş aldığı ortaya çıkmıştı. Gilmore, BBC'de kadın çalışanların yanında, gey ve lezbiyenlerin de kendi kimliklerini açıklayarak çalıştıklarını ve etkili görevler üstlenebildiklerini belirtti.

Toplantının konuşmacılarından birisi de dünya çapında insan hakları aktivistlerinden Kürşad Kahramanoğlu'ydu. Kahramanoğlu, uzun yıllar Uluslararası Gey ve Lezbiyenler Birliği'nin (ILGA) Genel Sekreterliği'ni yapmıştı. İngiltere'de uluslararası bir toplantıya Libya'dan bir katılımcı çağrılmıştı. Sonrasını Kahramanoğlu şöyle anlattı: "Sırf Kaddafi'nin akrabası olduğu ve dil bildiği için katılan kadın katılımcı, konuşmaların içinde 'gey' ve 'lezbiyen' sözcükleri geçtikçe kahkahalar atıyordu. Bu kadının kahkahaları nedeniyle toplantıyı yürütmek mümkün olmuyordu. Sonunda bir yerde durduk, 'sonuna kadar gülün de öyle başlayalım' dedik."

Toplantının konuşmacılarından Doçent Dr. Mine Gencel Bek, gazetelerin kadın cinselli¬ğini kullanma biçimine ilişkin hak ihlallerine dikkat çekti. Bu arada BİA (Bağımsız İletişim Ağı)'nın IPS'nin (Uluslararası Basın Hiz¬metleri) kitabından yola çıkarak gazeteciler için hazırladığı Cins Bakış Sözlüğü'nden bazı bölümleri aktardı. Sorunlu sözcüklerin bazıları şunlardı: 'Adam etmek', 'adam gibi', 'adam kayırmak', 'adam olmak', 'insanoğlu', 'işa¬damı', 'işe adam almak', 'kadın sürücü', 'kız almak', 'kız gibi', 'kız oğlan kız', 'kızlık soyadı', 'sevici'.

IPS bu kelimelere seçenek olarak düşünülen kelimelerden de söz etmişti. İşte tam bu noktada bir erkek gazeteci, "Böyle gidersek dili kurulaştırırız ve kısırlaştırırız" diye itiraz etti. Aslında belki de bu itirazla ilk kez yüz yüze geliyoruz. Buna benzer itirazlarla yıllar önce ben de karşılaştığımda da benzer bir tepki gösterdiğimi hatırlıyorum.

Demek ki daha çok çabala¬mamız gerekiyor.

Bu buluşma sırasında da gör¬düm ki, cinsiyet ayrımcılığı konusu medyanın gündeminde önemini koruyor. Geçmişe göre, Türkiye'de de dünyada da çok mesafe alınmıştı. Kadınlar, eşcinseller daha görünür hale gelmişti. Kendilerini daha fazla ifade edebiliyorlardı.

Ancak sorunlar varlığını sürdürüyordu. Erkek egemen söylemden kurtulmak o kadar da kolay değildi. Medyanın üst noktalarında erkeklerin ezici üstünlüğü kendini hissettirmeye devam ediyordu.

Toplantıda bir başka örnek de çok çarpıcıydı. Akademik dünyada çalışan bir kadın konuşmacı kendi yaşadığı acı tecrübeyi şöyle anlatmıştı: "Gazeteci ol¬mak istiyordum. Bu amaçla bir gazeteye başvurdum. Stajyer olarak kabul edildim. Yanında çalışacağım erkek yönetici bana iki talimatı olduğunu söyledi. ‘İngilizce biliyorsun. Oradan tercümeler yapacaksın.' Olur dedim. İkinci talimatı ise şuydu: 'Arşive ineceksin. Oradan çıplak kadın fotoğrafları bulacaksın ve bunların altına öyküler uydurup yazacaksın.' Bunu da kabul ettim. Ancak zamanla bu yaptığım iş nedeniyle çıldıracak noktaya geldim ve gazeteci olmaktan vazgeçtim."

Çok sayıda gazetecinin katıldığı toplantı, cinsiyetçilik konusunda daha duyarlı olunması temennisiyle sona erdi.

Kaynak: Cumhuriyet, 25 Şubat 2007


Etiketler: medya
nefret