24/05/2012 | Yazar: Kaos GL

Mülteci ve sığınmacıların, lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin haklarının yasada güvencesiz olmaya devam ettiğine vurgu yapılan raporda, kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekildi.

Uluslararası Af Örgütü, insan hakları ihlallerini kapsayan yıllık raporunu açıkladı. Rapor, ulusal ve uluslararası düzeyde liderlerin insan haklarını nasıl koruyamadıklarına dikkat çekerken, 2011 yılının çalkantılı, milyonlarca insanın özgürlük, adalet ve onurunu talep etmek için sokaklara döküldüğü belirtiliyor.

Raporun Türkiye ile ilgili kısmında, söz verilen anayasal ve diğer yasal düzenlemelerin gerçekleşmediği belirtilerken, aksine, ifade özgürlüğü hakkının tehdit edildiği ve göstericilerin artan polis şiddetiyle karşılaştığı vurgulandı. Kusurlu "terörle mücadele" yasaları kapsamında yapılan binlerce kovuşturmanın adil yargılama standartlarını yakalayamadığına işaret edilen raporda, bombalı saldırıların sivillerin yaşamına mal olduğu, adalet sisteminde vicdani ret hakkının tanınması ya da çocuk haklarının korunması konularında hiçbir ilerleme kaydedilmediği belirtildi.

Mülteci ve sığınmacıların, lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylerin haklarının yasada güvencesiz olmaya devam ettiğine vurgu yapılan raporda, kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekildi. 

Raporda, PKK ile TSK arasında silahlı çatışmaların arttığı belirtilerek, "Ekim ayında, Kuzey Irak’a, PKK üslerini hedef alan ve yüzlerce sivili köylerinden göçe zorlayan büyük askeri müdahaleler yapıldı. Aralık ayında, Türk savaş uçağı, Irak sınırı yakınlarındaki Uludere ilçesini bombaladığında, büyük çoğunluğu çocuk olan 34 sivil öldürüldü. Ekim ayında, Van’daki depremde 600’den fazla insan öldü. Yetkililer, binlerce evsiz insanı dondurucu koşullarda bırakan krize yavaş cevap verdikleri için eleştirildi" diye kaydedildi. 

İfade özgürlüğü

Raporda, bireylerin ifade özgürlüğü hakkını tehdit eden çok sayıda dava açıldığı, özellikle, eleştirel gazeteciler, Kürt siyasal aktivistler ve diğer kişi ve grupların Kürtlerin durumu hakkında konuştuklarında ya da silahlı kuvvetleri eleştirdiklerinde haklarında haksız davalar açılmasını göze aldıkları vurgulandı. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasının ifade özgürlüğü ihlaline örnek olarak verilen raporda, Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu’nun aralarında bulunduğu operasyonlara dikkat çekilerek, "Siyaset Akademisi etkinliklerine katılımları ve kendi yayımcılık ve akademik çalışmaları konusunda sorgulandı. Kasım ve Aralık aylarında yapılan sonraki tutuklama dalgalarında 37 avukat ve 36 gazeteci KCK üyeliği şüphesiyle gözaltına alındı. Yıl sonunda hala tutukluydular" denildi.

İşkence ve kötü muamele

Özellikle Haziran ayındaki genel seçimler öncesi ve sonrasındaki eylemlerde, gösteriler sırasında polisin düzenli olarak aşırı güç kullandığı belirtilen raporda, birçok durumda, eylemler polis müdahalesinin ve biber gazı, tazyikli su fışkırtma aracı ve plastik mermi kullanımının ardından şiddetli bir hale geldiği, çoğu olayda, emniyet görevlilerinin göstericileri copla dövdüğünün belgelediği vurgulandı. Askerde yaşamını yitirenlere de yer verilen raporda, Kıbrıs’ta askeri cezaevinde işkence sonucu yaşamını yitiren Uğur Kantar örneği verildi. 

Cezasızlık

Devlet görevlileri tarafından yapıldığı iddia edilen insan hakları ihlalleri hakkında yapılan soruşturmaların etkisiz kaldığı, açılan ceza davalarında sorumluları adalet karşısına çıkarma ihtimalinin gerçekten uzak kaldığı belirtilen raporda, Hrant Dink soruşturmasına dikkat çekildi. Albay Ali Öz ve başka yedi askeri personelin Hrant Dink’i öldürmek için hazırlanan komplo hakkındaki bilgiyi iletme konusunda ihmalkar davrandıkları için suçlandığı, Çocuk Mahkemesi’nin Ogün Samast’ı Hrant Dink’i öldürmekten suçlu bulmasına rağmen, devlet görevlilerinin de danışıklı dövüş yapması dahil olmak üzere, cinayetle ilgili tüm durumların araştırılıp araştırılmadığı konusunun belirsiz kaldığı belirtildi. 


Raporda, ceza verilmeyen olaylara ilişkin şu örneklere yer verildi: "Geçen yıl Ağustos ayında Irak’ın Kürdistan bölgesinde, bir Türk savaş uçağının bombalaması sonucu ölen 7 kişilik bir ailenin ölümlerine dair bir kamu soruşturması açılmadı. O sırada bölgedeki PKK üslerine hava saldırısı yapılıyordu. Engin Çeber’in Ekim 2008’de gözaltında ölmesinin ardından cezaevi gardiyanlarını ve diğer devlet görevlilerinin suçlu bulunduğu ezber bozan karar, dava usulüne dair sebeplerden ötürü Yargıtay tarafından reddedildi. 2007’de Nijeryalı sığınmacı Festus Okey’in akrabalarının davaya müdahil olmak için yaptığı başvuruyu Türkiye yasalarına dayanarak reddedildi. Aralık ayında, yerel bir mahkeme, 2009’da bir çocuk göstericinin kafasına defalarca tüfeğin dipçiğiyle vururken görüntülenen bir polis memuruna ceza vermedi. 14 yaşındaki S.T.’nin saldırı sonrası kafatası kırıldı ve altı gün yoğun bakımda kaldı. Mahkeme, yaralanmasının kaza sonucu oluştuğunu ve ’bölgedeki koşullardan’ kaynaklandığını öne sürerek ceza indirimi yaptı. 

Adil olmayan yargılamalar

Fazlasıyla geniş ve belirsiz terörle mücadele kanunları kapsamında, büyük çoğunluğu terör örgütü üyeliği iddiasıyla olmak üzere yıl boyunca binlerce dava açıldı ve hükümler daha fazla hak ihlallerine yol açtı. Hakkında dava açılanların birçoğu aralarında öğrencilerin, gazetecilerin, yazarların, avukatların ve akademisyenlerin bulunduğu siyasi aktivistlerdi. Savcılar düzenli olarak ifade özgürlüğü hakkı ve diğer uluslararası düzlemde güvenceye alınmış hakların korumasındaki hareketlere ilişkin şüphelileri sorguladı. Diğer kusurlu yürütmeler arasında uzatılmış mahkeme öncesi tutukluluk da bulunuyor. Bu gözaltılar esnasında da dosyaya erişimi engelleyen gizlilik emirleri nedeniyle, savunma avukatlarının müvekkilleri hakkındaki kanıtları incelemeleri ya da müvekkillerinin gözaltında tutulmalarının yasallığına itiraz etmeleri engellendi."

Çocuk hakları

Terörle Mücadele Yasası kapsamında çocuklara karşı dava açılmaya devam ettiği belirtilen raporda, birçoğunun Çocuk Şube Müdürlüğü’ne gönderilmeden önce yetişkinler için olan polis gözetiminde tutulduğu vurgulandı. 

Kadına yönelik şiddet 

Türkiye’nin Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni imzaladığı belirtilen raporda, "Ancak, önleyici iç mekanizmalar ne yazık ki yetersiz kaldı ve sığınakların sayısı iç hukukun gerektirdiği sayının oldukça altındaydı. Ekim ayında, Yargıtay, fuhuş yapması için satılan 12 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz etmekle suçlanan 26 erkeğin ceza indirimini, kızın kendi rızasıyla cinsel ilişkiye girdiği gerekçesiyle onayladı" diye kaydedildi.


Etiketler: insan hakları
İstihdam