08/04/2013 | Yazar: Oya Yakamoz

Nasıl olurdu da bir kadın onların bu dehşetle harmanlanmış sistemlerini böyle un ufak edebilirdi?

Ahlâkınızı Amayım! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Her şey 19 yaşındaki  Tunuslu Amina Tyler’ın 20 Mart’ta vücuduna yazdığı "bedenim bana aittir, ve bu hiç kimsenin namus kaynağı değildir" mesajlı fotoğrafını Facebook’a koymasıyla başladı. Amina’nın Arapça olarak bedenine yazdığı bu devrimci mesajlardan bir ikincisi de "Ahlâkınızı amayım" şeklindeydi. FEMEN’in herhangi bir üyelik bağıyla bağlı olmayan tüm kadınların fotoğraf yüklemesi adına açtığı sayfaya bu fotoğrafı yükleyen ama kendisi de hâlihazırda bir FEMEN aktivisti olan Amina belki de ilk sansürü Facebook yönetiminden görmüştü.
 
Bildiğiniz gibi sanal zabıta kurumu Facebook, kadınların memeleri açık bir şekilde verdiği fotoğraflarda eğer meme ucu gözüküyorsa direkt sansürlüyor, eğer bu da söz konusu değilse fotoğrafı siliyor ve sayfaya ihtar veriyor. Fotoğrafın anında silinmesinin ardından FEMEN’in Tunus koluna ait bu sayfa da bir İslamcı hacker grubu tarafından hack’lendi. Kadın bedenine olan korkularıysa yine hack’ledikleri anda yazdıkları kısa yazılarla ortaya çıkıyordu: “Allah’a şükürler olsun bu ahlâksız sayfayı hack’ledik, en hayırlısı bu oldu,”, "İnşallah bu pislikler Tunus’tan yok olacak."
 
Korku o kadar büyüktü ki içinde şiddet, ölüm, vahşet tüm bu paketler bir arada geliyordu. Kendilerine biat edilmesine yıllardan beri alışmış olan bu erkil hayatlar, itaat etmeye karşı çıkan bir birey karşısında zavallı dünyalarının bir anda kristalize olduğunu gördü. Panikledi. Hâlbuki şimdiye kadar yazdıkları fermanların eksiksiz adrese ulaştığını sanıyorlardı. Ama bu sefer öyle olmamıştı. Bir kişi, sadece bir kişi bile bu aciz ruhları tedirgin etmeye çoktan yetti.
 
“Faaliyetleri Bulaşıcı Olabilir, İzole Edilmeli!”
Assabah gazetesine konuşan Tunus’un önde gelen İslami liderlerinden Adel Almi, bu kadın İslam hukukuna göre 80 ila 100 kırbaç arasında bir cezayı hak ediyor ama yaptığı eylemin büyüklüğü göz önüne alındığında ölüm cezasına çarptırılmalı diye salık veriyordu hükümete.
 
O da nesi? Ölüm konuşursa hayat susardı. Susma, kadınların sesinin bastırılmasıydı. Bir kadın dünyadaki tüm kadınların evrensel sesiydi bu durumda. Çünkü ahlâk dünyadaki tüm kadınlara giydirilmek istenen yaldızlı kaftandı. Neden yaldızlı? Dış hayatta normal insana da allı pullu, süslü gösterilmek istenen bir konuydu çünkü ahlâk. Yapay erkeklik mefhumunu "koruma" sosuna bandırıp kadınların üstüne yama etmek cinsiyet mühendislerinin sanki yegâne göreviydi. İşte bir kadın tüm bu ırz, namus, edep batağında saplanıp kalan hayatı zehir eden gaddarları hepten o bataklığa batırmıştı. Yine o bataklıkta çırpınanlarda biri şöyle diyordu:
 
"Onun faaliyetleri bulaşıcı olabilir ve bu diğer kadınlara ilham kaynağı olabilir. Bu yüzden onun toplumdan izole edilmesi lazım.” (Al-Jamia///Al-Li-Wassatia Tawia Wal-Islah)
 
Titriyorlardı. İşte alabildiğine titriyorlardı. Ruhları. Bedenleri. Kalpleri. Nasıl olurdu da bir kadın onların bu dehşetle harmanlanmış sistemlerini böyle un ufak edebilirdi? Toplumlarına Amina’nın recm cezasına çarptırılma fikrine dair şırıngayı batırana dek epey süre geçerdi. Kim, nasıl beklenebilirdi? Zaman aleyhlerine işliyordu. Onun sesinin kesilmesi lazımdı.
 
Bir çocuğun gelişiminde anne ve baba figürlerini olmazsa olmaz olarak dayatan bu ataerkil anlayışın nobranları şimdiye dek aileyi "sahip çıkar, her kötü durumda, aleyhe bile düşünseler kol kanat gerer, gözetir" diye anlatmışlardı. Beklenen yine oydu belki de. Peki, öyle mi oldu? Koca bir hayır. "Emir demiri keser. İktidar daha küçük iktidarı yutar," şeklinde bu sefer düzen işlemişti. Özetle, aile bu olaylar ışığında Amina’yı evlatlıktan reddetti. Yani bir dizi destek, dayanışma gibi insanî ilişkileri de içeriyordu bu. Hâl böyle olunca polis daha fazla vakit geçmeden Amina’yı Tunus’ta yeri belirsiz bir psikiyatri kliniğine yatırdı.
 
Neden daha fazla geçmeden? Amina bu olaydan hemen sonra bir gazeteye verdiği röportajda bu görselleri internete koyma amacından bahsederken bunlarla Tunuslu kadınların sesi olmak istediğini ve kadınlara uygulanan baskıya karşı başkaldırmaları gerektiğini kaydetti.
 
İşte bundan dolayı Ortadoğu’daki kara düşünceli habis odaklar Amina’nın özgürlüğüne derhal set çektiler. Sesini bir anda kıstılar. Bir süre sonra da Amina’nın akıbeti hakkında hiçbir haber alınamadı ve halen de alınamamakta.
 
Uluslararası Üstsüz Cihat Günü
Bu ses kısılabilir miydi? Bir kadının alegorik olarak bedenine yansıttığı çığlığını öte taraftan kimse duymayacak mıydı?
 
Bu sorular cevaplarını anında pratiğe yansımış eylemlerle buldu.
 
Femen’in başta Avrupa ve Amerika’daki dayanışma atağı dünyanın tüm coğrafyalarına yayılmakta gecikmedi. Kurulan bir dizi yeni grup aracılığıyla bağlantılar kuruldu ve change.org sitesinde birçok dilde kaleme aldıkları çağrı metnine sanal imza atmaları için tüm dünyayı göreve çağırdı. Richard Dawkins başta olmak üzere birçok entelektüel isim de bu imza kampanyasına desteklerini ilettiler. O dilekçelerinde Tunus Başbakanına da çağrı ilettiler, Tunus İnsan Hakları Derneği’nden, ABD’deki sivil toplum örgütlerine kadar. Sadece internetle sınırlı kalmadılar ve 4 Nisan 2013 gününü dünya çapında "Uluslararası Üstsüz Cihat Günü" ilan ettiler. Sonuçta kadın bedenini tahakküm altına alan varlıklar sürekli "cihat, din, İslam hukuku" gibi aygıtların arkasına sığınıyordu. Cihat kelimesini de bu günde ortaya çıkaracaklardı.
 
4 Nisan 2013 günü gelip çattığında tüm dünyadaki FEMEN aktivistleri ve Amina Tyler destekçileri Tunus elçilikleri olmak üzere çeşitli tapınma merkezlerini özellikle cami önlerini eylem alanı olarak belirlediler. Bu alanlardan biri de Berlin’deki bir cami avlusu ve önüydü. FEMEN aktivistleri kadını baskılayan odaklara karşı yine tek vücut oldular ve seslerini tüm dünyaya ulaştırdılar. Bu seslerden biri de Alexandra Shevchenko adlı Femen eylemcisi kadındı. Eylem zamanı alanda çekilen bir videonun son kısmındaki bir sözü belki de Amina bazında kadınları buhran ortamına, kadınların adalet hareketine ket vurmak isteyenlerin sistemini adeta paramparça etme niteliği taşıyordu:
 
"Our boobs will be stronger than their stones."
 
"Memelerimiz onların taşlarından daha güçlü olacaktır."
 

Bu anlamda recm sevdalılarına, Amina Tyler’ın o güzel yüreğine ve yüzüne taşları indirmek isteyen zihniyete en hakiki tondan cevap artık verildi. Ve elbette bu mücadelenin sonlandığı anlamına gelmeyecektir. Aksine o ve onun nazarında Ortadoğu, Arap ve tüm dünya coğrafyasındaki tüm kadınlar özgürleşinceye kadar aktivist hareket daima yeni eylemliliklere yelken açacaktır. 


Etiketler: kadın
İstihdam