26/03/2020 | Yazar: Defne Güzel

Bu yazı dizisiyle arkadaşım AIDS’li iğne ve ben sizlere başka başka bakış açıları sunacağız. İğnenin milenyum yolculuğu kaldığı yerden devam edecek ama bu sefer bir gözün değil, her gözün gördüğü konuşulacak.

AIDS’li İğne: İğneyi maşa niyetine kullanmak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Çizim: Semih Özkarakaş

Seksenlerin ortasında başlar AIDS’li iğnenin yolculuğu. Dillere destan olan, yüreklere korku salan bir yolculuk... Herkes bilir elbet iğnenin hikayelerini. Herkes bir yerde bir şekilde duymuştur illaki. Yine de bilen bilmezlikten, duyan duymazlıktan gelir.

Bir korkutma aracıdır AIDS’li iğne. Gösterilen sopadır. Mahallelinin paranoyası, toplumsal hizayı sağlamanın en dehşetengiz yöntemidir. Doksanlara geldiğimizde iğne, pek bir sinema sever. Onun herhangi bir sinema koltuğunda oturup keyfine baktığından emin olabilirsiniz. Göremezsiniz, kanıtlayamazsınız ama korkular yalanı gerçek eder. İnanırsınız, yemin edebilirsiniz onun orada olduğuna. Oturtmaz sizi, içine eder iki kuruşluk film zevkinizin. Tam da lubunyaların sosyalleşme alanının sinemalar olduğu bir dönemde orada olması ne tuhaftır değil mi iğnenin? Toplum öyle düşünmüş, bize de kabul etmek düşer.

Gece olunca ışıklar söner. Müzik başlar. AIDS’li iğne bu sefer barlardadır. İçmeyi, dans etmeyi sever. Bar tuvaletlerinde görür işini. Sahi, gerçekten oralarda mıdır iğne? Yoksa birileri alkol içmemizi, dans etmemizi mi istemez? En çok hangi içkiyi sever? Şimdi iğne oralarda diye artık gidilmemeli mi barlara? Dans edilmemeli mi? Şişenin dibi görülmemeli mi? Gidilmemeli, edilmemeli, görülmemeli elbet. Alkol de kullananı da kötüdür çünkü. Tıpkı sinemadakilerin kötü olduğu gibi. Ben demiyorum, toplum öyle diyor.

Banklarda uyur AIDS’li iğne. Evinden uzakta, yatacak yeri yok malum. Seyyah olup şu alemi gezendir o. Dikkatlice bakmadan oturmamalı kimse banklara. Şişesi yanında, üzerinde eski bir palto… İyi bir çocuk olursanız belki iğnesini bile görebilirsiniz. Sahi, AIDS’li iğneden başka kim uyur banklarda? Evsizler, yersizler, yurtsuzlar. AIDS’li iğne de orada mı uyur gerçekten? Yoksa bu yatacak yeri olmayanlara dair oluşmuş sınıfsal bir nefretin kurmaca yalanı mıdır?

Milenyuma geldiğimizde işler değişir. Virüsün bile bilgisayarlara taşındığı bu dönemde doğal olarak sosyal medyanın başına geçer iğne. Yolculuğuna internet siteleri, whatsapp grupları arasında devam eder. Muz kabuğunda ülke ülke de dolaşabilir, bir şişe kolanın içinden de çıkabilir. Her an birilerinin gelen kutusuna iğnenin yolculuğuna dair bir mesaj düşebilir. İğne artık her yerdedir. Kim bilir belki bir gün bir selfie bile atabilir.

AIDS’li iğne her zaman bir köşe başındadır. Kim hizaya gelmeyense, kim ayıplanansa, kim ötekiyse onun ya yanında ya yöresindedir. Evsizlerin, eşcinsellerin, travestilerin, orospuların, alkoliklerin, bağımlıların ve daha nicelerinin zoraki arkadaşıdır. Siz arkadaş olmak istemeseniz de toplum onu sizinle arkadaş eder. Çöp çatar. Koynunuza sokar. Size siz olduğunuz için gösteremediği ya da daha fazla göstermek istediği kötülüğü iğneyi maşa niyetine kullanarak gösterir.

İğnenin meşhur bir sözü vardır. Sözünü bir not kağıdına yazmıştır ve yolculuğu boyunca o kağıdı hep yanında taşır. Söylemenin tam zamanı: GERÇEK DÜNYAYA HOŞ GELDİN. ARTIK AIDS’LİSİN!

Benim arkadaşım olur AIDS’li iğne. Bir dönemler korktuğum şimdilerde halinden anladığım, deli sanılan, kurbanları kurban etmek için kurban edilen arkadaşım. HIV ile yaşadığım için beni de kendisinin azmettiricisi sanılan arkadaşım. Oysa beş yıl önce tanıştık biz. Romantikti. Bir arabanın içinde denize karşı hem hal olduk. Yıllar boyu beraberce düştük kalktık, kurduk kurguladık, birine batmak şöyle dursun çuvaldızdık, kendimize battık. Onun hakkında atıp tuttular, benim hakkımda atıp tuttular. Toplum görevini yaptı. Biz sustuk. Sonuçta insanların ağzı torba değil ki büzesin.

Arkadaşımla ben düşündük taşındık ve yeniden bir yolculuğa çıkmaya karar verdik. Tıpkı eski günlerdeki gibi.

Bu sefer AIDS’li iğne bir yazı dizisi, bir dosya konusu olarak girecek hayatlarımıza. Bir tıkla tanıyacağız onu. Öğreneceğiz işin aslını astarını ve iğnenin yeni maceralarını. Avukatlara, hekimlere, sivil toplum kuruluşlarına, arkadaşlarına, bana, sana, devlete batacak iğne. Soracak birer birer insanların dertlerini, anlatacak kendi derdini. Bir takım merak ettiklerimiz var. HIV ile yaşayanlar statülerini paylaşmak zorunda mı? 80’lerde neler yaşandı? HIV ile yaşayanlar gerçekten var mı? HIV ile yaşayalar nasıl ayrımcılıklara maruz kalıyor? HIV ile yaşayanlar ne talep ediyor?

Bütün bu soruları ve bunlardan daha fazlasını not edeceğiz, cevaplandıracağız, yazacağız ve herkes için okunmaya bırakıyor olacağız. Bu yazı dizisiyle arkadaşım AIDS’li iğne ve ben sizlere başka başka bakış açıları, bambaşka bir bakış açısı sunacağız. İğnenin milenyum yolculuğu kaldığı yerden devam edecek ama bu sefer bir gözün değil, her gözün gördüğü konuşulacak. İğnenin masumiyetini, ahlakçı zihniyetin hinliğini konuşarak girdiğimiz bu yolda üzerinde düşünmeye değer bir cümleyle soluklanalım. Karşınızda; AIDS’li iğne!


Etiketler: insan hakları, sağlık, sağlık hakkı
nefret