29/11/2006 | Yazar: Kaos GL

Derleyen: Gay’e Efendisiz Evet! Yine Aids. Hayır! Yeni bir şey yok. Medyanın dehşet haberleri sürüyor. İnsanların vurdumduymazlığı ve sorumsuzluğu da. Türkiye’de neredeyse merakla beklenen Aids patlaması da henüz gerçekleşmedi. Ama Aids’in şakaya gelir yanının olmadığı gibi bazı şeylerin gününün ve haftasının da olmadığını Kaos GL’de baştan bu yana sık sık vurguluyoruz. Eşcinseller olarak söz konusu kaygımızın iki boyutu bulunuyor. Daha önce de altını çizdik: Aids’in tıbbi boyutunu es geçersek, ideolojik boyutuna karşı vereceğimiz mücadelede tam başarılı olamayacağımızı bilmeliyiz. Tıbbi bir durum olarak Aids’in herhangi tehlikeli bir hastalıktan farkı olmadığını, aklı başında biri kabul eder. Bununla birlikte cinsellikle de bağlantılı olan Aids, ahlakçı heteroseksist toplumda kendisine yüklenen ideolojik anlamla karşımıza bir kez daha çıkıyor. Daha doğrusu ideolojik anlamın yüklendiği Aids, tıbbi bir durum olan Aids’in önüne geçerek, onu herhangi bir hastalık olmaktan çıkartıyor ve ‘Aids’li’ye karşı ahlaki bir taarruza yol açabiliyor. Dehşet, işte bu ahlaki yaklaşımın bir sonucu olarak somutluk kazanıyor.

Derleyen: Gay’e Efendisiz


Evet! Yine Aids. Hayır! Yeni bir şey yok. Medyanın dehşet haberleri sürüyor. İnsanların vurdumduymazlığı ve sorumsuzluğu da. Türkiye’de neredeyse merakla beklenen Aids patlaması da henüz gerçekleşmedi. Ama Aids’in şakaya gelir yanının olmadığı gibi bazı şeylerin gününün ve haftasının da olmadığını Kaos GL’de baştan bu yana sık sık vurguluyoruz. Eşcinseller olarak söz konusu kaygımızın iki boyutu bulunuyor. Daha önce de altını çizdik: Aids’in tıbbi boyutunu es geçersek, ideolojik boyutuna karşı vereceğimiz mücadelede tam başarılı olamayacağımızı bilmeliyiz. Tıbbi bir durum olarak Aids’in herhangi tehlikeli bir hastalıktan farkı olmadığını, aklı başında biri kabul eder. Bununla birlikte cinsellikle de bağlantılı olan Aids, ahlakçı heteroseksist toplumda kendisine yüklenen ideolojik anlamla karşımıza bir kez daha çıkıyor. Daha doğrusu ideolojik anlamın yüklendiği Aids, tıbbi bir durum olan Aids’in önüne geçerek, onu herhangi bir hastalık olmaktan çıkartıyor ve ‘Aids’li’ye karşı ahlaki bir taarruza yol açabiliyor. Dehşet, işte bu ahlaki yaklaşımın bir sonucu olarak somutluk kazanıyor.

Artık, Aids’in bir ‘eşcinsel hastalığı’ olmadığı ve heteroseksüel kadın, erkek, çocuk herkesi kapsadığı biliniyor. Bu gerçek ortadayken eşcinsellere ve travestilere yönelik ideolojik terörde, Aids hâlâ sorumsuzca kullanılabiliyor. Geçen 10 - 15 yıl boyunca, haftalık malum dergilerin Aids’e yaklaşımları dehşet ve panik arasında bir gel-git sergiliyor. Yer yer ‘nesnel habercilik’in izlerine rastlansa da egemen ahlakçı söylemin gölgesi her seferinde karşımıza çıkabiliyor. Aktüel’in 255. sayısının ‘Aids’li travesti karın deşen Dilan!’ başlıklı kapağını görünce elimdeki haftalık dergileri taramaya karar verdim. Bulduklarımı sırayla ele alalım.

1983 yılında, 23 - 29 Mayıs tarihli, 634 sayılı ‘Yankı’ dergisi sağlık bölümünde Aids’e iki sayfa ayırmış. Başlık ise ‘Eşcinselleri Paniğe Düşüren Yeni Bir Salgın: AIDS’. Açık bir eşcinsel düşmanlığı görülmüyor yazıda. Başlık anlaşılabilir! Hastalığın ortaya çıkışının (ilk olarak 1981’de New York, Los Angeles ve San Francisco’daki eşcinsel gruplarında görülmüş) üstünden henüz bir iki yıl geçmiş. Bu arada yaklaşık yarım sayfa bir fotoğraf var : David Bovie! Evet, bizim biseksüel David kahkaha ile gülüyor. Anlaşılan Rock Hudson henüz bilinmiyor! Nokta’nın, Tempo’nun, Aktüel’in yanında pek masumane kalsa da zihniyetin öz itibariyle aynı olduğunu görmek mümkün. David Bovie’nin yanı sıra hastalığın ilerlemesinde ‘Küba Enternasyonalizmi’ de payını almış! Hastalığın Afrika kökenli olduğu düşünüldüğü için, zamanında bazı Afrika ülkelerinde görev almış Kübalı başta eğitim ve sağlık personeli kastediliyor. Burada amaç üzüm mü yemek yoksa bağcıyı mı dövmek, gerçekten birbirine karışmış. Bir kez daha Susan Sontag’ın sözünü hatırlıyor insan : ‘Aids yalnızca bir Afrika hastalığı olmakla kalsaydı, kaç milyon insan ölürse ölsün Afrika dışında çok az insanın ilgisini çekecekti.’

1985’in 20 Ekim tarihli ‘Nokta’sı, Aids’i ‘kapak’ yapmış. Benim takip edebildiğim kadarıyla, 1987’de ve 1991’de Nokta, Aids’i yeniden kapak yapacak. 1985’te nihayet beklenen gerçekleşiyor: Aids Türkiye’de ve 3 kişide Aids virüsü var! Nokta, virüs bulunan kişilerden ikisinin kadın olduğunu belirtiyor! Nokta, Türkiye’deki bu ilk Aids olayını tespit edip bilgiler topladıktan sonra Cerrah Paşa Tıp Fakültesinden Prof. Dr. Fikret Biyal ile görüşüyor! Biyal, kanda Aids virüsünün bulunmasının bu kişilerin kesin olarak hastalığa yakalandığı anlamına gelmeyeceğini yalnızca portör (taşıyıcı) da olabileceklerini belirtiyordu. Bu açıklama henüz tamamlanmadan Nokta’ya yeni bir haber ulaşıyor! Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nde tedavi altında olan bir genelev kadınında ‘yüksek pozitif değer’ tespit ediliyor! Elbette ki vurgu ‘genelev kadını’nda! ‘Artık ürkütücü gerçek bütün çıplaklığıyla ortadaydı: AIDS virüsü sınırlarımızdan girmiş, laboratuarlarımızda boy göstermişti. Çağdaş veba artık soyut bir tehlike olmaktan çıkmış, somut bir gerçeklik haline gelmişti. Dünyadan dört yıl sonra, alarm zilleri şimdi Türkiye için çalıyordu... Ee, Nokta, ‘kapak’ yapmasın da ne yapsın! Nokta, hemen bir kamuoyu araştırması yapıyor 200 kişi ile konuşuyor. 200 kişiden yalnızca yirmisi Aids’in Türkiye için bir tehlike olabileceğini söylerken, 180 kişi bunu, ülkemiz için ‘uzak’, ‘fantezi’ olarak görüyordu. 200 kişiden ancak sekizi test yaptırmaya gerek duyuyor.

Yine ‘Eşcinseller panikte’! Neyse ki devam ediyor: ‘Eşcinsellikle Aids arasında bir bağlantı yok. Dahası yalnızca eşcinsellere özgü ve hastalığın oluşumuna ortam hazırlayacak ya da yardımcı olacak bir bulguya rastlanmıyor.’ Ancak, eşcinsellerin farklı yaşam koşulları böyle bir önyargıyı beraberinde getiriyormuş!

Nokta, yazıya teknik bilgiler de eklemiş. ‘Acquired Immune Deficiency Syndrome’ yani kısa adıyla AIDS, öncelikle eşcinsellerde görülmesi üzerine GRID olarak anılmış. ‘Gay Related Immune Deficiency’ yani eşcinsellerle ilgili bağışıklık yetersizliği.

Nokta, dosya kapsamında ‘kutu’lar da hazırlamış. Bunlardan birinde sanatçı Tülay German ile yapılan mini söyleşi yer alıyor. German, o dönem yaşadığı Paris’te, sanatçı çevresinde bir söylentiden söz ediyor. Olduğu gibi aktarıyorum: ‘ABD başkanı Reagan’ın ‘Büyük Amerika’ fikrini biliyorsunuz. Bütün body-building, aerobic, sokaklarda koşma falan gibi olayların başı bu sağcı başkanın ‘Büyük Amerika’da yeni bir ırk yaratma fikrine dayanıyor. Hitler’in aryen ırkı gibi bir şey herhalde. Bay Reagan’ın eşcinselliğe ne denli karşı olduğunu biliyorsunuz. Benim çevremde söylenen şu: Eşcinsellik Eski Yunan’dan beri var. Nasıl oldu da AIDS 80’li yıllarda kendini gösterdi? Olsa olsa Bay Reagan’ın bir cowboy açık gözlülüğü! Eşcinselliğe karşı ya, Amerika’da eşcinsellik günden güne çoğalıyor ya, bunu durdurmanın en kolay yolu, Aids virüsünü meydana salıvermek eşcinsellerde o sözünü ettiğimiz paniği yaratmak... Yüzlerce, binlerce soru işareti.’

German’ın bu anlattıklarından sonra diğer noktalara geçmeden, 1987 tarihli, 18 sayılı ‘2000’e Doğru’ adlı haftalık dergiye atlıyorum. 2000’e Doğru, ‘sağlık’ bölümünde Aids’e iki sayfa ayırmış. Batı Berlin Genel Biyoloji Enstitüsü eski yöneticisi Prof. Jacob Segal’ın Aids’in kaynağına ilişkin görüşlerine yer verilmiş. Aids virüsünün Amerikan askeri amaçlı laboratuarlarda yaratıldığı oradan da dünyaya yayıldığı öne sürülüyor. Profesör J. Segal’in görüşlerinin, daha sonra Kaos GL sayfalarına aktarılacağını sanıyorum onun için burada özetlemeyeceğim. Ayrıca, 16 Şubat 1986 tarihli Cumhuriyet Dergi’nin birinci sayısında yer almış olan Hulki Aktunç’un ‘Aids ahlakımızı korur mu ?’ yazısının da aktarılacağını sandığım için ona da değinmeyeceğim.

15 Şubat 1987’de Nokta, Aids’i ‘Yüzyılın Vebası’ başlığıyla yeniden kapak yapıyor. ‘Dehşet’ havasında bir sunum söz konusu. ‘Tam bir salgın özelliği gösteren korkunç hastalık Türkiye’yi de kıskacına aldı.’ Yarı ironik bir öyküleme ile Aids’e karşı Türkiye’deki cahilliği sergiliyor. Biraz abartılı da olsa haklı olarak Kızılay’a ve sorumlulara bir yüklenme var. İlgili dönemde görülen üç Aids vakasında, yurt dışından getirilen kan ürünleri neden olarak ortaya çıkmış. Kızılay, kanın %75’ini Silahlı Kuvvetlerden sağlıyormuş. Ve dönemin Kızılay başkanı Kemal Demir, bu durumdan hareketle ‘Kanların %75’inde büyük bir emniyet vardır.’ diyor. Bu nedenle tahliller yapılmıyormuş! (Ne kafa ama!)

Nokta’nın anlattığı cahillik öykülerinden biri de çamaşır suyu muhabbeti! Karaköy Genelevi’ne belediyeden denetlemeye gelenler, bir takım sağlık tavsiyelerinde bulunmuşlar. Kadınlara söyledikleri tavsiyeler arasında, erkeklere prezervatif kullanmaları için ısrar etmeleri (yapılması gereken de bu zaten) ve temizlik sularına çamaşır suyu katmaları var! Ama çalışan kadınlar çamaşır suyuna karşı çıkmışlar. ‘Niye biz yıkanalım?’ diyorlarmış. Onlar için en doğrusu ilişki öncesi ve sonrası erkeklerin cinsel organlarını çamaşır suyuna bandırmaları’! Bu traji-komik duruma ne denir? 31 Mayıs 1996’da Türkiye Aile Planlaması Derneği’nce düzenlenen ‘HIV / AIDS Paneli’nde de benzer bir örneği konuşmacılardan bir doktor anlattı. Adam, penisini çamaşır suyuna sokmuş ve tahmin edebileceğiniz gibi organı yanmış! Bu arada panelde yeni bir şey söylenmedi; ben de zaten konuşmacıların yaklaşımını merak ettiğim için katıldım. Farklı meslek ve uzmanlık alanlarında beş konuşmacı vardı. Konuşmacıların nesnel ve özgürlükçü yaklaşımları beni had safhada şaşırttı doğrusu. Eşcinsellere ve ağır seks işçilerine yönelik ahlakçı yaklaşıma karşı durdular ve tırnak içinde ‘risk grubu’ nitelemesinin bile eleştirilebileceğini belirttiler fakat koca Tübitak salonunun yarı yarıya boş olması ve basın bölümünde medyadan kimsenin olmaması kısa vadede değişecek bir şeyin olmayacağının göstergesi gibiydi.

Nokta, prezervatif haberleri ve Aids’e karşı takınılan ahlakçı tavrın eleştirisiyle devam etmiş. Her zaman olduğu gibi dehşet rakamları sıralanmış. Nokta, son olarak Aids’in kaynağı tartışmalarına değinmiş. J. Segal’in görüşlerini aktarmış. Aids ile ilgili iki sayfalık bir soru-cevap listesi hazırlamış son olarak.

Nokta, bu ‘kapak’ kapsamında da kutular hazırlamış bunlardan biri Aids’li çocuklarla ilgili. Paris’teki Necker Çocuk Hastanesi’nin doktoruyla bir söyleşi var.

26 Nisan 1987’de Nokta, Aids’e yeniden değiniyor ve iki sayfa ayırıyor. Ama bu kez ‘ekonomi’ sayfasında. ‘Aids’in Ekonomisi’ başlığı ile verilen yazıda Aids’in tedavisi pahalı hastalıkların en başında yer aldığı belirtiliyor. Aids tedavisinin bütün amacı, er geç kesin olan ölümü biraz daha geciktirmek ve hastaya son nefesini mümkün olduğu kadar az acıyla verdirebilmek olarak tanımlanıyor. Aids tedavisinin korkunç maliyetini karşılamaya gücü olmayan yoksullar ne yapacak, diye soruluyor.

6 Ocak 1991’de Nokta, Aids’i bir kez daha kapak yapıyor. ‘Türkiye’de ve dünyada Aids artık herkesi tehdit ediyor.’ Heteroseksüellerin ve çocukların risk grupları arasında birinci sıraya yükseldiklerini, kapaktan veriyor. Rakamları geçersek, Nokta, dosyaya ahlakçı yaklaşımın eleştirisi ile başlıyor, doğru bir şekilde. ‘Dehşet’ yakıştırması her zamanki gibi. Nükleer tehlikeye gönderme yapılıyor ve ‘ertesi gün’, Aids tehlikesi için de kullanılıyor.

İngiltere’de bulunan, eşcinsel hareketin Aids’e karşı geliştirdiği politikalara bizzat katılan Kürşad Kahramanoğlu ile bir söyleşi yapılmış.K. Kahramanoğlu İngiltere’de Aids, dolayısıyla yükselen ahlakçı ve ırkçı tutumu ortaya koyuyor. Kahramanoğlu sözlerini şöyle bitirmiş: ‘Her virüs gibi bunun da eninde sonunda bir çaresi bulunacak. Bundan eminim. Ve birgün olanların tarihi yazılacak. Bence bu tarihin en enteresan bölümü de bir hastalığın nasıl bir ahlaki soruna dönüştürüldüğü olacak.’

İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Selim Badur’la görüşülmüş. Badur: ‘Yaygın kanının aksine Aids bir eşcinsel hastalığı değildir. ABD’de ilk olarak eşcinsel kesimlerde görüldüğü için böyle bir bağlantı kuruldu. Eşcinsellik tek başına bir faktör değil. Ancak çok sık eş değiştirme virüsün bulaşma olasılığını artırıyor. Yıllar geçtikçe Amerika’da da heteroseksüel kesimde bulaşma gittikçe çoğaldı. 85-86 yıllarında Amerika’da görülen vakaların %80’ini eşcinseller oluştururdu, şimdi bu oran %40’a düştü.’ demiş.

Tempo’dan bir Aids kapağı. 8-14 Aralık 1991’de bir araştırmayı, ‘Aids’te Doktor skandalı’ başlığı ile kapaktan veriyor. Araştırmanın sonucunda Türkiye’nin ürkütücü bir boyutta Aids cahili olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye’nin özellikle seçkin doktorlarının önemli bir kısmının Aids cahili olduğu ise kapağa çıkmış zaten. Yazı kapsamında büyük bir Freddy Mercury fotoğrafı verilmiş !

Aktüel’in kelimenin gerçek anlamında midemi bulandıran yaklaşımı karşısında, bakıyorum da sanki ‘Nokta’ daha nesnel ve ‘haber’ mantığı ile yaklaşmış gibi geldi. Eşcinselleri ve ağır seks işçilerini ‘suçlu’ gibi göstererek, kendi cahilliklerinin üstüne magazin muhabbeti ekleyen medyacı zatlar tam da sapla samanı birbirine karıştırıyorlar. Medyanın bilinen bu sorumsuzluğu yalnızca ve yalnızca varolan sorunları daha da karmaşıklaştırıyor. Başka da bir şey değiştirmiyor. Değişmeyen bir şey de başta eşcinseller ve ağır seks işçilerine yönelik ahlakçı ve ideolojik terör.

Bu durumda tekrar etmek istiyorum: Aids’in tıbbi yönünü es geçersek ideolojik boyutuna karşı vereceğimiz mücadelede tam başarılı olamayız.

Bir kez daha AIDS! Nedir, nasıl bulaşır, nasıl korunulur?

AIDS, tıp biliminde HIV adı verilen Aids virüsünün beyaz kan hücrelerine girerek hücreleri öldürmesi ve böylece vücudun doğal bağışıklığını ortadan kaldırması olarak tanımlanıyor. Virüsün vücuda girmesiyle bağışıklık sisteminin genel dengesi bozulunca, artık sistem viral, bakteriyel, paraziter saldırganlara karşı savaşamaz ve kişiyi koruyamaz duruma geliyor. Vücudun bu saldırganlara karşı savaşamaması da hastayı ölüme kadar götürüyor. Yani, insanı Aids değil, vücudun bağışıklık sistemini yıkması nedeniyle alınan bir bakteri ya da mikrop öldürüyor.

HIV virüsünün insan vücuduna girmesiyle ortaya çıkması arasındaki zaman, kişilere bağlı olarak, 2 ile 3 yıldan 10 yıla kadar değişebiliyor.

Aids’e neden olan HIV virüsü 3 yolla bulaşır:

Cinsel ilişki yolu: Virüsü taşıyan erkeğin menisi veya kadının cinsel organlarının salgıladığı sıvı aracılığı ile, her türlü cinsel ilişki sonucu, kadından erkeğe, erkekten kadına, veya erkekten erkeğe bulaşır.

Kan yolu: Virüsü taşıyan veya hastalığa yakalanmış kişilerin kanının, sağlıklı insan kanına; kan nakli, virüs bulaşmış iğne ucu, deriyi kesici ve delici aletler yolu ile bulaşır.

Anneden bebeğe: HIV virüsü taşıyan anneden virüsün; doğum öncesi, doğum ve emzirme sırasında bebeğe geçmesi, yoluyla bulaşır.

Aids ve buna neden olan HIV virüsünün bulaşma yollarını artık biliyoruz. Aids’ten korunmak, bu durumda hem çok kolaydır, hem de her sorumlu bireyin yapması gereken olgudur.

Korunmak için cinsel ilişkilerde kesinlikle prezervatif (=kondom , =kaput ) kullanılmalı. Prezervatif; meni, vajinal akıntılar ve kan gibi AIDS virüsünün bulunabileceği vücut sıvıları ile teması önler.

Damar yolu ile uyuşturucu kullanıyor iseniz enjektörünüzü kimseyle paylaşmayınız. Herhangi bir sağlık kurumunda, sizin için kullanılan iğnelerin tek kullanımlık olmasına ve aletlerin steril olmasına dikkat ediniz. Kan nakli yaptıracaksanız, test edilmiş kan kullanınız.

Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler HIV virüsü taşıdığınızdan şüpheniz varsa hamilelik gerçekleşmeden önce mutlaka bir hekime başvurmanız yerinde olur. Bu anne adayı için de olduğu kadar, baba adayı için de geçerlidir.

AIDS Virüsünün Kesinlikle Bulaşmadığı Durumlar:

Öpüşme, dokunma, okşama, el sıkma, sarılma ile,

Herkese açık yüzme havuzu, genel tuvalet, duş, saunada,

Başkalarının kullandığı tabak, bardak ve benzeri eşyalarını kullanarak, halka açık restoran ve benzeri yerlerde;

Hayvan ısırması, arı, sinek ve böcek sokması ile,

Öksürme ve hapşırma ile,

Çamaşır ve benzeri giyeceklerin ortak kullanımı ile,

Nefes, gözyaşı ve ter ile,

AIDS virüsü bulaşmaz?

Aids konusunda çalışmalar yapan uzmanlar daha çok anoloji yöntemine baş vuruyor ve Aids’e benzer bir hastalık seçip bu hastalığın nasıl yayıldığını inceliyorlar. Veba veya Tüberküloza benzemiyor çünkü solunum yolu ile geçmiyor. Frengiye benzemiyor, çünkü cinsel ilişki dışındaki yollarla da bulaşıyor. Geriye Aids hastalığını incelemede model seçilecek tek hastalık; Hepatit-B. Aids ile benzer nitelikleri ise kan yolu ile bulaşması ve uyuşturucu kullananlarda daha sık görülmesi. Aids ‘in bulaşma olasılığı Hepatit-B’den 3,5 kat daha az. Bununla birlikte Aids anal ilişki sonucu, Hepatit-B’den daha kolay bulaşıyor. Aids, insanı ölünceye dek etkiliyor ve iyileşmesi zor. Hepatit-B ise iyileşebilir bir hastalık. Bu nedenle Aids’li bir hasta ölünceye dek hastalığı bulaştırabiliyor. Hepatit-B’li bir hasta ise iyileşince normal yaşamına dönüyor ve virüs bulaştırma olasılığı ortadan kalkıyor.

Paniğe gerek yok! Sorumsuzluğun da alemi yok!


NOT: Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve HIV/AIDS Bilgi Hattı kamuoyunu aydınlatmayı amaçlıyor.

Telefon numaraları: 0.312 435 20 47, 0.312 435 20 48

Türkiye Aile Planlaması Derneği, Ataç sok. No:73/3, 06420, ANKARA

Tel: 0.312 431 83 55 - 43118 78 - 431 56 98


Kaynak: Kaos GL Dergisi, Haziran 1996, Sayı 22

Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret