30/11/2006 | Yazar: Kaos GL

Bu yazıda üzerinde durulacak konular, İslam ülkelerinin resmi yayın organlarında genelde üzerinde durulmayan konulardır. Bu nedenle, kullanılan bazı terimler okuyucu tarafından ahlakdışı olarak algılanabilir. Öte yandan, AIDS konusunda kapsamlı ve nesnel bir bilgilendirme yapabilmek için açık ve kuşkuya yer vermeyecek bir dil kullanılması kaçınılmazdır.

Bu yazıda üzerinde durulacak konular, İslam ülkelerinin resmi yayın organlarında genelde üzerinde durulmayan konulardır. Bu nedenle, kullanılan bazı terimler okuyucu tarafından ahlakdışı olarak algılanabilir. Öte yandan, AIDS konusunda kapsamlı ve nesnel bir bilgilendirme yapabilmek için açık ve kuşkuya yer vermeyecek bir dil kullanılması kaçınılmazdır.

AIDS NEDİR?

İngilizce bir kısaltma olan AIDS, bulaşma yoluyla vücut direncinin azalması sonucu ortaya çıkabilecek bir hastalık tablosunu belirleyen bir tanımdır. AIDS'in oluşmasına yol açan şart etken, HIV virüsünün bulaşmasıdır. Bu virüs, hastalıklara karşı vücutta var olan direnç yeteneğini azaltır. Böylelikle vücut, normal şartlarda kolaylıkla karşı koyabileceği enfeksiyonlara direnç gösteremez hale gelir.

HIV virüsünü kapan bir kişi, bu virüsü kaptıktan sonra da aylarca hatta yıllarca kendisini sağlıklı hissedebilir. Zamanla bu kişide zatürree ya da seyrek rastlanan kanser türleri gibi enfeksiyonlar ve hastalıklar ortaya çıkabilir. Sık sık rastlanmamakla birlikte, HIV virüsü taşıyanların merkezi sinir sisteminde de bir takım değişmeler görülebilir, ancak bunlar çok kez ciddi sorunlar yaratmaz.
Ancak, HIV virüsünün bulaşması her zaman AIDS'e yol açmaz.

HIV virüsü kapan bir kişide AIDS hastalığının ortaya çıkıp çıkmayacağı ya da bu virüsü kaptıktan ne kadar zaman sonra ortaya çıkacağı büyük bir olasılıkla örneğin stres ya da ruhsal sorunlar gibi yan etkenlere bağlıdır.

Önemli Uyarı: AIDS hastalığının belirtileri başka enfeksiyon hastalıklarında, örneğin gripte de gözlenebilir. Bu nedenle gözlenen belirtilerin bulaşma yoluyla vücut direncinin azalmasına bağlı olup olmadığı ancak bu konuda uzman bir hekim tarafından açıklığa kavuşturulabilir.

HIV VİRÜSÜ HANGİ YOLLARLA BULAŞMAZ?

HIV virüsü son derece hassas bir virüstür ve havayla temas ettiğinde kısa sürede ölür. Evlerde ve hastanelerde uygulanan alışılmış sağlık kuralları virüsü kısa sürede etkisiz hale getirmeye yeter. Gerçi HIV virüsü idrarda, dışkıda, tükürükte, terde ve gözyaşında da az miktarda bulunabilir.

Ancak bu miktar bulaşmaya yol açmayacak kadar küçük ölçüdedir. Ayrıca, tükürüğün içerdiği direnç maddeleri ek bir koruma etkisi yapar. Bugüne kadar, yukarıda sayılan salgılar yoluyla bulaşmış tek HIV virüsü olayına dahi rastlanmamıştır. Dolayısıyla el sıkışmakla, kucaklaşmakla, öpüşmekle (dudaktan dudağa öpüşmek de dahil olmak üzere), öksürmek ve hapşırmakla, HIV virüsü taşıyan ya da AIDS'li insanlarla aynı tabak, çatal, kaşık, bıçak ve bardakları ya da aynı tuvaletleri, banyo küvetlerini ve saunaları kullanmakla, bu insanlarla bir arada çalışmak ve yaşamakla ve bu insanların bakımını yapmakla HIV virüsünü kapma tehlikesi oluşmaz.

HIV VİRÜSÜ HANGİ YOLLARLA BULAŞIR?

HIV virüsü taşıyan bir insanın kanının ya da menisinin başka bir insanın dolaşım sistemine girmesiyle bulaşma olasılığı doğar. Bu sıvılar yüksek oranda virüs içerebilirler. Bu nedenle prezervatif kullanılmadan gerçekleştirilen cinsel ilişkiler en sık bulaşma nedenini oluştururlar.

Bağırsak mukozası özellikle hassas bir dokudur. Prezervatif kullanmadan arkadan girme yoluyla gerçekleştirilen cinsel birleşme (gerek iki erkek arasında, gerekse bir erkekle bir kadın arasında) son derece büyük bulaşma tehlikesi içerir.

Prezervatif kullanmadan önden girme yoluyla gerçekleştirilen cinsel birleşmelerde öncelikle erkekten kadına bulaşma söz konusu olabilir. Vajina salgısında bulaşmaya yetecek oranda HIV virüsü içerme olanağının bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu nedenle kadından erkeğe bulaşma olasılığını da göz ardı etmemek gerekir. Adet görüldüğü sırada prezervatif kullanmadan gerçekleştirilen cinsel birleşmelerde bulaşma tehlikesi artar.
Yeni bulgulara göre, erkek ya da kadın cinsel organlarına ağızla temas etmek şeklinde gerçekleştirilen cinsel ilişki yüksek oranda bulaşma tehlikesi doğurmaktadır. Ancak meninin ağza boşalması halinde, bulaşma tehlikesinin artacağı sanılmaktadır.

Uyuşturucu kullanımında aynı iğnenin birden fazla kişi tarafından paylaşılması halinde büyük oranda bulaşma tehlikesi doğar.
Hamilelik süresince ve doğum sırasında virüsün anneden bebeğe bulaşması da mümkündür.
Kan nakli sırasında ya da kan ürünlerinin kullanılması halinde (örneğin hemafoli hastalarında) ortaya çıkabilecek bulaşma olasılığı Federal Almanya'da günümüzde büyük ölçüde önlenmiştir. 1985 yılından beri tüm kan bağışlarında HIV antikor testi yapılmaktadır.

TEDAVİ OLANAKLARI VAR MIDIR?

HIV virüsünü etkisiz kılacak ya da bulaşma yoluyla vücut direncinin azalmasını tedavi edecek ilaçlar henüz yoktur. HIV virüsüne karşı koruyucu bir aşı da henüz bulunmamaktadır. Buna rağmen tıp alanında bazı gelişmeler kaydedilmektedir. AIDS hastalığıyla ilgili olarak ortaya çıkan bazı enfeksiyon hastalıkları günümüzde başarıyla tedavi edilebilmektedir.

HANGİ DURUMLARDA KORUNMAK GEREKİR?

Koruyucu önlemler almak, günümüzde HIV enfeksiyonuna karşı tek çaredir. Bugüne kadar HIV enfeksiyonuna yakalananlar ağırlıklı olarak, hemcinsleriyle cinsel ilişkiye giren erkekler ile uyuşturucu kullanan erkekler ve kadınlardır. Bu kesimlere dahil olan insanlar, bulaşma tehlikesinin bulunduğu durumlarla sık sık karşı karşıya gelebilirler.

Dikkat edilecek hususlar, erkeklerle arkadan girme şeklinde cinsel birleşmede bulunan erkeklerin mutlak surette prezervatif kullan-maları ve ağız yoluyla gerçekleşen cinsel ilişkide meninin ağza boşalmasının önlenmesidir. Ağız yoluyla gerçekleşen cinsel ilişkide de prezervatif etkili bir korunma yöntemidir. Uyuşturucu kullananların alabilecekleri en etkili önlem, daima kendine ait şırınga kullanmak ve bu şırınganın başkaları tarafından kullanılmasının önüne geçmektir.
Öte yandan, bir çok insanın da cinsel açıdan tek eşe sadık olmadıkları bir gerçektir. Sürekli bir ilişki dışında girişilen cinsel ilişkiler (önden ya da arkadan girme biçiminde), koruyucu önlem alınmaması halinde bulaşma tehlikesi yaratır.
Bu nedenle dikkat edilecek husus, sürekli ilişki içerisinde bulunan eş dışındaki kişilerle kurulan cinsel ilişkilerde, para karşılığı girişilen cinsel ilişkilerde ve HIV tehlikesinin yoğun olarak bulunduğu kesimlere dahil kişilerle kurulan cinsel ilişkilerde prezervatif kullanmak suretiyle koruma önlemi alma gerektiğidir. Bu gereklilik kişilerin cinsel tercihlerine, yani hemcinsleriyle mi yoksa karşı cinsten kişilerle mi cinsel ilişkiye girdiklerine bağlı olmaksızın göz önünde tutulmalıdır.
Arkadan girme şeklindeki cinsel birleşmede kayganlaştırıcı maddeler kullanılması yerinde olur. Ancak, kayganlaştırıcı madde olarak Nivea, vazelin ya da tereyağı gibi yağ içeren maddelerin kullanılmasından kaçınmak gerekir, çünkü bunlar prezervatifi zedeler. Yağ içermeyen kayganlaştırıcılar (örneğin Femilind ya da KY) eczanelerden alınabilir.

TEST SONUÇLARI NEYİ İFADE EDER?

Günümüzde kullanılan test yöntemleri, bir kişinin HIV virüsü bulunup bulunmadığını belirlemeye yöneliktir. Bu yöntemle virüsün kendisinin değil, vücudun kapılmış olan virüse karşı ürettiği antikorların varlığı ispatlanabilir. Başka enfeksiyonlara karşı (örneğin kızamık enfeksiyonuna karşı) vücudun ürettiği antikorlar bu enfeksiyona yol açan virüsü zararsız hale getirmeyi başarırlar. Oysa HIV antikorları, HIV virüsünü zararsız hale getiremezler.

Test sonucu, kanda antikor tespit edilmesi halinde "pozitif", antikor tespit edilmemesi halinde ise "negatif" olarak belirlenir. HIV virüsünün kapılmasıyla, vücudun bu virüse karşı test sonucu varlığı saptanabilecek nitelikte antikor üretmesi arasında aylar hatta yıllar geçebilir. Dolayısıyla, vaktinden önce uygulanan bir testin sonucu yanıltıcı olabilir. Özellikle testin "pozitif" sonuç vermesi halinde yanılgıların önüne geçmek ek testler uygulanarak bu sonucun doğruluğu kesin olarak kanıtlanmalıdır.

Doğruluğu ek testlerle de kanıtlanmış "pozitif" bir bulgu, testin uygulandığı kişinin mutlaka AIDS'e yakalanmış olduğu ya da er veya geç yakalanacağı anlamına gelmez. HIV virüsünü taşıyan kişilerin bir kısmında AIDS'in tablosunu belirleyen hastalıklar ortaya çıkmayabilir.

TEST UYGULANMASINDA NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİR?

Kendisine "test yaptırmalı mı yaptırmamalı mı?" sorusunu yönelten herkesin bilmesi gereken bir şey vardır: Test uygulanması ile HIV virüsü kapma tehlikesi ortadan kalkmış olmaz. Testin sonucunun "negatif" çıkması yalnızca, test için kan alındığı sırada kanda antikor bulunmadığı anlamına gelir. Testi uygulanıp uygulanmadığına ve sonucuna bağlı olmaksızın geçerli kural, bulaşma tehlikesinin bulunabileceği durumlarda koruyucu önlemler alınması gerektiğidir.

Önemli uyarı:

Test yaptırmak isteyenlerin mutlaka önceden konu hakkında bilgilendirilmeleri gerekir. Örneğin AİDS-Hilfe kuruluşlarında ya da Gesundheitsamtlar'da bu tür danışma hizmetleri sunulmaktadır. Bunun dışında, test sonucunun ilgili kişiye bildirilmesi de etraflı bir danışma konuşması çerçevesinde gerçekleşmelidir.

Test sonucunun "pozitif" çıkması, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na dahil olmayan ülkelerin vatandaşları için Federal Almanya'da sınır dışı edilme nedeni olabilir. (Asıl gerekçe gerçekten bu olsaydı AET'na dahil ülke vatandaşlarına da aynı durumun uygulanması gerekirdi. Ortak hukuk burada ırkçılığın gizlenmesine yarıyor.) Yalnızca bu durum bile testin anonim (ad ve adres bildirilmeden) olarak uygulanması için yeterli nedendir. AIDS-Hilfe kuruluşları, test uygulayan hangi kuruluşlarda anonimliğin kesinlikle gözetildiği konusunda bilgi verebilir ve gerektiğinde, kendilerine güvenilebilecek avukatların adreslerini sağlayabilir.

Gerek hekim muayenehanelerinde ve gerekse hastanelerde test uygulanabilmesi için, testin uygulanacağı kişinin önceden rızasının alınması şarttır.

AIDS VE TOPLUM

Yaşam tehlikesi taşıyan her hastalık korku vericidir: Bedensel çöküntü ve ölüm korkusu. AIDS ise, bunların ötesinde de bir takım korkuların doğmasına yol açar. HIV virüsünün bulaşma yolları, genelde toplumda açıkça konuşulmayan, hatta toplumun reddettiği ama buna rağmen oldukça yaygın olduğu bilinen yaşam biçimleriyle bağlantılıdır (Bu durumun bütün toplumlar için, örneğin Afrika, geçerli olmadığını görmek için diğer yazılara bakılabilir.):

Örneğin iki erkek arasındaki cinsel ilişki, sürekli bir ilişkinin dışında girişilen cinsel ilişkiler ya da uyuşturucu kullanılması gibi. Bu nedenle gerek toplum ve gerekse bireyler AIDS konusunda açmaza düşmekten kurtaramamaktadırlar kendilerini. Kesin olarak bilinen ise, HIV virüsünün ve AIDS'in Federal Almanya'daki "genel nüfus" arasındaki yaygınlığının, evvelce korkulan boyutlara ulaşmamış olduğudur. Şimdiye kadar hastalığa yakalananların çoğunu, hemcinsleriyle ilişkiye giren erkekler ile uyuşturucu kullanan kimseler oluşturmaktadır. Bunların da büyük bir kısmı hastalığı yıllarca önce, HIV virüsünün yayılma yollarının ve buna karşı alınabilecek önlemlerin henüz bilinmediği ya da bu yöndeki bilgilerin çok kısıtlı olduğu dönemde kapmışlardır.

Bulaşma tehlikesini, tüm toplum kesimleri için en aza indirebilmek yolunda, aydınlatma ve bilgilendirme etkinliklerine günümüzde de önemli bir görev düşmektedir. Bu etkinliklerin başarıya ulaşabilmesi için ise, insanların eşcinsel yaşam biçimini seçebileceklerini ya da cinsel ilişki karşılığında para sunabileceklerini kabullenmek gerekir. Ancak insanları oldukları gibi kabul etmekle, bu insanları hastalığın bulaşma yolları ve koruyucu önlemler konularında aydınlatmak mümkün olabilir. Davranış biçimleri nedeniyle toplumun dışına itilmekten ve cezalandırılmaktan korku duyan ya da HIV virüsü taşıdığı ya da AIDS hastalığına yakalandığı için çevresinin kendisini dışlamasından ve yalnızlığa mahkum etmesinden korkan insanlara aydınlatıcı bilgi ulaştırmak olanaksızdır.
Gene kabullenmemiz gereken bir konu da, HIV virüsü taşıyan ya da AIDS hastalığına yakalanmış insanların, okul arkadaşımız, iş arkadaşımız, komşumuz, akrabamız ya da arkadaşımız olarak bizimle birlikte ve bizim aramızda yaşamaları gerektiğidir. Bu insanların kendilerine eğitim, işyeri, ev, parasal güvenlik, yeterli sağlık hizmetleri sağlanmasını ve bakımlarının güvendikleri kişilerce yerine getirilmesini isteme hakları vardır. Bu insanların yalnızlığa itilmelerinin ve sefalete düşmelerinin önüne ancak yukarıdaki hakların yaşama geçirilmesiyle geçilebilir. Yersiz korkularımızdan ve sosyal azınlıklara karşı önyargılarımızdan arınabilirsek, toplumun AİDS nedeniyle uzlaşmaz kamplara bölünmesini önleyebiliriz.
Deutsche AİDS-Hilfe e.V., Nestorstr.8-9,D-1000 Berlin 31,



Kaynak: Kaos GL, Kasım 1994, Sayı 3

Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam