31/01/2025 | Yazar: Suay Yüksel

Beşinci yılını kutlamaya hazırlanan ÜniKuir’in Genel Koordinatörü Özgür Gür ile konuştuk: “Polisten yediği dayak yetmezmiş gibi ailesinin o lubunyaya neler yapacağı büyük bir soru işareti.”

“Aile Yılı’nda hadi gelin kendi ailemizi, bizim ailemizi gösterelim” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

LGBTİ+ öğrenciler ve öğrenci toplulukları ile birlikte eşit, özgür ve güvenli üniversiteler için çalışan ÜniKuir Derneği beşinci yılını kutlamaya hazırlanıyor.

ÜniKuir, beş yıllık yolculuğunda, üniversiteli LGBTİ+’lara yönelik atölyeler, etkinlikler düzenleyerek ve toplumsal cinsiyet temelli insan hakkı ihlallerini raporlayarak eşit ve özgür kampüsler için çalışmaya devam ediyor. Şubat ayında beşinci yılını kutlayacak olan derneğin Genel Koordinatörü Özgür Gür ile konuştuk.

“Herkese ve her şeye madilikle kurulduk”

Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?

İsmim Özgür Gür. Onuncu yılımı kutlayacağım aslında lubunya aktivizmi alanında. Ama ben Gezi çocuğuyum, kendimi öyle tanımlıyorum. Gezi’de üniversiteye girmek üzereydim, ODTÜ’ye girdim. Böyle o dönem bir şeylerin değişeceğine, daha yaşanılabilir bir dünya kuracağımıza bayağı inanıyorduk. Sonra o kadar uzun yıllar yaşanılanlardan bu inancı unutmuşuz ki bunu tekrar hatırlamaya çalışan bir aktivistim artık sanıyorum. Bu yaşadıklarımız sadece Türkiye’de olmuyor, artık birazcık da bu işin uluslararası boyutunu görmeye çalışıyorum.

ÜniKuir’in bundan beş yıl önceki hikayesi nasıl şekillendi?

ÜniKuir madilikle kurulmuş bir dernek. Herkese ve her şeye madilikle kuruldu. Ben şunu çok iyi hatırlıyorum; bize daha fazla yük yüklendikçe ve üzerimize geldikçe biz daha da delirdik. O dönem durmadan gözaltılar vardı. Biz ise hayır ne olursa olsun inadına devam edeceğiz dedik. Çünkü hikâye 2017 sonrası Ankara yasaklarında başlıyor aslında. Film mi yasaklandı, hayır o zaman biz bunu göstereceğiz diyorduk. Buradan KuirFest’e de selam olsun çünkü tam onların yasakları üzerine başlıyor hikâye. Oralardaki baskıya karşı sokakta direnmenin öyküsü ile başladı bence o yıllarda. Ve ardından da şunu konuşmaya başladık; biz burada genç aktivistler, sokaklarda olan aktivistler olarak varız. Bu çok da anlaşılır bu arada, sen bir yerde çalışırken kolay değil sokağa çıkmak. Gençken de değil tabii ki ama en azından bunu yapabilecek cesaretin oluyor. Gençken bir cesaret oluyor ortada herhalde. Ve buraya daha fazla destek lazım, bu işin büyümesi lazım gibi bir düşünce ile yola çıktık. Genç lubunya aktivistlerin örgütleneceği daha çok alana ihtiyaç var; bunlar bizi delirtiyorlar iyi o zaman biz de onları delirtelim diyerek de kurulan bir dernek bence ÜniKuir. ODTÜ’den çıkan bir dernek. Fakat sonrasında da çok hızlı bir şekilde, çalışanlarıyla, gönüllüleriyle, yönetimiyle şu anda ülkenin çok farklı sayıda üniversitesinden olan bir derneğe dönüştü. Kuruluşuyla ilgili bir de tabii ne hatırlıyorum; bir özel güne bırakalım diye sevgililer gününü seçtik. Ama şimdi baktığımda niye kışın kurmuşuz diye düşünüyorum, Ankara soğuğunda donarak bu yıl da etkinliklerimizi gerçekleştireceğiz. Böyle bir hikayesi var yani delirdik biz de delirtelim istedik aslında.

Geriye baktığınızda ÜniKuir’in beş yıllık yolculuğunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir derneği kurum yapan şey onun içindeki insanlar. Gelmiş, geçmiş, çalışmış, adım atmış, gönüllü olmuş, etkinliklerine gelip gitmiş tüm bu insanlar aslında ÜniKuir’i ÜniKuir yaptı. Kimi ülkeyi terk etmek durumunda kaldı, kimi yoruldu aktivizmin içerisinde, kimi madilikler yaşadı ve yok… Ama bir şekilde bağı kalan çok fazla insan var ÜniKuir’le. Öncelikle önemli olan şey bu insanlara dokunmuş olma hali ve daha da önemlisi bu insanların sadece metropollerde olmayışı. Bu belki de ÜniKuir’in beş yılına baktığımda en çok beni mutlu eden şeylerden bir tanesi. Hep bu söylediğimiz “aktivizm üç şehirden büyük” meselesine ciddi bir emek verildi. Dayanışmayı diğer illere taşımaya destek olmuş olmak belki de güzel hatırlatıyor. Benim en çok hatırladığım şeylerden biri Onur Yürüyüşlerinde sabaha kadar beklediğimiz o görüntüler. Herhalde böyle bir iki Onur Yürüyüşü hariç diğer tüm Onur Yürüyüşlerinde aktivistlerimiz ordaydı, orda dayanıştık biz aktivistler olarak. Fakat bu dayanışmanın öncesi, sonrası, davaları da var zihnimde. Şu görüntüyü de unutamıyorum; seçimlerden sonraki sabah, biz seçimde oy kullandık İstanbul’a gittik çünkü sonraki gün Boğaziçi Onur Yürüyüşü davası vardı, gece Taksim’de kalıyorduk. Sabaha kadar AKP’lilerin kutlamalarını dinleyip sabah AKP’lilerin bize açtığı davada dört gün boyunca savunma vermeye başladık. Onur Yürüşü gözaltılarında da aklıma şöyle bir anı geliyor; sabah vegan çorba arama halimiz, bunun içinde tereyağı var mı sorusu çorbacılara girip çıkıp sabah da altı bu sırada. Derneğin kuruluşu bir Onur Yürüyüşüne dayandığı için, ODTÜ’deki Onur Yürüyüşünün engellenmesine bu yüzden Onur Yürüyüşlerinin bir yeri var bende ve zihnimde. Kamplar yine aklıma çok geliyor. Lubunya aktivistleri ile toplanıp; kamplarda tüm öğrenci topluluklarından insanlar oluyor konuşuyoruz, gullüm yapıyoruz, partiliyoruz, denizlere giriyoruz. Dört gün durmaksızın bir dayanışma hali oluyor. Orada kurulan o bağların yıllar boyunca devam ettiği, güçlü bir dayanışmanın örüldüğü de aklıma geliyor. Şu da geliyor aklıma, bunu sorumluluğumuz olarak da görüyoruz; başka ülkelerde neler yaşanıyor, bunu öğrenelim, uluslararası dayanışmayı güçlendirelim çünkü anti-LGBTİ+ hareketi sadece Türkiye’de yok aslında her yerde var ve bunlar dehşet derecede dayanışma içerisindeler, biz de bunu yapalım. Niye burada ÜniKuir’in bir sorumluluğu var dersek, ünversiteli lubunyaların bazı konularda dezavantajı olduğu gibi bazı konularda da avantajı var; çok fazla insan İngilizce konuşuyor birçok alanda aktifler gibi. E o zaman biz de konuşacağız ve bu dayanışma bağlarını kuracağız meselesinde de çok ciddi emekler oldu. Bu sadece Batı Avrupa’ya endeksli kalmadı bence tatlı olan da bu. Mesela beşinci yıl etkinliklerimizde de Ermenistan, Gürcistan, Tunus, Azerbaycan gibi çeşitli ülkelerden aktivistleri ağırlamaya çalışacağız. Sadece Batı Avrupa değil dünyanın her yerinde biz bu mücadeleyi veriyoruz. Şunu da eklemek belki önemli; şu hal var ya hem lubunyasın hem gençsin ikili bir görmezden gelinme durumu, aslında hayır biz temellere oturtarak yapıyoruz yaptığımız tüm işleri. Yaptığımız izlemeler de bunu gösteriyor bence. Temelleri oturtulmuş izlemeler yapıp, durumu görüp buna göre aksiyon alıp savunuculuk yapıyoruz. Yine bu genç lubunya olma hali insanlarda bir şeyleri konuşmayı zorlaştırıyor aslında. Hem gençsin hem lubunyasın konuşmakta zorlanıyorsun. Ama biz çatır çatır politikayı konuşup, politikayı yapıp, yapanları izleyip, yeni şeyler üretip aktivizmimize devam edeceğiz.

“Bana kalırsa 2024 yorgunluk, bıkkınlık yılı”

LGBTİ+ öğrenciler ve öğrenci toplulukları için 2024 yılı gündemini nasıl değerlendiriyorsunuz? 2024 yılında LGBTİ+ öğrenciler üniversitelerde neler yaşadı?

2024 için yeni çıkacak olan hak ihlalleri raporlarımızı tamamlama arifesindeyiz aslında biz de ÜniKuir olarak. Raporların ana bulgusu olarak gördüğümüz birkaç detay var orada. Biri şu; baksan zannediyorsun ki sanki hak ihlalleri azalmış. Aslında hayır insanlar hak ihlallerini artık bildirmek istemiyorlar. Bunu odak gruplarda gördük biz. Çünkü bu hak ihlallerine alışıldı artık. Bir yandan da hak ihlalleri form değiştirdi, şunu görüyoruz artık buradaki hak ihlallerine yani eskiden çok gördüğümüz fiziksel müdahaleler, etkinliklerin basılması, öğrencilerin soruşturma geçirmesi buna maruz kalmamak için öyle yöntemler geliştirilmiş ki. Bunların zaten hepsi başlı başına hak ihlali. Hani zannediyorsun ki hak ihlali gerçekleşmemiş, yok aslında gerçekleşiyor. Bu bir raporumuzda çok net gördüğümüz noktalardan biri, sorunca insanlara fark ediyorsun yaşadıklarının hak ihlali olduğunu. Bir diğer şey de Onur Yürüyüşlerine baktığımızda sanki bu sene muhteşem geçmiş gibi gözüküyor. Anlatamıyoruz insanlara, bu sene de gözaltılar daha az oldu diyorlar. Hayır yani bunun sebebi bir gün önce yaptılar Onur Yürüyüşünü İzmir’de, ODTÜ’de altı saat önce yaptılar. Polis gelene kadar kimse kalmadı zaten ortada. Ve tabii ki de aslında bizim hayal ettiğimiz Onur Yürüyüşleri bu değil. 2023 sonrası bir yorgunluk bıkkınlık, bitkinlik birikimi var aslında. 2024’te o realiteler ile artık yüz yüze kalındı onun getirmiş olduğu bir umutsuzluk, bıkkınlık var. Ve bu yorgunluğu arttırmamak için aktivistler yeni, alternatif yöntemler bulmuş bunu görüyoruz. Ya da mesela taşra üniversitelerini raporladığımız çalışmamızda şöyle net bir bulgu var; öğrenci topluluğu yok, orada lubunyalar yok. Tam olarak bunu görüyoruz o üniversitelerde. Lubunyanın adı yok, öğrenci topluluğu olmadığı için. Yani bana kalırsa 2024 yorgunluk, bıkkınlık yılı. Yorulmuş bir yıl, umutsuz bir yıl. Bu yüzden de aslında beşinci yılda biz hayır yine de bir şeyleri kutlayalım dedik, buna odaklandık. Tüm sivil toplum aslında hükümet ve donörler tarafından bu kadar baskı altındayken, inadına bir şeyleri kutlayacak yol bulalım dedik mesele bu sanırım.

Üniversiteli LGBTİ+ mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Beş yıllık yolculuğunuzu düşündüğünüzde üniversitelerdeki LGBTİ+ öğrenci toplulukları neler yaşadı ve yaşıyor?

2013’lerden de alabilirim bunu aslında, o dönemi de hatırlıyorum. O dönem şunu görmüştük; biraz hava gelmişti aslında, insanlar Gezi sonrası o heyecanla örgütleniyordu ama bunu biz sürdüremedik, o dönem çok hızlı dağıldı. 2013 ve 2014’te başlayan o dönem 2015’te kapandı. Bombaların başlaması ile direkt kapandı bu dönem, çözüm sürecinin bitmesi ile hiçbir şey kalmadı. Ama şu son beş yılda şunu görüyoruz; biz doğru temeller ve yöntemler ile örgütlenirsek bu daha kalıcı olabilir. Bizim böyle sürekli söylediğimiz bir şey var; beş yıl öncesinde 12 13 olan öğrenci topluluğu sayısı şu anda 38 39 oldu. Bu inanılmaz büyük bir örgütlenme demek. Lubunya kulüpleri üyelerine baksan her birinde onu takip eden beş bine yakın sayı var, beş bin lubunya bu kulüpleri takip ediyor. Bu şey demek değil beş bini de iş yapıyor, tabii ki öyle bir şey olsaydı kuir devrimi olurdu. Ama beş bin kişi takip ediyor demek bu, direkt üniversitelerin içinde. Bence bu devasa bir örgütlenme başarısı. Tüm bu koşullarda örgütlenmeyi başardık, şimdi mesele bunu sürdürebilir kılmak ve daha fazla şehre yaymakta.

2025 yılında kampüslerin LGBTİ+’lar için güvenli alanlara dönüştürülmesinde atılabilecek adımlar neler olabilir?

Gerçekçi bir cevap vereceğim, ideal olanı konuşuyor olsaydık çünkü ya evet üniversite yönetimleri şöyle politikalar izlesin, devlet şöyle politikalar üretsin üniversiteler de onu izlesin gibi şeyler diyebilirdik ama öyle bir yerde değiliz. Şu anda yapacağımız şey bizim bir araya gelmemiz. Biz örgütlenerek üniversitelerde güvenli alanları sağlayacağız. Lubunyaların nefes aldığı bir dünyayı ancak böyle yaratabiliriz şu anda. Biz bunu raporlarda görüyoruz evet ama raporlarda görmeye gerek yok ki yani hepimiz biliyoruz zaten. Üniversitelerden mezun olmuş kime sorsanız orada bir şey olursa bu lubunya topluluklarından çıkıyor zaten. İstisnalar kaideyi bozmaz bu hep böyleydi. Demek ki biz bir şeyleri örgütlersek, biraz nefes alacağımız yerler olur. Ve sadece bizim için de olmaz geleceğe de kalmış olur bu nefes alınacak yerler.

“Bizim ailemizi anlatalım onlara karşı bu aile yılında”

ÜniKuir’in 2025 gündeminde neler olacak?

Bizim bu yılki gündemimiz bence şu, beşinci yıl etkinliklerini de ele alarak söyleyeceğim bunu. Bütün bu baskı ortamında yapabildiğimiz bu başarıları kutluyor olma hali, bu başarılar ile beraber örgütlenmeyi güçlendirme hali, şu anda derdimiz bu artık bizim. Umudu tekrar hatırlamaya ihtiyacımız var. Bunu yaparken hem geleceği düşünmek hem şu anın başarılarına odaklanmak ve şunu da unutmamak; lubunyanın düzlüğe de çok da aydınlık değildir. Bu noktada lubunyanın dününü de hatırlamak önemli ki beşinci yıl etkinliklerimizde biraz bunu da yapıyor olacağız. Genç lubunyalar eskiden ne yaşıyordu buna da bakmak önemli. Küçük bir örnek söyleyeceğim; ODTÜ LGBTİ+ Dayanışmasının kurucuları şöyle söylüyorlar o dönem kurulduklarında ODTÜ’de etkinlik yapmak istemiyorlar, diyorlar ki orası bizim için bir güvenli alan değildi. ODTÜ güvenli alan değildi demek aslında ne kadar büyük bir değişimi gösteriyor. Şu an ODTÜ kültürünün bir parçası lubunyalar artık. Belki de bu değişimi görmek, o dönemlerde neler yaşanıyordu bunu bilmek böylece umudu tekrar arttırmak gereklidir. Biraz umut biraz esenlik bu yıl bir de örgütlenmeyi arttırmak gündemimizde olacak. Bir de son olarak Anti Gender’cılara karşı da biraz biz de konuşalım. Madem bunlar hem ülkede hem dünyada konuşuyorlar biraz da biz söz üretelim. Bizim ailemizi anlatalım onlara karşı bu aile yılında.

“Burslarını kaybediyor lubunyalar, okuyamıyor, barınamıyor, geçim sağlayamıyor”

Sizce LGBTİ+ öğrenciler ve öğrenci toplulukları için 2025 yılının en acil gündem maddesi ne olmalı? Genç LGBTİ+’ların bu yıldan talepleri neler olacak?

Birkaç tane var, bir tane söyleyemiyorum. Biri barınma; bu barınma aslında artan yoksullu, gençlerin bundan daha çok etkilenmesi ve lubunya olunca bundan katmerli şekilde etkilenilmesi ile alakalı. Bu bir rapora dayanmıyor ama lubunyalar küresel bir dünyada yaşamamızın da etkisiyle daha erken açılıyorlar hayatlarında. Bazen güvenli olmayan şekillerde oluyor bu açılma, ailenin desteğini kaybediyor çok fazla genç lubunya gözümüzün önünde yaşanıyor bu. Hem okumaya hem çalışmaya hem de barınmaya ihtiyaç duyuyorlar tek başlarına. Ve barınamıyorlar çünkü aile evinden atılıyorlar. Barınma bana kalırsa öncelikli bir kriz bu noktada. Başka bir örnek ise trans öğrenciler yurtlardan atılıyor KYK’larda. Bu bir gerçek artık böyle bir seviyedeyiz. Onur Yürüyüşüne katılanları da atıyorlar herhangi bir soruşturma dahi olmadan. Şunu da hatırlamak lazım son yıllarda binlerce insan gözaltına alındı. Bunların yüzde seksen doksanı öğrenci. Ve bu kişilerin neredeyse hepsi yurtlarından atılıyor KYK’da kalıyorlarsa. Yüzde yüz burslarını kaybediyorlar. Bizim bu noktada dayanışma ağlarını böyle bir yerden kurmamız gerekiyor. Burslarını kaybediyor lubunyalar, okuyamıyor, barınamıyor, geçim sağlayamıyor. Bana kalırsa en büyük krizler bunlar şu an. Genç lubunyaların taleplerine gelirsek; lubunyalar sadece lubunya olmaktan doğru değil bu ülkede bir genç olmaktan dolayı da birçok şeyden ayrıca taleplerini söylüyorlar. Bu aslında lubunyaların taleplerinin ne kadar kesişimsel olduğunu da söylüyor. Genç lubunyalar kendilerinin rahat nefes alacakları bir dünya isterken aynı zamanda vegan menü de istiyorlar mesela. Başka bir örnek vermek gerekirse güvenli mekân bulamıyor lubunyalar. Topluluklar resmiyetlerini kaybederken baskı arttığında aslında etkinliklerini yapacak yer de bulamıyorlar. Üniversitesinin içerisinde de dışarısında da etkinliklerini yapacak güvenli mekân bulamıyorlar lubunyalar. Partileyecek yerleri de yok, eğlence yerlerini de basıyorlar artık. Son olarak eklemek istediğim şey ise genç lubunyalar gözaltına alındıklarında ailelerini arıyorlar. 18 yaş üstü bir lubunya gözaltına alındığında ailesini arıyorlar mesela diyorlar ki senin çocuğun bir LGBTİ terör örgütüyle ilişkili. LGBTİ diyor, terör örgütü diyor, açıyor aileye onu zorla, dikkat et bak diyerek de tehdit ediyor. Polisten yediği dayak yetmezmiş gibi ailesinin o lubunyaya neler yapacağı büyük bir soru işareti. Biz kaç tane lubunyanın ailesinden kaçıp başka yerlere sığındığına tanık olduk şu son yıllarda.

Öğrenci toplulukları ve LGBTİ+ öğrenciler ÜniKuir’e nasıl ulaşabilirler?

Eğer ki bir topluluk kurmak isteyen varsa bizim kapımız sonuna kadar onlara açık. Neye ihtiyaçları varsa elimizden geldiğince dayanışmak için oradayız. Tek kişi olanlar, iki kişi olanlar da olabilir bir grup olmalarına hiç gerek yok. Bunların hepsi bir iki kişinin çılgınlığı ile başlıyor çünkü. Sosyal medyadan, mailden, buldukları herhangi bir araçtan bize ulaşabilirler çünkü alışkınız gençlerle çalışmaya. Bunun haricinde beraber de örgütlenebiliriz, kendileri tabii bir şeyler kursunlar ama ÜniKuir’in gönüllüleri bizim beraber örgütlendiğimiz insanlar olarak tanımladığımız aktivistler. Gönüllü ya da destekçi olabilirler. Gönüllü olur bizimle sürekli bir şeyler yapar, çağrıları takip eder, başvurur. Ya da zaman zaman bir şey yapabileceklerdir destekçi olurlar. Tüm bunları da geçtim bir kere bile etkinliklerimize kaydolsa zaten onun iznini verdiyse peşlerini bırakmıyoruz, bütün etkinliklerimizi sonra onlara yollamaya devam ediyoruz.

Son olarak beşinci yılınız için vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Bizim beşinci yılımızın başında aile yılı ilan edilerek başladılar. Biz de genç lubunyalara diyoruz ki hadi gelin kendi ailemizi, bizim ailemizi gösterelim beraber.

Bir de şu dönemde, bu kadar artık örgütlenmenin zor olduğu özellikle sivil toplumda bir kurumu devam ettirmenin zorluğunu yaşarken ne kadar önemli olduğunu hatırlıyorum böyle şeylerin, bu yüzden burada da kişisel bir anekdot vermek istiyorum. Benim ilk katıldığım etkinlik mesela KuirFest’ti. 18 yaşında bir lubunya olarak gidip bir derneğin her yerde görünen bilinen bir sinema gösterimine gitmiştim. Bizi çıkışta asla sorarak falan değil direkt paketleyerek etkinliğe götürdüler o zamanki birkaç abla sağolsunlar. İlk etkinliğimi ben de böylece yaşamış oldum. Demek ki biz var olacağız ki bizim derneklerimiz var olacak ki ve hatta biz etkinliklerimizin görünür olduğu o günlere geri döneceğiz ki lubunyalar o yaşayacakları, nefes alacakları alanları bulsunlar.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, çalışma hayatı, eğitim, barınma, aile, onur yürüyüşü, ekonomi, dava, özel haber, beda, yorum
2024