03/09/2024 | Yazar: Kaos GL
Enrique Anarte Lazo yazdı: “AfD'nin üç eyalette koalisyon kurma konusunda zorluk çekmesi muhtemel olsa da LGBTQ+ haklarına ilişkin düzenlemeleri engellemek için yeterli desteği toplayabilir”
Fotoğraf: REUTERS/Karina Hessland
Enrique Anarte Lazo’nun Context’te yayınlanan “Why LGBTQ+ Germans fear the rise of the far-right” başlıklı yazısını KaosGL.org Türkçeleştirdi. Yazının tamamı aşağıda yer alıyor.
Aktivistler, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif'in (AfD) eylül ayında yapılacak üç doğu Almanya eyaletindeki seçimlerde beklenen başarısının, ülke genelinde LGBTQ+ haklarını riske atabileceği konusunda uyarıyor.
Anketler, AfD'nin 1 Eylül'de Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde, 22 Eylül'de ise Brandenburg'ta yüzde 24 ila 30 arasında oy alarak birinci gelebileceğini gösteriyor.
Bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez aşırı sağcı bir partinin Alman parlamentosundaki en büyük parti olması anlamına geliyor.
Almanya'da polis, mahkemeler, eğitim ve kültür gibi konularda yargı yetkisi eyalet hükümetlerine ve parlamentolara ait. Eyalet seçimleri aynı zamanda parlamentonun üst kanadı Bundesrat'ın yapısını da belirliyor.
İşte bilmeniz gerekenler.
AfD, LGBTQ+ hakları konusunda nerede duruyor?
Lezbiyen bir eşbaşkanı Alice Weidel'e rağmen AfD, federal Alman parlamentosunda LGBTQ+ haklarına karşı en yüksek ses çıkaran parti haline geldi.
Parti, 2019 yılında eşcinsel evliliklerin iptali için bir dilekçe vermiş ve Thüringen seçimleri öncesinde yayınladığı manifestoda "Siyasi aile idealimiz; anne, baba ve çocuklardan oluşan bir ailedir" demişti.
Söz konusu manifestoda AfD'nin "cinsiyet ideolojisini" reddettiği, okullarda cinsel eğitim derslerinin "üçüncü taraflarca" verilmesinin yasaklanacağı sözü verildi. Ayrıca; "siyasi amaçlı programların okullarda yeri olmadığı" ifade edildi.
AfD, Alman federal parlamentosunda nisan ayında kabul edilen ve transların kimlik belgelerindeki cinsiyet hanelerini değiştirmelerini kolaylaştıran yasaya itiraz etti ancak başarısız oldu.
Weidel, geçen yıl kamu yayın kuruluşu ARD'ye verdiği röportajda, "Azınlığın trans pop kültürü teşvik edilirken, ebeveynler çocuklarını anaokullarında ve okullarda bundan nasıl koruyacaklarını düşünüyorlar" demişti.
Diğer partiler LGBTQ+ haklarına karşı çıkıyor mu?
AfD'nin üç eyalette koalisyon veya azınlık hükümeti kurma konusunda zorluk çekmesi muhtemel olsa da LGBTQ+ haklarına ilişkin düzenlemeleri engellemek veya onları hedef alan girişimleri zorlamak için yeterli desteği toplayabilir.
Muhafazakâr Hristiyan Demokrat Parti (CDU) üç eyalette de birinci veya ikinci sırada yer alırken, popülist Sahra Wagenknecht İttifakı'nın (BSW) muhafazakâr sosyal politikası ve sol ekonomik yaklaşımıyla oyların %13 ila %18 arasında bir kısmını alması bekleniyor.
CDU milletvekillerinin çoğu, 2017'de eşcinsel evliliğin yasallaştırılmasından, kendi kaderini tayin hakkı yasasına, eşcinsel ve biseksüel erkeklerin kan bağışı yasağının kaldırılmasına kadar birçok LGBTQ+ hakları yasasına karşı çıktı.
CDU, çoğunlukla AfD'nin de desteğini alarak, Saksonya'dan Bavyera'ya kadar kontrol ettiği beş Alman eyaletinde eğitim ve kamu yönetiminde resmi yazışmalarda cinsiyet ayrımı gözetmeyen dil kullanımına yasak getirdi, ancak Türingiya'da benzer bir yasağı geçirmeyi başaramadı.
Bu arada, Sahra Wagenknecht İttifakı'nın (BSW) lideri Sahra Wagenknecht da trans öz-tanımlama yasasının en güçlü eleştirmenlerinden biri haline geldi. Yasayı tehlikeli olarak nitelendirdi ve "ebeveynleri ve çocukları yalnızca ilaç lobisinin çıkarına çalışan bir ideoloji için kobay haline getirdiğini" söyledi.
LGBTQ+ aktivistleri neden endişeli?
Aktivistler, aşırı sağın yükselişinin birçok LGBTQ+ sivil toplum kuruluşunun güvendiği kamu fonlarını tehlikeye atabileceğini söylüyor. Ayrıca hem çevrimiçi hem de çevrimdışı LGBTQ+ karşıtı şiddetin artmasından endişe duyuyorlar.
Temmuz ayının sonundan bu yana yüzlerce aşırı sağcı protestocu, ırkçı ve neo-Nazi sloganları attıkları ve en az bir protestocunun Hitler selamı verdiği görülen doğu kentleri Leipzig ve Bautzen'de düzenlenen Onur Yürüyüşü'nü engellemeye çalıştı.
"Şimdi kendimizi Onur Yürüyüşlerimize katılanları nasıl güvende tutacağımızı bulmaya çalışırken buluyoruz. Yıllar önce bu konu masada bile değildi" diyor Thüringen'deki 111.000 nüfuslu Jena şehrindeki Onur Yürüyüşü koordinatörü Theresa Ertel.
Brandenburg'un en büyük şehri Potsdam'daki Onur Bisiklet Yürüyüşü'nde geçen yıl ilk kez fiziksel saldırı yaşandığını belirten yürüyüşün ortak organizatörlerinden Sebastian Adamski, bazı insanların artık LGBTQ+ yürüyüşlerine katılmaktan korktuğunu söyledi.
İçişleri Bakanlığı'nın son verilerine göre, Almanya'da 2023 yılında mağdurun cinsel yönelimine dayalı suçlar bir önceki yıla göre yüzde 49 artarken, transları hedef alan suçlar yaklaşık yüzde 105 arttı.
Ertel, "Görünür şekilde LGBTQ+ olmak ve aktivizm yapmak giderek daha tehlikeli hale geliyor" dedi.
Ülkenin geri kalanı etkilenebilir mi?
Anketler, üç eyalet seçiminin AfD ve BSW'ye daha fazla meşruiyet kazandırabileceğini ve bunun ulusal siyaseti etkileyebileceğini gösteriyor. Oysa birleşmeden 30 yıl sonra bile Almanya'nın doğusu ve batısında oy verme kalıpları hâlâ çok farklı.
Her iki partinin de gelecek yıl yapılacak federal seçimlerde benzer düzeyde destek görmesi pek olası görünmese de, sağa doğru bir kayma, iktidar koalisyonunun lezbiyen çiftlere eşit ebeveynlik hakları verilmesi gibi bazı federal LGBTQ+ taahhütlerini tehlikeye atabilir.
Rainbow Potsdam sözcüsü Julia Sergon, "Eğer bunu önümüzdeki yıl başaramazlarsa, gerçekleşme şansı çok düşük olacak" dedi.
1 Eylül’deki seçimlerde ne oldu?
Yazının yayınlandığı 30 Ağustos’u takip eden ve 1 Eylül’de gerçekleşen seçimlerde AfD, ülkenin doğusundaki Thüringen ve Saksonya eyaletlerinde yapılan oylamada seçimleri kazandı. Sahra Wagenknecht'in aylardır liderliğini yaptığı sol parti BSW ise her iki eyalette de üçüncü oldu. AfD'nin eşbaşkanlarından Alice Weidel yerel medyaya verdiği demeçte, "Bu bizim için tarihi bir başarı," diyerek, sonucu Şansölye Scholz'un iktidardaki federal koalisyonu için bir "ağıt" olarak tanımladı.
Etiketler: insan hakları, siyaset, dünyadan