21/01/2013 | Yazar: Kaos GL

Rıza Türmen: LGBT haklarının ihlalini sadece özel yaşamın ihlali olarak görürseniz bu LGBT’lerin özel yaşam alanına sıkıştırılması, bir gizliliğe doğru itilmesi üstünün örtülmesi ve işte o normal insanların LGBT’lerden korunması gibi bir sonuca yol açar

Rıza Türmen: LGBT haklarının ihlalini sadece özel yaşamın ihlali olarak görürseniz bu LGBT’lerin özel yaşam alanına sıkıştırılması, bir gizliliğe doğru itilmesi üstünün örtülmesi ve işte o normal insanların LGBT’lerden korunması gibi bir sonuca yol açar
 
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi & CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen,“Ayrımcılıklara Karşı Sempozyum”da konuştu. 
 
Ayrımcılıklara Karşı Sempozyum kapsamında konuşma yapan Rıza Türmen sözlerine herkesi selamlayarak başladı ve “Burada bulunmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Bu toplantıyı düzenlediği için Kaos’a ve salonlarını açtığı için Ankara Barosu’na teşekkür etmek istiyorum.” dedi.
 
LGBT hakları bakımından AİHM kararları, Avrupa Birliğinin Kopenhag kriterleri yol göstericidir ama tabi yol gösterici ancak o yoldan yürümeye niyeti olanlar bakımından bir anlam taşır. Yoldan yürümeye hiç niyetiniz yoksa efendim istediğiniz kadar yol göstericiye sahip olun yollar hiçbir yere çıkmaz.
 
TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi & CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen’in “Ayrımcılıklara Karşı Sempozyum”da yaptığı konuşmanın metnini yayınlıyoruz.
 
LGBT hakları için Türkiye’de verilen mücadele, Türkiye’deki demokrasi, özgürlük mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır
 
Bir gerçeği çok açık bir biçimde görmemiz, saptamamız gerek. LGBT hakları için Türkiye’de verilen mücadele, Türkiye’deki demokrasi, özgürlük mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu mücadelenin belki de en zor parçasıdır, elde edilmesi en güç haklardır LGBT hakları ama onu bilmek gerekir ki bu haklar elde edilmediği sürece Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi, Türkiye insanının özgürleşmesi hiç bir zaman gerçek anlamıyla gerçekleşemeyecektir. Onun için bu mücadele bütün özgürlük demokrasi mücadelesinin içinde görülmeli ve mutlaka ısrarlı bir biçimde bu mücadeleyi sürdürmeli.
 
Demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır çünkü demokrasinin ayrılmaz bir tanımı, ayrılmaz bir niteliği çoğulculuk. Bugün günümüzde çoğulcu olmayan bir demokrasi düşünülemez. Çoğulculuk dediğimiz zaman tabii ki farklılıkların ortaya çıkması, farklılıkların kabul edilmesi farklılıkların tanınması bunların korunması anlamı taşır.
 
LGBT’ler bakımından bir toplumsal dışlanma mekanizması işliyor
 
Bugün farklılıklar günümüzde kimlik hakları olarak ortaya çıkmaktadır. Bireyler kendi farklılıklarını kendi kimliklerini yapan katmanlar olarak görmektedirler ve bireylerin bu konuda özgür olabilmeleri gerekir. Hangi kimlikleri, kimlik haklarını kendi kimliklerinin yapı taşları olarak göreceklerdir, hangi farklılıkları kendi kimliklerinin bir parçası olarak göreceklerdir bunu bireyler serbestçe tayin edebilmelidirler. Eğer otonomiden, özgür bireyden söz ediyorsak bireyin hangi farklılıkları benimseyeceği, hangi farklılıkları kendi kimliğinin bir parçası haline getireceğine tamamen serbest karar verebilmesi gerekir. Birey istediği kimliği seçer, birkaç kimliği seçer birden fazla kimliğe sahip olur. İşte siz söylediniz hem Kürt olur, hem Alevi olur hem eşcinsel olur, her şey birden olabilir. Bütün bunlar aslında o bireyi yapan taşlardır ve bu taşları serbestçe seçilip üst üste koyabilmesi çok önemli özgür bir birey için otonom bir birey için. Devletin görevi bunlara müdahale etmek değil tam tersine bunları bu farklılıkları korumak, bu farklılıkları teşvik etmek belki, gelişmesini teşvik etmek, bu farklılıkların tanınmasını sağlamak. Bugün bizim toplumda bunların gerçekleştiğini söylemek güç.
 
LGBT’ler bakımından şöyle bir toplumsal dışlanma mekanizması işliyor: bir toplumsal dışlanma gerçeği var LGBT’ler bakımından işte her gün görüyoruz öldürülmeden tutun iş bulamamaya kadar, konut hakkının ihlaline kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsıyor bu toplumsal dışlanma LGBT’ler açısından.
 
LGBT’ler toplumun dışında, toplumun kenarında, toplumun marjında bir yerde yaşamaya itiliyor. Bu ötekileştirme tabii ki sonunda işte nefreti de getiriyor, ötekileştirilen dışlanan LGBT’lere sonunda öldürülmesine kadar varıyor ve bu toplumsal dışlanma mekanizmasının temelinde yatan şey işte efendim “biz, biz normal insanlar vardır bir de bizim gibi olmayan normal olmayan insanlar vardır o normal olmayan insanlar bizden ayrı tutulmalıdır, bizim dışımızda olmalıdır” bu düşünce yatıyor. Tabi bu normal tırnak içinde, olanlarla normal olmayanlar ayrımı, kaynağı toplumsal cinsiyet anlayışlarından kaynaklanıyor, toplumun biçtiği rollerden kaynaklanıyor. Kim normaldir, kim normal değildir toplum bunları bu rolleri başında kararlaştırıyor.
 
Bu aynı zamanda ahlak argümanı için de böyle, efendim işte bazıları ahlaklıdır bazıları ahlaksızdır, bu nerden çıkıyor? Kim karar veriyor bu ahlakın ne olduğuna ve kimin ne hakkı var kendi ahlak anlayışını başkasına empoze etmeye? Bugün Türkiye’de gördüğümüz en önemli özelliklerden biri, yani biraz da siyasi iktidardan kaynaklanan bir özellik, bir ahlak anlayışının, belirli bir ahlak anlayışının, toplumdaki bütün bireylere kabul ettirmek ve bunun için de otoriter bazı araçlara başvurmak. Bu ahlak anlayışının zaten, belirli bir ahlak anlayışının, bütün topluma giydirilmek istenen bir elbise gibi olması o topluma zaten o siyasi iktidara otoriter bir özellik veriyor. İnsan hakları açısından tabi bunların hiçbiri geçerli değil yani insan hakları bakımından efendim ahlaki olanlara insan hakları tanınır, ahlaksız olanlara insan hakları tanınmaz diye bir şey yok, insan hakları hukukunun dışında ya da böyle bir şey var işte doğaya uygun doğaya aykırı bilmem ne, insan hakları bunlarla uğraşmaz. İnsan hakları insan olan herkese eşit haklar tanır. Onun için bu ahlak anlayışı ya da doğaya uygun ya da efendim işte normal, normal olmayan gibi ayrımlar insan hakları bakımından tamamen geçersizdir.
 
LGBT haklarının ihlali genelde özel yaşamın ihlali olarak görülüyor
 
Eşitliğin iki yönü var tabi, eşitliğin bir yönü farklılıkları görmemek yani farlılıklar ne olursa olsun o farklılıklara rağmen herkesi bütün insanlara eşit davranabilmek, ikinci yönü ama eşitliğin o farklılıkları görmek o farklılıkları tanımak o farklılıklara yer açmak. LGBT’ler bakımından önemli olan şey, LGBT hakları bakımından birinci önemli olan şey bu dışlanmanın önlenmesi, LGBT’ler siyasal, ekonomik, toplumsal, kültürel yaşama eşit bireyler eşit vatandaşlar olarak katılabilmeleri. Ve tabii ki aynı zamanda bütün vatandaşların kazandığı haklardan, kullandığı haklardan eşit bir biçimde yararlanmaları yani bunun içine evlilik, efendim çocuk edinme, biyolojik çocuğun velayetini kazanma gibi çok geniş bir hak dizisi bulunuyor. Bunlar Türkiye’de henüz sağlanabilmiş değil, bundan üstelik de çok uzağız.
 
LGBT hakları bakımından genelde insan hakları hukukunda da bu böyle oluyor, LGBT haklarının ihlali genelde özel yaşamın ihlali olarak görülüyor. Burada şöyle bir anlayış hakim, işte efendim yani kapalı kapılar arkasında belirli bir yaşa gelmiş olan reşit insanlar istediklerini yaparlar, buna kimse karışmamalıdır devlet de karışmamalıdır başkaları da karışmamalıdır bu kapalı kapılar arkasında insanlar ne isterse onu yapmakta serbest olmalıdır. Bu tabi güzel bu doğru bir şey ama bunu sadece böyle alırsanız yani LGBT haklarının ihlalini sadece özel yaşamın ihlali olarak görürseniz bu LGBT’lerin özel yaşam alanına sıkıştırılması, bir gizliliğe doğru itilmesi üstünün örtülmesi ve işte o normal insanların LGBT’lerden korunması gibi bir sonuca yol açıyor. Oysa LGBT haklarının elde edilmesi bu özel yaşam kadar aynı zamanda LGBT’lerin kamusal alanda gözükmeleri, kamusal alana girmeleri eşit haklarda LGBT kimliğini LGBT olarak kamusal alana girmeleri ve kamusal alanda tanınmaları, kabul edilmeleriyle ancak gerçekleşebilir. Eğer LGBT’lerin haklarını sadece özel alana sıkışmış olarak bırakırsak bu böyle yine toplumun dışında gizli olarak birtakım insanların bulunması şeklinde gerçekleşecek, onun için LGBT haklarının gerçekleşmesi her şeyden önce özel yaşamla birlikte LGBT’lerin toplumsal, kamusal alanda görünür olmaları saklanmaları değil görünür olmaları LGBT kimliği ile kamusal alanda tanınmalarını gerektirir, buna ihtiyaç var. Ve tabii ki kimlik talepleri, LGBT’lerin ya da başka kimlikler olursa, bütün bu kimliklerin siyasal iktidara karşı bir talep olarak ileri sürülebilmesi gerekir, yani siyasal iktidarın bunu tanıması kamu yetkililerinin bunu tanıması kabul etmesi çok önemli. İşte bu Foucault’un meşhur teorileri vardır; seksüelliğin mekansal sınırlandırılması , bu LGBT’ler için çok geçerli bir şeydir, seksüelliğin mekansal sınırlandırılması aslında LGBT’ler adına çok önemli.
 
Genel ahlak anayasa yapımında her özgürlük karşısında önümüze çıkıyor
 
Şimdi siyasal açıdan LGBT’nin tanınması için önemli bir yol da tabi bu hakların anayasada yer alması. Size biraz anayasa maceramızdan söz edeyim, bu Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki her partinin üç üyesi var bu anayasayı yapıyoruz ya da yapamıyoruz, bu her partinin üç üyesinden birisi de benim bu anayasa uzlaşma komisyonunda ve biz CHP olarak BDP ile birlikte ayrımcılıkla ve ayrımcılığın engellenmesi, ayrımcılığın yasaklanması maddesinde ayrımcılık nedeni olarak işte klasik ırk, din, cinsiyet yanında cinsel yönelim ve cinsel kimliklerin etnik köken yanında cinsel yönelim ve cinsel kimliklerin de bir ayrımcılık nedeni olarak sayılmasını istedik. Ve düşündük ki bu gerçekleşirse cinsel yönelim ve cinsel kimliğinde bir ayrımcılık nedeni olarak anayasaya girmesi gerçekleşirse o zaman LGBT’lerin işte biraz önce sözünü ettiğim kamusal alanda tanınması yolunda çok önemli bir adım atılmış olacaktır bunun için biz buna büyük önem verdik ve burda epeyce çetin bir mücadele verdik. Fakat bu mümkün olmadı niçin olmadı işte iktidar partisi AKP ile MHP bunu hiç bir şekilde, biz pazarlığa da hazırdık yani pazarlıkta yapıyorduk aslında, ama onlar hiçbir şekilde ama hiçbir şekilde bu sözcüklerin anayasada yer almasını kabul edemeyeceklerini söylediler. Bu arada galiba genel başkanlarına da danışıldı işte AKP böyle bir şey tamamen imkânsız dedi. Tabi mutabakatla yapılıyor dört partinin mutabakatı gerekiyor anayasada yer alması için iki parti bu kadar böyle şiddetli bir şekilde buna itiraz edince bu gerçekleşmedi. Yani işte parantez içinde kaldı ama bundan sonra nasıl gerçekleşeceği konusunda fazla umutlu olmadığımı söylemem gerekiyor.
 
Tabi yani şöyle argümanlar ileri sürüldü; işte toplumsal ahlak vardır, toplumsal ahlaka bi kere bu uygun değildir, tabi son derece otoriter bir söylemdir, toplumsal ahlakı kim buna tayin ediyor toplumsal ahlakı bu belli değil, bu toplumsal ahlak şeyi, nitelemesi, her özgürlük için karşımıza çıkıyor anayasa yapımında, iki parti AKP ve MHP temel hak ve özgürlüklerin toplumsal ahlak nedeniyle sınırlanmasını istiyorlar. CHP ve BDP de buna karşı çıkıyor bu sadece yani LGBT’ler için değil her hak ve özgürlük için toplumsal ahlak öne sürülüyor, tabi bir argüman da işte bu biraz önce de değinildi bu bir hastalıktır, tedavi edilmesi gerekir onun için anayasada yani böyle bir şey... Bu şey dahi, bu müzakereler dahi bu alanda ne kadar bilinçlendirilmeye ihtiyacımız olduğunu gösterdi bize. Tabi bu konunun cinsel yönelim ve cinsel kimliğin anayasaya girememesi eğer bir anayasa yapılacaksa, bir anayasa ortaya çıkacaksa çok büyük bir boşluk yaratacak yani LGBT haklarının elde edilmesi bakımından bir engel yaratacak, yani mevcut engelin hiç olmazsa sürdürülmesini sağlayacak. Bu biraz önce konuşan sayın Birleşik Krallık Büyükelçiliği Müsteşarı, LGBT haklarının anayasada yer almasını istediklerini söylediler, bunu biz de istiyoruz ama işte durum budur. Avrupa Birliği’nin temsilcisi de yaptığı konuşmada LGBT haklarının Kopenhag kriterlerinin bir parçası olduğunu belirtti. O zaman eğer bu böyleyse, o zaman Avrupa Birliği’nin ve Avrupa Birliğine üye devletlerin belki de Türkiye’de bu konuda bir yol gösterme ihtiyacını hissedilirler. Yani anayasaya girmesi konusundaki büyük itirazlarını, o şiddetli itirazlarını ortadan kaldırılmasına belki de yardımcı olurlar eğer bu AB’nin Kopenhag kriterlerinden bir tanesi ise ve Türkiye’de hâlâ AB’ye girme gibi bir iddiası varsa, belki bunu bu yolla bu engeli aşmak mümkün olabilir.
 
LGBT hakları bakımından Avrupa’da engeller büyük ölçüde aşılmıştır
 
Tabi bu LGBT hakları bakımından Avrupa’da engeller büyük ölçüde aşılmıştır. Bunu nerden anlıyoruz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı kararlardan anlıyoruz. AİHM 60 yıla yakın bir içtihatla, kararlarıyla Avrupa’da bir ortak hukuk alanı yarattı. Bu ortak hukuk alanı içindeki bütün devletler bu ortak hukuk alanında geçerli olan standartlara uyum sağlamak zorundadırlar ve uyum sağlamaktadırlar. Her devlet bu ortak hukuk alanı içinde AİHM’in kararlarıyla yaratılan bu ortak hukuk alanı içinde uyum sağlayabilmek için yasalarını değiştirmektedirler, uygulamalarını değiştirmektedirler ve ortaya bir, bir iç bükey standartlaşma doğmaktadır. Türkiye’nin de buna ayak uydurması gerekir, bu standartlara. Bu standartlara baktığımız zaman şunu görüyoruz: AİHM’de böyle gayet geniş bir LGBT hakları ile ilgili böyle bir karar dizisi vardır. Ben iki tanesini burda zikretmek isterim son kararlarından yani bu yakın dönemdeki kararlarından bir tanesi Baçkovski ve diğerleri Polonya davası. Burda LGBT’ler bir yürüyüş yapmak isterler Varşova’da ve Varşova Belediye Başkanı bu yürüyüşü yasaklar. Bunu eşcinsel propagandası olduğu gerekçesiyle yasaklar . AİHM’e geldi bu dava ve AİHM bunun hem toplantı ve yürüyüş hakkını düzenleyen 11. maddesinin hem de ayrımcılığı yasaklayan 14. maddesinin ihlali olduğuna karar verdi. Başka bir dava da, bu enteresan bir davadır. İki eşcinsel kadın beraber yaşıyorlar ve bu kadınlardan biri evlat edinmek istiyor ama ikisi birden değil bir tanesi evlat edinmek istiyor ve Fransız makamları buna izin vermiyor evlat edinmeye, çünkü deniyor efendim işte öbür eş bunu istemiyor, çocuğun çıkarları bakımından öbür eşin istememesi şey yaratıyor, çocuğun çıkarları bakımından iyi olmaz gibi böyle birtakım gerekçelerle. Ve AİHM’e geldi bu, ve AİHM dikkatle inceledi bunu, bir kerede iki kişinin evlat edinmesi mi değil tek kişinin evlat edinmesi söz konusu, Fransız yasaları buna izin veriyor tek kişinin evlat edinmesine, illa evli olması şart değil evlat edinenin. İkincisi dedi, bu Fransız makamlarının Danıştay’ının ve diğer makamlarının kararlarına baktığımız zaman görüyoruz ki burada asıl neden izin verilmemesinin gerçek nedeni cinsel yönelimleri dolayısıyladır. Bu cinsel yönelimleri dolayısıyla altta yatan asıl neden, cinsel yönelimleri dolayısıyla evlat edinmelerine izin verilmemektedir. O nedenle bu davada hem özel yaşamın ihlaline karar verdi hem de gene işte ayrımcılıkla ilgili maddenin ihlal edildiğine karar verdi. Yani bunlardan da anlaşılıyor ki AİHM standartlarında yarattığı bu ortak alanı içinde LGBT’lerin hakları artık kabul ediliyor, LGBT’lerin vatandaşlık hakları, diğer bütün vatandaşlarla eşit haklara sahip olmaları, yani birçok ülkede evlenmelerine izin veriliyor eşcinsellerin, birçok ülkede evlat edinmeleri işte evlat edinme kararı, evlat edinmelerine yol açılıyor ve eşit vatandaşlık hakları tanınmaktadır. Türkiye’nin bu noktaya gelebilmesi bence LGBT hakları bakımından çok önemlidir onun için AİHM kararları, Avrupa Birliğinin bu Kopenhag kriterlerinden bunu sayması bu bakımdan yol göstericidir ama tabi yol gösterici ancak o yoldan yürümeye niyeti olanlar bakımından bir anlam taşır. Yoldan yürümeye hiç niyetiniz yoksa efendim istediğiniz kadar yol göstericiye sahip olun yollar hiçbir yere çıkmaz.
 
Deşifre: Semih Varol / Kaos GL
Fotoğraf: Gülistan Aydoğdu / Kaos GL
 
İlgili bağlantılar:
 
Binnaz Toprak: CHP Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Ayrımcılığına Karşı Israrcı!
 
Ertuğrul Kürkçü: Faşizme, Heteroseksizme, Kapitalizme Karşı Omuz Omuza!
 
Sebahat Tuncel: LGBT Haklarını Savunmadan İnsan Hakları Savunucusu Olunmaz!
 
Şafak Pavey: “Nefrette Ödül ve Ceza”
 
TBMM’den 9 Milletvekili Ayrımcılıklara Karşı Sempozyum’a Katılıyor

Etiketler: yaşam, siyaset
2024