18/07/2022 | Yazar: Cengiz Anıl Bölükbaş
Ankara Onur Yürüyüşü’nde saldırıya uğrayan gazeteciler, iktidarın LGBTİ+’lara karşı her sene dozunu arttırdığı bir savaş ilan ettiğini ancak saldırılara rağmen Onur Yürüyüşü’nün gerçekleştirildiğini belirtti.
Fotoğraf: Ebru Tutkal
Bu sene ikincisi düzenlenen Ankara Onur Yürüyüşü’nde polis saldırısının ardından 42 LGBTİ+ aktivisti gözaltına alındı. Polis, aktivistlere biber gazı ile saldırıp, ters kelepçe ile gözaltına alırken, İslamcı gruplar aynı polislerin koruması eşliğinde linç çağrısında bulundu. Ancak tüm bu saldırılara rağmen Onur Yürüyüşü şehrin birçok caddesinde gerçekleşti. Polisin saldırısı sonucunda ise birçok aktivist ve gazeteci yaralandı.
Onur Yürüyüşü’nde saldırıya uğrayan KaosGL.org muhabiri Aslı Alpar ile Mezopotamya Ajansı muhabiri Emel Vural Onur Yürüyüşü’ne dair değerlendirmelerini ve yaşadıklarını KaosGL.org’a anlattı.
“Oldukça kanunsuz işleyen gözaltı süreci gördük”
Ankara’da yaşanan saldırıları tahmin ettiklerini ifade eden KaosGL.org muhabiri Aslı Alpar, daha öncesinde hem Boğaziçi hem İstanbul Onur Yürüyüşü’nde ağır bir polis saldırısı olduğunu ve sosyal medya üzerinden nefret kampanyaları yürütüldüğünü, Çanakkale Pride etkinliklerinin yasaklandığını hatırlattı.
Aslı Alpar saldırıda yaralandı
İktidarın her sene dozunu daha da arttırdığı bir LGBTİ+’lara karşı bir savaş ilan ettiğini, Ankara’da da bunun değişmediğini dile getiren Alpar, “Ankara Pride’ı öncüleyen ODTÜ Onur Yürüyüşü ağır saldırılara maruz bırakıldı. Gözaltına alınanların götürüldüğü hastanenin önünde dahi çevik kuvvet bekledi. Muayene sırasında çevik kuvvet odadan çıkmadı. Oldukça kanunsuz, hukuksuz işleyen bir gözaltı sürecini de gördük. Bu yıl Onur Yürüyüşü 2. kere gerçekleşiyor. Bir Pride Komitesi kuruldu. 5 Temmuz günü yürüyüş kararı aldındı. Yürüyüşün Kuğulupark’ta 17:30’da başlaması bekleniyordu. Ancak 16:30 itibari ile polis Kuğulupark’ı kapatmaya başladı. İlk başta Tunalı Hilmi Bey Heykeli’nin önünde bir dizi polis beklemeye başladı. Sivil polis hem LGBTİ+ olduğunu düşündüğü kişileri parktan çıkartırken bir yandan da parkta saldırmak üzere gelen siyasal islamcı gruplar vardı. Polis bunları tanıyordu ve tek tek çıkarmaya çalıştı. 17:30’a kadar geçen sürede polis parkta bulunan herkese taciz eden söylemlerde bulundu. Onur Yürüyüşü’ne gelmemiş ama yüzünde sim olduğu için alandan çıkarılan oldu. Polis ilk gözaltını parkta yaptı. 3 aktivisti parktan çıkartırken, polis içlerinden birine ‘sen bunların ele başısın, seni gözaltına alayım da gör’ dedi. Diğerlerini de fişlemekle tehdit etti” dedi.
“Başından darbe alıp tomografiye götürülmeyenler vardı”
Daha sonrasında aktivistlerin Kennedy Caddesi’nde toplandığını ancak anında polisin gene saldırdığını belirten Alpar, 50’ye yakın polisin 20’ye yakın kişiyi çembere aldığını, diz çöktürüp ters kelepçe yaparak biber gazı sıktığının altını çizdi. Polisin gazetecilerin görüntü almasına izin vermediğini aktaran Alpar, polisin kendilerini akan trafiğe doğru ittiğini ve bu sırada bir arabaya çarptığı için bacağımda 10 cm’lik yara oluştuğunu ve 10 dikiş atıldığını aktardı.
Başından darp edildiği halde tomografiye götürülmeyen ve nefes alınmayacak araçlarda saatlerce bekletilen aktivistler olduğunu vurgulayan Alpar, yaşananları şöyle anlattı: “Daha sonrasında aktivistler eylemi Tunalı Hilmi Caddesi üzerine taşıdı. 1-2 slogan atıldı, basın açıklamasının bir kısmı okundu ve bu sırada polis sert bir saldırıyla aktivistleri gözaltına aldı. Bir aktivist bir direkte dakikalerce ters kelepçe ile tutuldu. Yoldan geçen çok sayıda insanın kötü sözlerine maruz bırakıldı. Polis saldırısı sırasından siyasal islamcı bir gruptan bir kişi, ‘hiçbirinizi burada yaşatmayacağız’ diye yürüdü. Polis barışçıl hakkını kullanan aktivistleri darp ederken bu kişiyi kibarca alandan uzaklaştırdı. Ankara’da Onur yürüyüşü yapılmaz gibi bir kabul vardı. Geçen yıl başta olmak bu yıl daha kalabalık olmak üzere bu ‘sessiz sözleşme’ iptal olmuş oldu. Seneye daha kalabalık ve enerjik bir Onur Yürüyüşü olacak.”
“Polislerin yürüyüşe nasıl bir nefretle hazırlandığına şahit olduk”
Polisin Onur Yürüyüşü’ne müdahalesini çekmeye çalışırken saldırıya uğrayan Mezopotamya Ajansı Muhabiri Emel Vural, Onur Yürüyüşü’nün olduğu gün Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteci meslektaşımız için ve gazetecilik suç değildir demek için Ulus Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştireceklerini aktardı.
Emel Vural hastanede
Henüz alana giremeden üç gazetecinin darp edilerek gözaltına alındığını söyleyen Vural, “Yeniden Refah Partisi Gençlik Kolları Başkanı Melih Güner’in yaptığı paylaşımla Ankara Onur Yürüyüşü’nü hedef göstermesinin ardından faşist çetelerin bizimle aynı saatlerde Ulus’ta açıklama yapmasına engel olmayan polis gözünü gazetecilere ve Onur Yürüyüşü’ne dikti. Radikal İslamcı grup, polis tarafından engellenmediği gibi Onur Yürüyüşü’nün yapılacağı parkın etrafında rahatlıkla birikti. Ülkede yaşanan ayrımcılığın, hak ihlallerinin ve nefret cinayetlerinin hangi boyutlarda ulaştığını biliyoruz. Devletin de bunu destekler nitelikte tavır sergilemesi maalesef şaşırdığımız bir durum değil. Yaşadıklarımız polis devletine dönüştüğümüzün kanıtı niteliğinde. Polislerin şevkle ve nefretle Onur Yürüyüşü’ne nasıl hazırlandıklarına şahit olduk” dedi.
“Polisin saldırısıyla baygınlık geçirdim”
Önceki yıllarda da Onur Yürüyüşü’ne katılan biri olarak hak arayan herkese karşı şiddetin dozu arttırılmış durumda olduğunu vurgulayan Vural, yürüyüş başlar başlamaz polis engeliyle karşılaştıklarını belirtti.
Aktivistlerin işkenceyle gözaltına alındığı sırada basının da çekim yapmasına engel olunduğunun altını Çizen Vural, “Bir grup genci duvara yaslamış yüzlerine gaz sıkıyorlardı. İnsanların yüzüne gaz sıkıp, ters kelepçe yapıyorlardı. Hatta akan trafikte aracın önüne atılan kişiler gördüm. Polisin bu şiddetini deşifre etmek benim görevim. İnsani olarak da kabul edilebilir bir durum değil. Bu görüntüyü yansıtmak zorundaydım. Polis sürekli itip uzaklaştırmaya çalışırken çekim yapmaya devam ettim. Bir polis şiddetli biçimde üstüme yürüyüp iterken ‘sen polise nasıl davranıyorsun’ diyerek beni hedef gösterdi. Bunun üzerine 3-4 polis aynı anda beni darp ettiler. Yüzüme yakın mesafeden gaz sıkıldı ve yere düştüm. Gazeteci Aslı Alpar beni sakinleştirmek için elimden tuttu yani o sırada güvende hissettiğim tek şey meslektaşlarımın sesi oldu. Çok uzun süre nefes darlığı ve kısa bir baygınlık geçirmem nedeniyle yine meslektaşlarımın yardımıyla hastaneye kaldırıldım. Daha sonra Aslı Alpar’ın da yaralandığını öğrendim. Yani bir günde Ankara’da 5 gazeteci polis tarafından şiddet gördü. Polisin bu denli korkusuz olma sebebi cezasızlık politikaları. Bu güvence ile istedikleri gibi davranıyorlar. Basına karşı nefreti de faşizmi teşhir ediyor oluşumuz. Hiçbir işkence, gözaltı, tutuklama gerçekleri yok edemez. Hem anayasal hakkını kullanmak isteyenler işkence görüyor hem de basın susturulmaya çalışılıyor. Ayrıca halkın haber alma hakkı gasp ediliyor. Ancak bu faşizme rağmen Onur Yürüyüşü gerçekleşti. Kısaca ne aktivizm biter ne de özgür basın susar” diye konuştu.
Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları, medya okulu