14/05/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Biliyorum, size eşcinsel olmak ne demektir anlatamam. Ama ne olmadığını anlatabilirim. Kelimelerin ardına saklanmamaktır anne. Aile, ahlak ve dinin arkasına saklanmamak. Kendi bedeninden ya da Tanrı'nın bahşettiği zevklerden korkmamak. Kaba ve görgüsüz olmadığı sürece komşunu yargılamamaktır. Eşcinsel olmak bana hoşgörülü, tutkulu ve insancıl olmayı öğretti. Bana yaşamın sınırsız olasılıklarını gösterdi. Bana güç veren, tutku ve nezaket sahibi, duyarlı kişiler kazandırdı.’

‘Biliyorum, size eşcinsel olmak ne demektir anlatamam. Ama ne olmadığını anlatabilirim. Kelimelerin ardına saklanmamaktır anne. Aile, ahlak ve dinin arkasına saklanmamak. Kendi bedeninden ya da Tanrı'nın bahşettiği zevklerden korkmamak. Kaba ve görgüsüz olmadığı sürece komşunu yargılamamaktır. Eşcinsel olmak bana hoşgörülü, tutkulu ve insancıl olmayı öğretti. Bana yaşamın sınırsız olasılıklarını gösterdi. Bana güç veren, tutku ve nezaket sahibi, duyarlı kişiler kazandırdı.’

KAOS GL

Armistead Maupin

Derleyen ve çeviren: Kerem Sanatel

1944 doğumlu Amerikalı gazeteci ve yazar Armistead Maupin 24 Mayıs 1976'da San Fransisco Chronicles gazetesinde bir tefrika halinde yazmaya başladığı Tales of the City / Kent Hikayeleri ile ünlendi. Daha önce San Fransisco'daki diğer gazetelerden geri çevrilen bu proje öyle büyük bir yankı uyandırdı ki Maupin kendisini hiç ummadığı bir şöhretin ortasında buluverdi.

İçinde olanca doğallıklarıyla aktarılmış eşcinsel karakterlerin yer aldığı bu küçük öykücüklerin uyandırdığı ilgi gazeteye hayran mektuplarının yağmasına neden oldu ancak art niyetli gazete yöneticileri tarafından yazardan saklandı. Maupin gazetecilik hayatı boyunca sık sık karşılaştığı iki yüzlü homofobinin hayran mektuplarını örtbas edişine tanık olduğunda -ve depoya saklanmış hayran mektuplarını gördüğünde- San Fransisco'da kendisini tanımayan kimsenin neredeyse olmadığını da şaşkınlıkla öğrendi.

Gençliğinden bu yana aktivist hareketlere fiilen katılmış olan Maupin için açık bir eşcinsel yazar şöhreti sorun teşkil etmemişti. Bunu izleyen yıllarda Kent Hikayeleri 5 ciltten oluşan bir dizi kitapta toplandı. Kitap olarak San Fransisco dışındaki Amerikan eyaletlerinde zayıf bir satış grafiği çizen dizi en yüksek satış rakamına İngiltere'de ulaştı. Maupin artık dünya çapında tanınan bir yazardı.

Çok başarılı bulunan bir dizi tiyatro oyununda da imzası bulunan Maupin 1991 yılında hayranlarının uzun yıllardır beklediği projeyi hayata geçirdi. Kent Hikayeleri'nin TV dizisine dönüştürülmesi. Channel 4'un kabul ettiği proje 12 bölümlük bir diziyle hayat buldu. Maupin'in senaryolaştırdığı dizi defalarca Emmy ödülüne aday gösterilmesine karşın her defasında eli boş döndü. Dizi oyuncu kadrosundaki çatışmalar (bazı oyuncuların yüksek ücretler talep etmeye başlaması) nedeniyle ebediyen rafa kaldırıldı. 1995 yılında eşcinsel sinema üzerine enfes bir dokümanter olan ve 15. İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen Celluloit Closet'in metnini de yazan Maupin halen Kaliforniya'da yaşıyor.

Kendisi son olarak İngiliz yazar Clive Barker'la birlikte korku hikayelerinden oluşan özel bir derleme kitabına imza attı.

Aşağıda yer alan bölüm Kent Hikayeleri'nin More Tales of the City adlı ikinci cildinde yer alıyor. Kitabın ana karakterlerinden biri olan Michael bir süredir cereyan eden eşcinsel karşıtı hareketlerden rahatsızdır. Bir dizi olayın sonucunda uzaktaki ailesine bir mektup yazarak eşcinsel olduğunu açıklar.

Maupin için otobiyografik bir kitap hazırlayan Patrick Gale, kitabında bu bölümün ilk yayımlandığında pek çok eşcinselin mektubun kopyasını çıkartıp altına kendi imzalarını atarak ailelerine göndermesine ve eşcinselliklerini açıkladığına neden olduğunu anlatıyor. İşin daha da ilginci Maupin'in bu bölümü kendi ailesini düşünerek yazması. Bu metin aslında yazarın da ailesine el sallayışını belgeliyor.

!!Armistead Maupin’den Anne'ye Mektup

Sevgili anne;

Yazmakta bu denli geciktiğim için üzgünüm. Sana ve babama her yazdığımda aslen kalbimden geçenleri yazmadığımı fark ediyorum. Sizleri her zamankinden daha az seviyor olsaydım sorun değildi ama sizler halen benim ebeveynlerimsiniz ve ben de halen sizin çocuğunuzum.

Bu mektubu yazarak aptallık ettiğimi düşünen dostlarım var. Umarım yanılıyorlardır. Kaygıları herhalde benimkinden daha az sevecen ve güvensiz ebeveynlere sahip olmalarından kaynaklanıyor. Umarım bu mektubu aslen sevgimden doğan bir eylem, hayatımı halen sizlerle paylaşma arzusu duyuşuma bir işaret olarak algılarsınız.

Sanırım eşcinsel karşıtı hareketleri destekleyen düşünceler içinde olmasaydınız yazmazdım. Hepsinden ötesi bu tavrınız bana gerçeği açıklama sorumluluğunu yüklüyor. Oğlunuzun bir eşcinsel olduğu gerçeğini.

Üzgünüm anne. Böyle olduğum için değil, ama şu anda hissettiklerin için. Bu duygunun nasıl bir şey olduğunu biliyorum çünkü hayatımın büyük kısmında aynı şeyi hissettim. Sarsıntı, utanç, inanamazlık, daha bir çocukken fark ettiğim ve göz rengim kadar parçam olan bir şeyi duyduğum korku yüzünden inkar etmek.

Hayır anne, kimse aklımı çelmedi. Hayatın hiç bir döneminde bir akıl hocam olmadı. Ama biliyor musun? Keşke olsaydı. Keşke Orlando'daki insanlardan daha akıllı bir büyüğüm beni yanına çekip şöyle deseydi, 'Bir şeyin yok evlat. Sen de herkes gibi büyüdüğünde doktor ya da öğretmen olabilirsin. Deli de değilsin, hasta da, kötü de. Başarılı ve mutlu olabilir, kiminle yatağa girdiğini umursamayacak dostlar - her türden dost edinebilirsin. Hepsinden önemlisi kendinden nefret etmeden aşık olabilir, olunabilirsin.'

Ama kimse bunları söylemedi anne. Bunu kendim anlamak zorunda kaldım. Kendim gibi insanlarla kaynaşarak. Bu kişiler ne çılgın ne de uçuk kaçık kişiler anne. Mağaza sahipleri, bankacılar, olgun hanımlar.

Şimdi ne düşündüğünüzü biliyorum. Kendinize sorup duruyorsunuz. Ne hata ettik? Bunun olmasına nasıl izin verdik? Böyle olmasına hangimiz sebep oldu?

Buna cevap veremem anne. Uzun vadede ise umurumda değil. Bütün bildiğim şu: sen ve babam bundan sorumluysa öyleyse size hayatımdaki neşe ve aydınlık için tüm kalbimle teşekkür ediyorum.

Biliyorum, size eşcinsel olmak ne demektir anlatamam. Ama ne olmadığını anlatabilirim. Kelimelerin ardına saklanmamaktır anne. Aile, ahlak ve dinin arkasına saklanmamak. Kendi bedeninden ya da Tanrı'nın bahşettiği zevklerden korkmamak. Kaba ve görgüsüz olmadığı sürece komşunu yargılamamaktır.

Eşcinsel olmak bana hoşgörülü, tutkulu ve insancıl olmayı öğretti. Bana yaşamın sınırsız olasılıklarını gösterdi. Bana güç veren, tutku ve nezaket sahibi, duyarlı kişiler kazandırdı.

Her zaman tanıdığınız Michael olmam dışında söyleyecek başka şeyim yok. Şimdi beni daha iyi tanıyorsunuz. Sizi kasıtlı olarak incitecek hiç bir şey yapmadım. Yapmayacağım da. Cevap yazmakta lütfen acele etmeyin. Şu an, bana dürüst olmanın değerini öğreten sizlere yalan söylemek zorunda olmadığımı bilmek yeterli benim için.








Etiketler: insan hakları, aile
nefret