22/02/2022 | Yazar: Yunus Emre Demir

Aşı karşıtları şimdi de COVID-19 aşılarının içinde HIV olduğunu iddia ediyorlar. Peki bu komplo nelere yol açıyor? HIV aktivisti Tankut Atuk ve Teyit.org'tan Nilgün Yılmaz'la konuştuk.

Aşı karşıtlarından HIV fobik safsata: Aşıların içinde HIV mi var? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

2019 yılının sonlarından itibaren tüm dünyaya hızla yayılan Koronavirüs’e dair önerilen en etkili önleyici tedbir olan aşıya karşı hem dünyada hem de Türkiye’de farklı gruplar tarafından yanlış bilgilerle karalama kampanyaları düzenleniyor. Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da miting de yapan aşı karşıtları, sıklıkla yanlış bilgi ve manipülasyona başvuruyorlar.

Aşı karşıtlarının son başvurduğu yalan ise, Covid-19 aşılarının içinde HIV olduğu. Daha önce de bu yanlış bilgiyle aşı karşıtı propagandaya başvuran aşı karşıtları geçtiğimiz günlerde #SıvılarlaHIVSoykırımı etiketi ile sosyal medyada gündem oldular.

Sağlık Bakanlığı'nın kontrol programını delil olarak sunuyorlar

Etiketi incelediğimizde, aşı karşıtlarının bu konudaki delillerinin Sağlık Bakanlığı tarafından 2019 yılında hazırlanan 5 yıllık HIV/AIDS Kontrol Programı ve yine bakanlık tarafından hazırlanan HIV testine yönlendiren afişler olduğunu görüyoruz. Ancak bu iddiaların tamamı gerçek dışı.

Aşı karşıtlarının bu iddiasını HIV aktivisti Tankut Atuk’a sorduk. Atuk, programın 2007’den beri hazırlandığını ve bu iddianın komplo teorisi olduğunu söylüyor.

“Twitter’da konu olan 2019-2024 HİV/AİDS kontrol programının aslında bir öncesi de var. 2007-11, 2012-15, ve 2017-21 yılları için daha önceden hazırlanmış Ulusal Strateji Planları mevcut. Yani, Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 aşılarıyla HİV’in yayılacağını bildiği için böyle bir program yayınlamış olduğu iddiası tamamen asılsız ve bir komplo teorisinden başka bir şey değil. Komplo teorilerinin en bilinen taktiklerinden biri birbirinden alakasız gelişen olayları bir neden-sonuç ilişkisi içerisinde anlamlandırmaktır. Twitter’da dönen tartışmaların da tam olarak böyle şekil aldığına inanıyorum.”

Teyit editörlerinden Nilgün Yılmaz ise bu tarz korkuya ve ayrımcılığa dayalı girişimlerin temel motivasyonunun aşılara duyulan tereddüt ve güvensizlik üzerinden bazı maddi ve manevi çıkarlar elde etmek olabileceğini söylüyor.

“Birçok konuda olduğu gibi aşıyla ilgili paylaşılan yanlış bilgiler de korkularımızı, önyargılarımızı hedef alabiliyor. Duygusal olarak hareket geçirici nitelikte olan böyle yanlış bilgilerin en temelinde, aşılara duyulan tereddüt ve güvensizlik üzerinden bazı maddi ve manevi çıkarlar elde etmek var denebilir. Bu olası motivasyonlara dair yakın zamanda Teyit’te bir çalışma da yayınlandı.”

“HIV ve Covid-19, varolan korkularımızdan faydalanmaya çok uygun iki konu”

Nilgün Yılmaz aynı zamanda, Covid-19 ile HIV’in ilişkisine dair iddiaların çok önceden yalanlanmış olduğunu da sözlerine ekliyor:

“Covid-19 ile bağlantılı HIV iddiaları da, salgının başından beri gündeme geliyor. Bu iddiaların temelsiz olduğu kanıtlanmış olmasına rağmen, halen yayılmaya devam ediyorlar. Çünkü bu iki konu, halihazırda var olan önyargılarımızdan yararlanmaya çok uygunlar. Bu nedenle aslında öngörülebilir bir yanlış bilgi akışı olduğu söylenebilir.”

asi-karsitlarindan-hiv-fobik-safsata-asilarin-icinde-hiv-mi-var-1

Tankut Atuk da HIV’in komplo teorileri için yeni bir konu olmadığını söylüyor. Atuk’a göre HIV’in sadece bir korku ve panik atmosferi içinde halk arasında konu ediliyor olmasının Türkiye’de HIV’in devlet, sivil toplum, sağlık çalışanları ve ilaç firmaları tarafından toplumu hizaya getirmek için bir maşa gibi kullanılmasının yansıması.

Atuk aynı zamanda, bu tarz komplo teorilerinin doğrudan HIV’le yaşayanları etkilediğini söylüyor:

“Aslında HIV politikaları sebebiyle birçok eleştiriyi hak eden devlet kurumlarının ve ilaç firmalarının bu şekilde bir saldırıya uğraması tamamen bir komplo teorisinin sonucu. Komplo teorileri için HIV yeni bir konu değil: virüsün en başta laboratuvar ortamında yaratıldığına dair yıllardır süregelen teoriler hâkim. Aşı karşıtlığının da genelde komplo teorileriyle beslendiğini ve HIV’i silahlaştırmanın kolaylığını göz önüne alınca da hiç şaşırtıcı değil HIV’in bu şekilde bir korku söylemi aracı olarak kullanılması. Burada asıl önemli olan bu komplo teorilerinin devlet kurumlarına veya ilaç firmalarına hiçbir şekilde dokunamayacakken HIV’le yaşayanları zan altında bıraktığı ve onlara zarar verdiği. HIV etrafında örülen korku duvarı komplo teorilerinin de yardımıyla bilimsel bilgilere karşı dirençli bir engel yaratır. Ve böyle bir bağlamda da bilinmeyen=bulaşmayan gibi HIV stigmasını yenmek adına son derece önemli olan bilimsel bilgileri kabul etmek daha da zorlaşır. “

“Ayrımcılık ve nefret söylemi ile, yanlış bilgi arasında ilişki var.”

Nilgün Yılmaz, toplumun belli bir kesimine dönük nefret ve önyargının yaşaması için, o kesimle ilgili efsanelerin de durmaksızın yeniden üretilmesi gerektiğini belirtiyor.

“Ayrımcılık ve nefret söylemi ile yanlış bilgi arasında bir ilişki de var. Bu da yanlış bilgi yayanlar açısından kolaylaştırıcı bir faktör. Toplumun belli bir kesimine dönük nefret ve önyargının yaşaması için, o kesimle ilgili efsanelerin de durmaksızın yeniden üretilmesi gerekiyor zira. Bu ayrımcılık ve yanlış bilgi sorununun birbirini karşılıklı beslediklerini gösteriyor bize. Yanlış bilgi sorununun, demokrasi ve bir arada yaşamı tehdit ettiği yerlerden biri de bu zaten. Mülteciler ve dini azınlıklar örneğin, yanlış bilgiden her daim zarar gören gruplar. Bu bazen tersinden de oluyor. Çok uzaktaki bazı kültür ve grupları hakikatlerinden koparmak pahasına yüceltip yanlış bilginin hedefi haline getirebiliyoruz. Örneğin Japonya ya da Küba.” 

Nilgün Yılmaz, teyitçiliğin insan hakları mücadelesine katkısını sorduğumuzdaysa, yansız, doğru ve çoksesli bir yayıncılık yapmaya çalıştıklarını söylüyor.

“İnsan hakları mücadelesi yürütmek ve savunuculuk, elbette sivil aktörlerin alanı. Biz bir yayıncı olarak yansız, doğru ve çoksesli bilgiyi belli bir metodoloji çerçevesinde aktarmak, kararı okuyucuya bırakmakla mükellefiz. Ancak ele alacağımız konuları önceliklendirirken, demokrasi, insan hakları ve kırılgan grupları etkileme ihtimali olanları öne alıyoruz. Çünkü buralarda yayılan yanlış bilgi, kısa zamanda eyleme dönüşebiliyor, kişiler ya da grupların hayatlarını doğrudan etkileyebiliyor. Yanı sıra, içeriklerimizi hazırlarken, yanlış bilginin ardında yatan olası motivasyonlar, ortaya çıkış tarihi ve arka planı hakkında bilgi vererek, karşıdakine eleştirel bir perspektif de kazandırmaya çalışıyoruz. Amacımız, okuyucu ve takipçilerin salt spesifik bir konuda değil, benzer bir iddiayla karşılaştıklarında hatalı olabileceğini, hatta muhtemelen hatalı olduğunu anlayabilmelerine destek olmak.”

Teyit’in daha önce yine benzer bir iddia sonucu hazırladığı "Üç doz Covid-19 aşısı olanlara HIV bulaştığı iddiası" içeriğine buradan ulaşabilirsiniz.


Etiketler: insan hakları, medya, sağlık, hiv
İstihdam