13/02/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Kuşatmanın kalkmasını mı bekleyeceğiz? Elbette ki hayır! Heteroseksüel erkek ideolojisin bizi aşağılaması tam da eşcinsel aşk'ın yıkıcı potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Heteroseksüel kurumsallaştırmaya karşı eşcinsel aşk'ın yıkıcılığı kadın ve erkek eşcinsellerin bağımsız varoluşlarını gerçekleştirecektir. Kuşatma ancak böyle yarılabilir.’
‘Kuşatmanın kalkmasını mı bekleyeceğiz? Elbette ki hayır! Heteroseksüel erkek ideolojisin bizi aşağılaması tam da eşcinsel aşk'ın yıkıcı potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Heteroseksüel kurumsallaştırmaya karşı eşcinsel aşk'ın yıkıcılığı kadın ve erkek eşcinsellerin bağımsız varoluşlarını gerçekleştirecektir. Kuşatma ancak böyle yarılabilir.’KAOS GL
Gay'e Efendisiz
Aşk! Belki de en çok yıpratılan bir kavram, olgu. Yalanı ve gerçeği aynı oranda içinde barındırabilen bir süreç. Kapitalist tüketim ekonomisinin, her anını ve alanını sömürdüğü, dinin ve devletin her zaman saldırdığı aşk, bütün bunlara rağmen dimdik ayakta. Ayakta ama aşkın var olabilmesi için insan önkoşuldur. Modern aşkın kaynağını ve ortaçağ hikâyelerini bir yana bırakırsak bugünden şunu söyleyebiliriz: "İnsan" ruhsuz bir taş parçası olmadığı sürece aşk her zaman vardı ve var olacak. Elbette ki iki insan arasındaki aşk'tan söz ediyorum. Din, tanrı aşkı dışındakileri reddederken, Devlet, yatak odalarına kadar girerken, kendini koruyabilen ve yeniden yaratabilen insani aşk'tan söz ediyorum.
Aşk'tan söz edildiğinde karşımıza iki tip çıkar. Yakışıklı bir delikanlı ile güzeller güzeli bir kız. Tahmin edilebileceği gibi ikisinin de genç olduğunu belirtmek bile gereksiz. Sevgililer ya da âşıklar günü bile bu gençler içindir. Çünkü diğerleri anneler günü, babalar günü ve saire ile halledilmiştir. Aşk'ın günü, yılı, yaşı, cinsiyeti olabilirmiş gibi ısrarla ve her zaman bu iki tip'in ideolojik saldırısına maruz kalırlar dışarıda kalanlar. Başta kadın ve erkek eşcinseller olmak üzere sakatlar, yaşlılar ve şişman kadınlar da bu saldırıdan nasiplerini alırlar. Heteroseksüel olmayanlara yönelik ise tam bir yok sayma, ya da en azından bir aşağılama vardır. Heteroseksist zihniyet, eşcinsel aşkını hayvani bir edim olarak görür. Bize göre bu yaklaşım, ana dilinden başka dil bilmeyen birini anadilinde konuştuğu için aşağılamak ve cezalandırmaktan farksızdır.
Heteroseksist sömürgeci güçler, farklı olanları kendi kalıplarına uyduramazlarsa, eşcinsellerin ruhlarını ve bedenlerini işgal ederek tahrip ederler. Eşcinsel aşkın, heteroseksüel aşktan hiçbir farkı olmadığı halde salt kadın kadına ya da erkek erkeğe olduğu için tahammül edemezler. Heteroseksüel erkek ideolojisi ve heteroseksüel kurumsal dayatmaya karşı bırakalım aşkı, eşcinsel bireyin ayakta kalabilmesi bile tam bir mucizedir. Adı konmamış bu savaşta, eşcinsel birey kendine olan güven ve sevgisini yitirir ya da hiç kazanamaz ve aşk'a olan inancı yavaş yavaş son bulur. Çoğunluk eşcinsel, "bizim camiada aşk olmaz" der ve de birlikte yaşamaya inanmaz. Biz eşcinseller için acı bir yenilgi olan bu durum, heteroseksist sömürgeciler açısından tam bir zaferdir. Yılgın, inançsız, mücadele etmekten kaçan bütün bunların beraberinde getirdiği kendine güvensizlik ve kendini sevmeme hali tam da çoğunluk eşcinsellerin halidir.
Her şeyin, resmi ve sivil heteroseksizmin yeniden üretilmesi için düzenlenmiş olduğu heteroseksist toplumda başka türlü bir durum zaten şaşırtıcı olurdu. Her açıdan güçsüz bile olsa kalıplara uydukları için bir heteroseksüel çifte tanınan kültürel ve toplumsal meşruluk, bir eşcinsel çifte gösterilmez. Heteroseksist sömürgeci güçler, tam bir kuşatma altında tuttukları eşcinsellerin, tam bir ikiyüzlülükle düzüşmekten başka bir şeyden anlamadıklarına inanırlar. Gerçekten de bu kuşatma altında kendine ve aşka olan inancını koruyan çok az eşcinsel vardır.
Heteroseksist kuşatma altında eşcinselin hayatı parçalanmış bir haldedir. Hepimizin yaşadığı ve bildiği gibi heteroseksüel toplumsallaştırmaya karşı direnebilen bir eşcinsel, kendi toplumsal varoluşunu yaratamadığı sürece tam bir parçalanmışlık yaşar. Böyle bir hayatta aşk olsa bile yarım kalıyor. Heteroseksüel kurumsallaştırmaya karşı yıkıcı potansiyelini ortaya koyamıyor. Her şey kaçak yaşandığı için eşcinsel kendi aşkını tam bir partner avcılığına indirgiyor. Aslında aşka olan inancını yitirmiş her eşcinselin, en az iki üç tane aşkı bulunur! Fakat bunlar ya çok kısa sürmüştür ya da hiç yaşanmamıştır. Bunun nedenini biliriz ama üzerine gitmeyiz. Çünkü kendimiz de sorumluyuzdur. Biliriz ki partner bulmak bile çaba işiyken, aşk tam bir emek işidir. Aşk havadan gelmez. Yaratmak ve kurmak gerekir. Kabul etmek gerekir ki bu da mücadelesiz olmaz. Bugün Türkiye'de çoğunluk eşcinseller heteroseksüel kurumsal dayatmaya yenik düşerek (acı olan, yenilginin daha baştan kabul edilmesidir) ikiyüzlüce evleniyorlar ve eşcinselliği salt sekse indirgiyorlar. Doğal olarak onu da yangından mal kaçırır gibi yaşıyorlar. Bütün bu koşullar altında eşcinsel aşkı nasıl hayat bulabilir?
Kuşatmanın kalkmasını mı bekleyeceğiz? Elbette ki hayır! Heteroseksüel erkek ideolojisin bizi aşağılaması tam da eşcinsel aşk'ın yıkıcı potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Heteroseksüel kurumsallaştırmaya karşı eşcinsel aşk'ın yıkıcılığı kadın ve erkek eşcinsellerin bağımsız varoluşlarını gerçekleştirecektir. Kuşatma ancak böyle yarılabilir. Bu bizim kurtuluş mücadelemizin bir parçasıdır. Çünkü içinde baskılandığımız ve boğulduğumuz heteroseksüel kurumlarından kurtulmamızı ve kendimizi eşcinsel olarak var edebilmemizi sağlayacaktır. Kırk parçaya bölündüğümüz bu hayattan kurtulup kendi hayat alanımızı yaratmamız ancak aşkla mümkün olacaktır, ya da tersi. Yani ancak aşkımız için direnebilirsek kendi hayat alanımızı yaratabiliriz.
Kendi hayat alanımızı yaratamadığımız sürece, heteroseksüel kalıplar içinde her şeyi kaçak ve yarım yaşıyoruz. Onlarca partnere rağmen hayatımızdan hüzün eksik olmuyor. Kolinin dışında bir birliktelik başlamadan bitiyor. Hüzün ya da her şeye boş vermişlik! Ama bunlar bizim istediğimiz şeyler değil, heteroseksüel hayatın bize dayattığı şeyler. "Bizim camiada aşk olmaz!" diyenler ne zaman denedi, ne kadar emek harcadı? En küçük bir zorda kaçarsan, aileni ve çevreni ikna edemez olduğunda evlenirsen elbette ki aşk olmaz. Kendini kendin olarak var edebildiğin sürece aşk olur ya da aşk'ı yaratabildiğin sürece kendini var edebilirsin.
Aşk güzeldir! Kurtuluş mücadelemiz onu daha da güzelleştirecek!
Kaynak: Kaos GL, Ağustos 1995, Sayı 12
Etiketler: